Baharın gülleri açtı

Bahar aylarında cemreler havaya, suya ve toprağa düşerken tabiat uykusundan uyanıp çiçeklerini açar, güneşe göz kırpar. Boğaz'ın serin suları kışın kasvetli griliğinden sıyrılıp masmavi bir huzur deryasına dönüşürken insanlar daha bir umutlu daha bir sevdalı olur. Osmanlı döneminden günümüze ilkbaharın edebiyattaki yeri ve önemi çok büyüktür. Hemen hemen her şair şiirlerinde ilkbahara yer vermiştir.

ÖZLEM DOĞAN'ın kaleminden

İlkbahar aşkın, umudun, canlılığın ve yeşeren tabiatın mevsimidir. Bahar aylarında insan kendisini daha bir cıvıl cıvıl hisseder. Her ne kadar Orhan Veli şiirinde "Beni bu güzel havalar mahvetti" dese de, Hicaz makamlı o meşhur şarkının sözlerinde "Bir bahar akşamı rastladım size" diyerek sevgili ve bahar aynı huzurun pınarı gibi aksettirilir. Lale, gül, ayrılık ve İstanbul kadar ilkbahar teması da kültür ve edebiyatımızın olmazsa olmazlarından biri olup özellikle Divan Edebiyatı'nda yeri müstesnadır.

Divan Edebiyatı'nda bahariye

Divan Edebiyatı'nda bir şiir türü olan bahariye, baharın gelişiyle birlikte tabiattaki değişimi, havayı, çiçeklerin güzellikleriyle özellikle İstanbul'un dört bir yanını süslemesini, rengarenk kelebeklerin uçuşmasını ve aşkı anlatır. Genellikle her şairin kaleme almış olduğu bir bahariyesi vardır. Ahmedu00ee 14. yüzyılın en çok bahariye yazan şairlerinden biridir. Gül bahçesini Adn cennetine benzeten Ahmedu00ee, ırmakların kevser suyu olduğunu, bulutların Aden ülkesinin incisi, rüzgarın da Çin miskini saçtığını söylediği ilkbahar şiiri şudur:

Cennet-i 'Adn oldı gül-zar ab-i kevser cu00fby-bar,

Ebr lülü'-yi 'Aden saçdı vü yil müşg-i Hıta.

Şairlerin Sultanı'ndan bahar

Nev-bahar oldı yine geldi cünu00fbn eyyamı,

Takdı zencu00eerlerin bad-ı bahar enharun.

Sultanüş'şuara olarak anılan Şair Baku00ee beytinde "İlkbahar oldu, yine delilik günleri geldi. Bahar rüzgarı, nehirlerin zincirlerini taktı" diyerek bahar mevsimini aşk deliliğiyle ilişkilendirir.

Fevru00ee'nin yemyeşil İstanbul'u

Güller açıldı sahn-ı çemen sebzezardur

Devran-ı lale mevsim-i zülf-i nigardur.

Hengam-ı şevk u zevk u kenar-ı bahardur,

Vakt-i cünu00fbn u şevk-i mey-i hoş-güvardur.

Devşirilerek İstanbul'a gelen ve on yedi yaşında iken Müslümanlığı seçen Şair Fevru00ee, 'Güller açıldı, çimenlik yemyeşil oldu. Lale zamanıdır, güzelin saçının mevsimidir. Zevk ve coşkunluğun, çiçekleri kucaklamanın zamanıdır' diyerek ilkbaharın letafetinden bahseder.

Sivri dilli Nef'i'den nevbahar dizeleri

Esti nesu00eem-i nev bahar açıldı güller subh-dem, Açsın bizim de gönlümüz saku00ee meded sun cam-ı Cem

Hiciv sanatının ustası olan ve bu yüzden idam edilen Osmanlı şairi Nef'i kasidesinde, "İşte bak ilkbahar rüzgarı esti, seherle birlikte güller de açtı... Ey saki, bize de sen, efsane hükümdarı Cem'in kadehinden sun" diyerek ilkbahar sarhoşluğundan dem vuruyor.

