Bahçeli''den Libya çıkışı: Mutlaka gündeme alınmalı

MHP lideri Devlet Bahçeli, "Libya''nın meşru ve tanınmış hükümetiyle Türkiye arasında yapılan "münhasır ekonomik bölge" anlaşması zalimleri ve Türk düşmanlarını adeta felç etmiştir. Libya''ya asker gönderilmesi seçeneği gündeme alınmalı ve cesaretle yapılmalıdır" dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, gündemdeki gelişmelere ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

Son yıllarda yaşadıklarımız ve bunların bizlere kazandırdığı tecrübeler, önümüze yeni dayatmaların, vahim planların konulacağına, vatan yaptığımız coğrafyada milli varlığımızı tehlikeye atacak mütecaviz gelişmelerin yaşanacağına kuvvetle işaret etmektedir.

Nitekim yüreğinde vatan sevgisi, gönlünde millet sevdası, kalbinin burçlarında ay yıldızlı al bayrak olan hiçbir aziz millet evladının sessiz kalamayacağı ağır bir tahrik süreci güncel ve gündemdedir.

İç ve dış gelişmelerin seyrine dikkatle bakıldığında, Türk milletinin sabrı ve direncinin sınavdan ve sınamadan geçtiği açıklıkla görülebilecektir. Milletimizin sabır ve sinirlerini zorlayan, tahammül ve hazmetme kapasitesini test eden pek çok hadisenin birbirine eklemlenerek, birbirinden enerji alarak mesafe kaydettiği gayet açık ve anlaşılır netliktedir.

Türkiye’nin karşısında inşa ve ihata edilmiş şer ve şiddet bloku hem kalabalık hem de karanlık mahiyettedir. İç siyasette artan tansiyonla birlikte uluslararası ilişkilerde yoğunlaşan gerilim ve yaptırım tehditleri ülkemizin içine alınmak istendiği kaotik yapıyı gözler önüne sermektedir. Türkiye’nin yeni hükümet sistemiyle zincirlerini kırmak için doğrulması ve yükselişe geçmesi pek çok hasis, hain ve hasmane çevreyi ürkütmüş, doğal olarak karşı tavır almalarına yol açmıştır.

Karşımızda cereyan eden hadiselerin cesamet ve cüret düzeyi hakikaten de ibretlik seviyelere tırmanmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne açılan maksatlı ve mahsurlu cephe günbegün müflis ve münafık siyasi aktörlerin katılımıyla genişlemektedir.

Eski sisteme dönülmesini ve Cumhurbaşkanı’nın partisiyle bağının kesilmesini hedefleyen, takılmış plak gibi sürekli bunları vurgulayan siyasi partiler ve art niyetli siyaset temsilciler ağız ve emel birliği içindedir.

Milletimizin hiçbir derdiyle dertlenmeyen, hiçbir vizyon pırıltısı ve umut ışığı veremeyen, ekonomik sorunlardan siyasal önerilere kadar yeni hiçbir şey söyleyemeyen odakların mezkur iki amaçta birleşmeleri son derece manidar ve marazidir.

Türkiye’nin milli gerçeklerine, Türk milletinin gelecek ümitlerine tamamıyla uzak ve yabancı zihniyetler icazetli şekilde harekete geçmişler, geçmişleriyle de çelişip ters düşmüşlerdir.

Siyasetin defolu ve lekeli yüzleri, maskelenmiş kabus senaryolarıyla bir kez daha sahneye çıkarak Türkiye’nin sırtına hançer sokmak amacıyla pozisyon almışlardır. Dünya yeniden kurulurken, haritalar yeni baştan çizilirken ülkemizin önünü kesmek, milli bekaya kast etmek için alenen devreye girenlerin ne oldukları, neye hizmet ettikleri, nereye ulaşmak istedikleri esasen bellidir.

Özelikle bilinmesini isterim ki, geçmişleri geleceklerine kefil olamayan siyasi garabetlerin Türkiye’nin geleceği için söz söylemeye ne hakları vardır ne de hadleri olacaktır. Girdikleri her kalıbın şeklini alan, her rüzgâra yelken açan, her karambole bel bağlayan, her belirsizlikten nema kapmaya çalışan stratejik çukurların gelecek iddiaları boş bir gaye, boşuna bir gayrettir.

