Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, TBMM Genel Kurulu’nda, 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerinde Bakanlığının faaliyetleri ve bütçesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Küresel ve bölgesel düzeyde İslam karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı dahil, her türlü risk ve tehdidin arttığı bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Akar, Medipol Başakşehir ile Paris Saint-Germain (PSG), maçında hakemin ırkçı söylemine tepki göstererek, "Her türlü İslam karşıtlığı ve yabancı düşmanlığını şiddetle kınıyoruz" diye konuştu.
TSK'nin Kore Harbi ve Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra en kapsamlı ve en yoğun mücadeleyi verdiği bir dönemden geçtiğini belirten Akar, "Yeni yapısıyla Milli Savunma Bakanlığı tüm birlik ve kurumlarıyla başta FETÖ, PKK/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütleri olmak üzere, her türlü tehdit ve tehlikeye karşı asil milletimizin sevgisi, güveni ve duasından aldığı ilhamla, 'Ölürsem şehit, kalırsam gazi' anlayışı içerisinde azim ve kararlılıkla mücadelesini sürdürmektedir. Terör örgütleriyle mücadelemiz en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecektir." ifadelerini kullandı.
Akar, asil milleti terör belasından kurtarmakta kararlı olduklarını belirterek, "Irak’ın kuzeyinde varlığını sürdürmeye çalışan PKK’ya karşı mücadelemiz, operasyonlarımız artan bir şiddet ve tempoda aralıksız devam etmektedir. Son bir ay içinde 7’si büyük, 21’i orta çaplı olmak üzere toplam 28 operasyon başarıyla icra edilmiştir." bilgisini paylaştı.
Irak’ın, dış güçlerin çatışma sahası olmaktan çıkıp toprak bütünlüğü ve siyasi birliği içinde istikrar ve refaha kavuşmasının en samimi arzuları olduğunu dile getiren Bakan Akar, "Bu bakımdan Iraklı kardeşlerimizle yakın temasımızı sürdürürken özellikle terörle mücadelede daha yakın iş birliği yapılması yönünde gerekli girişimlerde bulunulmaktadır." dedi.
Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG ve DEAŞ varlığını sonlandırmak üzere gerçekleştirilen Fırat Kalkanı Harekatı, Zeytin Dalı Harekatı, Barış Pınarı Harekatı ve Bahar Kalkanı Harekatı'nın başarıyla icra edildiğini, teröristlerin kurmaya çalıştığı koridorun parçalandığını vurgulayan Akar, "Yaklaşık 450 bini İdlib’de olmak üzere, 1 milyondan fazla Suriyeli kardeşimiz evlerine ve topraklarına gönüllü, güvenli ve saygın bir şekilde dönmüştür. Yapılan mutabakatlar doğrultusunda, bölgede kalıcı barışın sağlanması için Rusya ve ABD ile iş birliği ve koordinasyon faaliyetlerimiz sürdürülmektedir." ifadelerini kullandı.
Akar, terör koridoru icra edilen başarılı operasyonlarla engellenmeseydi bugün çok daha farklı tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya kalınabileceğine işaret ederek, şunları söyledi:
"Aynı zamanda bu harekatlarla bölgede yaşayan Kürtler, Araplar, Asuriler, Keldaniler, Aramiler, Hristiyanlar ve Ezidiler gibi dini ve etnik grupların güvenliği de sağlanmış oldu. Sağduyulu herkesin bildiği gibi, bizim mücadelemiz yüzyıllardır aynı coğrafyayı, aynı ekmeği paylaştığımız Kürt kardeşlerimizle asla değildir. Terörledir, teröristledir mücadelemiz. Türk-Kürt kardeştir. DEAŞ nasıl Müslümanları temsil etmiyorsa, PKK/YPG terör örgütü de Kürt kardeşlerimizin temsilcisi değildir, olamaz."
"Çünkü güçlüyüz, çünkü haklıyız"
Kıbrıs ve Akdeniz'deki gelişmelere değinen Akar, Türkiye'nin her zaman, tüm ilişkilerinde barış, dostluk, diyalog, iş birliği ve siyasi çözümlerden yana olduğunu vurguladı.