Lale Devri'nin Nedim'i ve ilkbahar

Erişti nev-bahar eyyamı, açıldı gül-i gülşen Çerağan vakti geldi lalezarın du00eedesi ru00fbşen Çemenler döndü ru00fby-i yare reng-i lale vü gülden Çerağan vakti geldi lalezarın du00eedesi ru00fbşen

Lale Devri'nin en büyük şairlerinden Nedim, devlet adamları tarafından sevilir ve ağırlanırdı. Nedim, bir isyanla sona ermeden önce Lale Devri'nin hülyasıyla birbirinden güzel şiirler miras bıraktı bugünlere. Şiirinde ilkbahar günlerinde açılan güller ve gül bahçelerini betimleyen şair lale bahçesinin gözü aydın olmasını ve Çırağan (şenlik) vakti geldiğini söyler. Çimenlerin lale ve gül renkleriyle sevgilinin yüzüne dönüştüğünü, dilberin yanağının laleler, güller gibi olduğunu betimler.

Evliya Çelebi ve Latifu00ee'den Dersaadet

XVI. yüzyılın ünlü yazarlarından Latifu00ee, İstanbul'un görkeminden ve güzelliğinden siyatişle bahseder. İlkbahar mevsimindeki her bir gezinti alanı ve bahçeyi birer İrem bağına benzeti Latifu00ee, o dönemin gözde gezinti mekanlarından Kağıthane'yi 'Risale-i Evsaf-ı İstanbul' adlı risalesinde şöyle betimler: İstanbul'un teferrücgahı, gezinti mahalli olan buranın gülistanında kuşlarla çiçekler adeta işret alemi yaparlar. Akar suları ab-ı revan ve her tarafta firavan olup insan ömrü gibi geçip gitmede, bahçeleri cennet bahçeleri gibi sayısız ağaç ve türlü çiçeklerle doludur. Buralarda kadınlı erkekli zevraklara binip zevk ve safa etmek adet olmuştur.

Seyyahların sultanı, tarihimizin en önemli kişiliklerinden biri olan kalem erbabı Evliya Çelebi Seyahatname'sinde Kağıthane, Beşiktaş, Bülbül Deresi, Kırkserviler gibi birçok mesire ve bahçe, ab-ı hayattan örnekler verir. u00c2şık ve maşukların, dostların, bahçe ve mesirelerde bir araya gelerek eğlendiğini ve sohbet ettiğini anlatır.

Dünden bugüne bir tatlı mevsimdir ilkbahar

Edebiyatımızda ilkbahar, Osmanlı döneminden sonra Cumhuriyet ve sonrasına ait eserlerde de önemli bir yeri kapsar. Şarkılardan şiirlere tüm sanat dallarında baharın insana verdiği neşe ve mutluluk temalı elemden bahsedilir. Türk Sanat Müziği'ne damgasına vuran Zeki Müren'in icra ettiği, beste ve güftesi Dıramalı Hasan Hasgüler'e ait olan 'Baharın Gülleri Açtı' adlı şarkının sözlerinde: 'Baharın gülleri açtı ah yine mahzu00fbndur bu gönlüm, etrafa neş'eler saçtı beyhu00fbde geçti bu ömrüm' diyerek baharda bile gönlünün mahzun olduğundan dem vurur.

Yahya Kemal'in Erenköy'ünde bahar

Cumhuriyet döneminin en büyük şairlerinden Yahya Kemal Beyatlı dizeleri edebiyatımızın en müstesna eserleridir. Yahya Kemal Erenköyü'nde Bahar adlı şiirinde ilkbaharı bizlere şöyle anlatır:

İstanbul'un öyledir baharı; Bir aşk oluverdi aşinalıku2026 Aylarca hayal içinde kaldık; Zannımca Erenköyü'nde artık Görmez felek öyle bir baharı.

Yazın habercisi erguvanlar, sümbüller

Hani hep derler ya: 'ah nerede o eski güzel günler' diye. İçten ve saygılı aşklar, temiz bir Türkçe ile anlatılan sevdalar geçmişten günümüze kalan birer eski fotoğraf gibiler. Hicaz makamı bir eser olan 'Bir bahar akşamı rastladım size' sözlerindeki nahiflik adeta içine işler insanın. 'İkinci bahar yaşıyor ömrüm, gel benim yarim oluver şimdi' şarkısında ise ömrün son deminde bile mutluluğu bulabilmenin imkan dahilinde olduğunu anlatıyor. Bu mutluluk tabiatın yeniden canlanması anlamına gelen baharla tasvir ediliyor. Bahar denince akla laleler, sümbüller, erguvanlar geliyor. Osmanlı'nın hülyalı zamanlarından günümüze tatlı bir ilkbahar rüzgarıyla Boğaz'a karşı oturup bir bardak çay içmek de İstanbul'la anlam kazanıyor.