Küresel muhasım odakların uzaktan kumandasıyla Türkiye’nin istikbaline ve istiklaline pusu kuran siyasi gecekondu sahiplerinin devşirilmiş iradeleriyle umut olmaları, ülkemize yeni bir ufuk açmaları hezeyan ötesi bir hayaldir.

Siyasette boşluk yoktur, olması için bir neden de yoktur. Yeni parti arayışları siyasi ve toplumsal bir ihtiyaçtan ziyade Türkiye üzerinde komplo ve kurgu mucitlerinin ucuz siparişidir. Küresel siyaset anlayışını rehber olarak benimseyenlerin milletimize ait, ülkemize dair hiçbir sözü olamayacak, hiçbir gelecek hedefi bulunamayacaktır. Türkiye’yi kuşatmak, kıstırmak; bununla da yetinmeyip tarihi, coğrafi ve kültürel haklarını kısıtlayıp parçalı ve pasif bir konuma sokmak isteyen emperyalist alçaklığa sempati gösterenler, sevimlilik yarışına girenler hiç kuşku yok ki kökünden ve kimliğinden kategorik kopuş yaşayanlardan başkası değildir.

Demokrasiyi soysuzlaştırıp siyaseti sabote etmek isteyenlerin karışık ve kirli faaliyetleri son zamanlarda hız ve yaygınlık kazanmıştır. Bunlar milletimizin iradeleriyle seçilmiş muhterem milletvekillerini siyasi çıkarlar uğruna pazarlayıp peşkeş çekecek kadar zıvanadan çıkmışlardır. Geçmişte benzerlerine şahit olunan kiralık milletvekili sezonu tekrar açılmıştır.

Bu durum partisi ve fikriyatı ne olursa olsun değerli milletvekili arkadaşlarımıza hakaret ve hürmetsizliktir. Milletvekillerinin siyasi zorunluluktan dolayı parti değiştirmeleri başka bir şey, belirli bir maksada matuf ve süreli olarak farklı partilere görevlendirilip gönderilmeleri başka bir şeydir. Milletvekilleri alınıp satılacak meta değildir.

Gazi Meclisimizin muhterem üyeleri siyasi ikbal ve intikam vasıtası olamayacaktır. Aksi bir durum en başta Türk milletinin irade ve seçimine büyük bir saldırı ve suikast olarak değerlendirilecektir. Siyasetin bir ahlakı, bir adamlığı, bir aklı, bir de ilkesi vardır ve olmalıdır.

Bunlardan nasibini alamayanların siyasi mücadeleleri beyhude bir çırpınış olmanın yanında değersizdir, ilkesizdir, hedefsizdir ve ruhsuzdur. Türk milleti maceraya kapalıdır. Kara kampanyalara, karanlık oyunlara, melun oluşumlara da dayanıklıdır. Milli her meselede direnme imkânlarını tamamen kaybeden malum siyasi zihniyetleri tarihi fırsat olarak gören yerli ve yabancı mihraklar milletimiz için sakladıkları ertelenmiş hesaplarını ardı ardına görmek için devrededir.

Bunlardan birisi olan sözde Ermeni soykırım kararı ABD Senatosu’nda ilk defa kabul edilmiştir. ABD Kongresi’nde Türkiye aleyhtarlığı zirve yapmıştır.Ayrıca yaptırım tehditleri otomatiğe bağlanmıştır. Türk milletinin şerefli geçmişinde soykırım yoktur, katliam yoktur, insan onuruna saldırı asla görülmemiştir.

Artık kimin ne söylediğinin, neyi karara bağladığının, hangi tuzakları kurduğunun anlam ve önemi de kalmamıştır. Sözde Ermeni soykırım suçlamasına yönelik kınama ve red mesajlarının ötesine geçmenin zamanı da gelmiştir. Türk milletini işlemediği bir suçtan dolayı töhmet altında bırakmak, soykırımcı olarak fişlemek ahlaksız ve ağır bir iftiradır. Sözde Ermeni soykırım kozuyla avunan her ülke kendi geçmişine bakmalıdır.

