Sosyal medya hesabından açıklamada bulunan Bahçeli;
Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla başlayan uzun Ortaçağ karanlığı İstanbul’un fethi ile sonlanmış, müteakiben Yeniçağ’ın kapıları açılmıştı. Fetihle birlikte yeryüzünün çehresi değişmiş, Türklüğün muzaffer ruhu aklın, adaletin ve ahlakın cihanşümul çağrısı haline gelmişti.
Fetih bir istila, bir işgal, bir imha hareketi veya tevarüs edilen bir medeniyet birikimini yağma ve talan harabeliği değildir. Fetih, iman dolu gövdesiyle mücadele eden bir milletin gönül seferi, vicdan seferberliğidir. Çürümeye karşı taptaze ümitlerin dâhiyane sedasıdır.
İstanbul’un fethinin yankıları hala devam etmektedir. Görülüyor ki, fethimizin onuruna fetretin ve nefretin zehrini bulaştırmak isteyenler oldukça faaldir. Bizans’ın köhneliğini rehber ve pusula yapanlar 568 yıldır girdikleri şizofren nöbetinde kabuslarla kıvranmaktadır.
Ortaçağ alışkanlıklarından kurtulamayan, ilkel dürtülerinden arınamayan, ilkesiz ve iradesiz eğilimlerinden uzaklaşamayan iç ve dış odakların İstanbul’un fethine karşı tahammülsüzlükleri hiç kuşkusuz tedavisi imkansız klinik bir vaka, hatta bir zillet hastalığıdır.
Dünyanın en büyük Türk kenti maalesef ehil ve emin olmayan, neye ve kimlere hizmet ettiği meçhul bulunan tehlikeli bir zihniyetin tasallutu altındadır. Kifayetsiz muhterisler İstanbul’un fetih mirasını ileriye taşımayacak kadar takatsiz, yükseltemeyecek kadar da taksirlidir.
İstanbul, fethimizin düşmeyecek şehri, büyük Hakanımız Fatih’in dev emanetidir. Konstantinopolis sayfası şehit kanıyla mühürlenip kapatılalı 568 yıl olmuştur. Bu sayfayı tekrar açmaya heveslenmek tasfiye ve telini vatan evlatları için mecburi olan köksüz Bizans komplosudur.
Bizans devleti tarihten silinmiş olsa da kokuşmuş hayaleti, zulmet hedefleri dolaşımdadır. İstanbul Türk-İslam medeniyetinin yüz akı, boğazın iki yanına tutunmuş incisi ve Türk milletinin iftiharıdır. İstanbul’suz Türkiye yetim, İstanbul’suz Türk-İslam alemi yalnız ve yuvasızdır.
Efendimizin övgüsüne mazhar olmuş güzel komutanları, kutlu hünkarımız Fatih Sultan Mehmet Han’ı, manevi önderlerimizi, fethe memur edilmiş kahraman neferlerimizi rahmetle, minnetle, şükranla yad ediyorum. İstanbul Türk milletinin has bahçesi, coğrafyaların bayraktarıdır.
Unutulmasın ki, zulüm 1453’de başladı diyenlerin soyu bozuk, sütü lekelidir. Çünkü 1453’de karadan yürütülen gemilerin, surları döven millet kudretinin eliyle İstanbul çekim alanı, cazibe merkezi olmuş, insaniyetin, merhametin, hakka ve hukuka hürmetin mührüyle sivrilmiştir.
İstanbul sevdamızın sancağı, kabul edilmiş dualarımızın mükâfatı, zaferlerimizin kaynağı, umutlarımızın vahası, son yurdumuzun ebedi varlığıdır.
Şairin dediği gibi;
Bulanık akan sular durulacak yeniden,
Gökyüzüne direkler vurulacak yeniden,
Saâdet menziline varılacak yeniden,
Çağlar üstü bir nizam kurulacak yeniden.
Taksim Meydanı, İstiklal Caddesi ve Tarlabaşı Bulvarı’nın kesişim noktasında inşa edilen ve 1,5 asırlık bir hayali hakikatle buluşturan Taksim Camii’nin dün itibariyle resmen açılmasından büyük bir bahtiyarlık duyduğumu özellikle paylaşıyorum.
Sembolik temeli 2017 yılının Şubat ayında atılan Taksim Camii’nin açık ve kapalı alanında 4 bin kişinin ibadeti mümkündür. İstanbul’a bir millet eserinin daha kazandırılması, inancımızın itibarına muazzam bir katkı sağlanması milletimizi sevince boğmuştur.
Ayrıca bugün yerden yüksekliği 369 metre olan Avrupa’nın en büyük kulesinin hizmete sunulması bir diğer memnuiyet verici gelişmedir. Artık İstanbul’daki tüm radyo vericileri tek elde toplanarak İstanbul’un güzelliğine güzellik eklenecektir.
Bu vesileyle Çamlıca Kulesi’yle birlikte Taksim Camii’nin yapımında ve hizmete açılmasında emeği geçen başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere herkese teşekkür ediyor şükranlarımı sunuyorum. Fethimizin 568’inci yıl dönümü kutlu olsun diyorum.