Yunanistan'ın Akdeniz’e bin 870 kilometre kıyısı olan Türkiye’yi kendi kıyılarına hapsetmeye çalıştığına dikkati çeken Akar, şöyle konuştu:
"Türk kıyılarına bin 950 metre mesafede bulunan ve 10 kilometrekare büyüklüğünde olan Meis Adası için 40 bin kilometrekarelik deniz yetki alanı talep etmektedir. Yunanistan, Türkiye ile görüşerek siyasi çözümler üretmek yerine, bazı oldubittiler peşinde koşmaktadır. Ayrıca binlerce kilometreden gelerek gücünü ve boyunu aşan roller peşinde koşan bazı muhterisler de kendi halkının zararına olsa da bu sürece dahil olmak için İrini Harekatı gibi hukuksuz yollara başvurmaktadır."
İrini Harekatı'nın Hafter güçlerine verilmekte olan açık desteği görmezden gelen, yanlı, meşruiyeti tartışmalı ve hukuksuz bir faaliyet olduğunu ve istikrarsızlığa sebebiyet verdiğini dile getiren Akar, "Bu kapsamda 22 Kasım 2020 tarihinde, açık denizde bir ticari gemimize hukuksuz bir şekilde çıkılması, bu harekatın başından beri vurguladığımız tartışmalı yönlerini en açık şekilde ortaya koymuştur. Bu konuda her hakkımız saklıdır ve konu yakından takip edilmektedir." dedi.
"Akdeniz’de gerilimi tırmandırmak isteyen Yunanistan’dır." diyen Akar, şunları kaydetti:
"Biz ise gerilimi azaltmak için istikşafi ve güven arttırıcı toplantılar ile NATO Genel Sekreteri’nin ilave toplantı girişimlerine en başından beri destek verdik vermeye devam ediyoruz. Maalesef iyi komşuluk çerçevesinde çözüme, barışa uzanan elimiz hep havada bırakılmıştır. Biz ön koşulsuz olarak Ege ve Doğu Akdeniz’deki tüm sorunları görüşmeye hazırız. Çünkü güçlüyüz, çünkü haklıyız. Sondaj ve sismik araştırma gemilerimiz de kendi deniz yetki alanlarımız ile KKTC’nin yetki verdiği alanlarda Deniz ve Hava Kuvvetleri unsurlarımızın refakatinde teknik ve bilimsel araştırma faaliyetlerine devam etmektedir, edecektir. Kimsenin hakkında gözümüz olmadığı gibi, kimseye de hakkımızı çiğnetmeyiz. Şehit oluruz, gazi oluruz, ancak hiçbir oldubittiye izin vermeyiz. Kıbrıs dahil Ege ve Akdeniz’deki hak, alaka ve menfaatlerimizi korumakta azimli, kararlı ve buna muktediriz."
"Hak-hukuk tanımaz, şımarık yaklaşım"
Kıbrıs’taki çözümün önündeki yegane engeli, Yunanistan ile Rum tarafının 1968’den beri süregelen toplantılardaki uzlaşmaz, hak-hukuk tanımaz, şımarık yaklaşım olarak açıklayan Akar, şöyle devam etti:
"Kıbrıs meselesine adil, kapsamlı ve kalıcı bir çözüm ancak Kıbrıs Türk halkının adanın ortak sahibi olduğu gerçeğinin kabul edilmesiyle mümkündür. AB başta olmak üzere tüm kurumları ve müdahil devletleri, Kıbrıs’ta, Akdeniz’de ülkemizin ve Kıbrıslı kardeşlerimizin hakkına ve hukukuna saygılı olmaya davet ediyor, makul, mantıklı, objektif davranmalarını bekliyoruz.1974’den bu yana Maraş için kullanılan 'Kapalı' ifadesi artık kalkmıştır. Maraş’ın açılması, uluslararası hukuka uygundur, meşrudur, tasarruf da KKTC’ye aittir. Türkiye, garantör olarak daima Kıbrıs Türkünün yanındadır. 1974’deki duruşumuz o gün ne ise bugün de aynıdır."
Akar, Türkiye'nin amacının "Libya Libyalılarındır" anlayışıyla toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini sağlamış, barış, huzur ve istikrar içerisinde yaşayan bir Libya’nın oluşumuna katkıda bulunmak olduğunu belirterek, "Birçok ülkenin özellikle ateşkesten sonra rol kapmaya çalıştığı Libya’da, birliklerimiz tarafından Libyalı kardeşlerimize askeri eğitim, mayın/EYP temizliği, sağlık, insani yardım ve diğer askeri konularda danışmanlık desteği verilmektedir. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Libyalı kardeşlerimizin haklı davasını desteklemeye devam edeceğiz." diye konuştu.