1915 Tehcir Kararı yerindedir, isabetlidir; aynı şartlar bugün bir kez daha doğsa yine yapılmalıdır. Soykırım elbette vebaldir, soykırım suçlaması da vandal bir uydurmadır. Türkiye’nin bölgesel ve küresel manevra alanlarını daraltmak amacında olan sözde müttefikler ateşle oynamaktadır. Komşu coğrafyalarda emperyalist planlamalar yapanların ülkemizi stratejik ablukaya alma çabaları uyanık ve şuurlu her insanımız tarafından fark edilmektedir.

Gerekirse asker gönderilmeli

Libya’da Hafter isimli teröristin arkasında durup Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de sıkıştırmaya çalışanlar iyi niyetli değillerdir. Ülkemiz kuşatılmak istenmektedir. Libya’nın meşru ve tanınmış hükümetiyle Türkiye arasında yapılan “Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması” zalimleri ve Türk düşmanlarını adeta felç etmiştir.

Bu kapsamda gerektiği takdirde Libya’ya asker gönderme seçeneği mutlaka gündeme alınmalı ve gereği cesaretle yapılmalıdır. Tarih uyanırken, eski hâkimiyet havzalarımızın anıları dirilmektedir. Gönül, inanç ve kültür coğrafyalarımızın Türk milletine çağrısı günden güne artmaktadır. Bu çağrıya sessiz ve seyirci kalmak akıl dışılıktır. Libya ve Suriye’deki krizlere tepkisiz ve hareketsiz kalındığını taktirde jeopolitik riskler ithal edilmiş olacak, Anadolu coğrafyası tehlikeye atılacaktır.

İhtiyaç hâsıl olursa Libya’ya asker göndermek aynı zamanda bir beka meselesi olup Milliyetçi Hareket Partisi’nin desteğini alacaktır. Ne işimiz var Libya’da diyen CHP’liler ve tüfeyli işbirlikçileri ise “Las Tesis” eylemiyle dansa ve dalavereye hızla devam etmelidir. Kadına yönelik şiddetin dansla duracağını düşünenlerin hali acul ve acıklıdır.

Lübnan, Libya, Suriye, Irak, İran, Cezayir, Sudan, Latin Amerika ülkeleriyle ve Avrupa ülkeleri huzursuzluğun pençesindeyken, Türkiye tarihi haklarını korkusuzca, kahramanca savunmalı, Anadolu’yu işgal planlarını kaynağında yok etmelidir.

'Ne CHP, ne İp, ne HDP nede Serok...'

Küresel güçlerin taşeronluğuna talip olanlar, düştükleri taviz ve teslimiyet döngüsünün içine aziz milletimizi asla çekemeyeceklerdir. Ne CHP, ne İP, ne HDP, ne de Serok partisi selamete yürüyüşümüzü felaketle kesemeyeceklerdir. Türkiye yüksek bir inançla ve iradeyle sürdürülen beka mücadelesinin içindedir. Bu beka mücadelesinin şeref payesi Cumhur İttifakı’nın nezdinde büyük Türk milletindedir. Cumhur İttifakı gücüne güç katmakta, Türkiye’yi Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümüne muazzam bir fedakârlıkla hazırlamaktadır. Bu hazırlığı engellemek, sabote etmek; tarihi silkinişe kara çalmak hiç kimsenin harcı olamayacaktır. Yükselen bayrak inmeyecek, Türk milleti teslim olmayacak, Cumhur İttifakı asla pes etmeyecektir.

FETÖ ve PKK’ya tek laf edemeyenlerin demokrasi ve özgürlük yalanları tutmayacak, Türkiye geri adım atmayacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisine gönül vermiş inanç ve dava mensupları, dün olduğu gibi bugün ve yarın da “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” ilkesi ile hareket edecek, “Milli beka, milli devlet ve milli kimlik” üzerinde oynanan oyunları sabırla, akılla, sağduyuyla, metanet ve şuurla mutlaka bozacaklardır.

Geleceğin parlak günleri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi vasıtasıyla kesinlikle Türk milletinindir. Geleceğin mimarı ise sicili kapkara olanlar değil, cumhurun ittifak ruhu, Türk milletinin muhteşem duruşudur.