​Baba

Bağımsız Yaşam Derneği'nde bir sabah; Kuşlar rızkını aramak için yuvalarından kanat çırpmış, insanlar geçim derdiyle ödemekte zorluk çektikleri faturalarıyla moralleri bozuk ya da dün gece izledikleri dizi istedikleri gibi bitmemiş, sosyal medyaya yükledikleri fotoğraf istedikleri kadar beğeni almamış ya da çocuk evde ses yapmış, istediği gömlek ütülenmemiş… Dertli insanoğlu bu sabah da.

UYUŞTURUCU: ATEŞ ÇEMBERİ (6)

HAZIRLAYAN: YÜCEL KURAN

Derneğin kapısından içeri bir baba girdi. Yanında da bir genç. Babayı ve oğlu olan genci karşıladım. Baba 65 yaşlarında, omzu çökmüş, omuzları düşmüş ak saçları ve yüzünde tebessüm. Oğlu uzun boylu, beyaz temiz yüzlü. Oturdu baba oğul. Oğlu eroine bulaşmış. 10 yıldır eroin içiyormuş. Kayıt aldıktan sonra genci psikologun odasına yönlendirdik. Baba ile baş başa kaldık. İki çay söyledim, ilk yudumu içtikten sonra nasılsınız dedim ve anlatmaya başladı. Sanki yıllardır derdini anlatacak kimseyi bulamamış, kimse onu anlamamış, eski bir dostuna tüm samimiyetiyle derdini anlatır gibi…

Benim oğlum 30 yaşında. 20 yaşında bulaşmış eroin belasına. Ben bir fabrikada tam 35 sene aşçı olarak çalıştım. Emekli oldum. Hayatımda sigara bile içmedim. Oğlumun üstüne titredim. Bilemedim, ben bir yerde hata yapmışım ki Allah bu imtihanı verdi bana. Emekli olduktan sonra oğlumu hiç yalnız bırakmadım. Emekli maaşım olan 2000 TL ile oğlumu kurtarmak için kredi çektim. Birçok hastane gezdim, olmadı, başaramadım. Kurtulamadı oğlum. Sonra bir umutla bir kredi daha çektim. Uğraştım, yine kurtaramadım oğlumu. Banka maaşımdan her ay 1600 TL kesiyor. Bize sadece 400 TL kalıyor. Şükürler olsun, aç kalırım ama yeter ki oğlum kurtulsun. Olmadı, kurtaramadım. Annesi ve ağabeyi dayanamayıp bizi terk etti. Bir evde bir baba, bir oğul kaldık. Onlar giderken yeni taşınacakları evde eşyasız kalmasınlar diye yatak hariç diğer tüm eşyaları götürmelerine müsaade ettim. Onların ikisi de çalışıyor, şükür onlar iyiler. Biz oğlumla kalıyoruz. Oturacak koltuk yok evde. Olmasın, yeter ki oğlum kurtulsun. Vardır bunda da bir hikmet. Bak şimdi buraya geldik, Allah bize bir kapı açtı. Ben oğlumu her gün buraya getirir, götürürüm. Kapıda beklerim, akşama kadar dolaşırım. Akşam gelip alırım. O kurtulacak. Ben oğluma haram lokma yedirmedim. İyidir benim oğlum, akıllıdır, kurtulur. Bak, Allah bize bir kapı açtı.

Amca dedim, sen eve git. Akşam gelir oğlun buralarda bekleme boşuna. Yok, dedi. Ben dolanırım akşama kadar. Sırtımda taşır, getirir, götürürüm oğlumu. Sonra iyileşir benim oğlum, o da çalışır ben de. Evimize koltuk alırız, belki annesi ile ağabeyi de gelir o zaman. Allah’tan umut kesilir mi hiç? Kurtulur benim canım, nasıl bırakırım onu. Hem o çok hasta. Dün gece paramız yoktu, ilaç da, eroin de alamadım oğluma. Sabaha kadar çok acı çekti. Artık dayanamıyorum onun canının yanmasına. Kurtarın oğlumu. Allah sizi vesile etti belki. Canı yanmasın artık, kurtarın oğlumu.

Ben bu sabahtan sonra dertlenmeye, benim sıkıntım var demeye utanırım. Ya siz?