Karcı ailesinin tatil yapmak için gittiği İzmir Keskin Apart Otel’de çağdışı zihniyetin ayrımcılığına maruz kalması, Milat Gazetesi’nin haberinden sonra gündem oldu. Büşra Karcı, ‘Burada İslami tesettür mayosuyla havuza girmek yasak’ uyarısıyla herkesin içinde rencide edilerek havuzdan çıkarılmasının ardından eşi Önder Karcı ile birlikte hakkını savunmak için avukata başvurdu. Avukat Mert Saraçoğlu, Otel işletmecisi hakkındaki şikâyet dilekçesini 8 Temmuz tarihinde işleme koyduğunu Savcılık soruşturmasının başlamış olduğunu dile getirdi.
Suçun tüm unsurları oluşmuş durumda
Dilekçede Türk Ceza Kanunu'nun "hürriyete karşı işlenen suçlar" bölümü altında 122. madde ile düzenlenen "nefret ve ayrımcılık" suçundan sanığın yargılanmasını talep ettiklerini ifade eden Saraçoğlu, “Yaşanan elim olayda, biz bu suçun bütün unsurlarının oluştuğunu düşünüyoruz. Zira müvekkilim Büşra Hanım'ın otel havuzundan rencide edici biçimde çıkarılmasının bir tek nedeni var; o da tesettürlü oluşu. Otel işletmecisi, Büşra Hanım'ın havuza girdiğini fark ettikten hemen sonra çalışanlarına talimat vererek havuzdan çıkarılmasını istiyor. Sonrasındaki tartışmaya da doğrudan ve bizzat müdahale ediyor. Havuz diğer tüm müşterilerin kullanımına açıkken, yalnızca tesettürlü oluşu sebebiyle bunu yapıyor. Müvekkilimin yerinde tesettürlü başka bir hanım olsaydı, aynısını ona da yapacaktı. Yani buradaki müdahale; bir kişiye değil, bir olguya, örtünün direkt olarak kendisine karşı. Somut olayda ayrımcı uygulamanın kaynağı olan nefretin belirli bir giyim tarzına, ona bağlı değer ve inanç sistemine yönelik olduğu çok açık” dedi.
Verilecek ceza örnek olsun
Müvekkilinin havuzdan çıkarılmak istenmesi karşısında, orada bulunan diğer tüm otel müşterilerinin de bu uygulamaya tepki gösterdiğini kaydeden Saraçoğlu sözlerini şöyle noktaladı: “Seferihisar Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan öncelikle olay gününe ait kamera kayıtlarının tespitini istedik. Olaya şahit olan otel müşterilerinin belirlenerek tanıklıklarına başvurulmasını da talep ettik. Dileğimiz, soruşturmanın hızlı ve etkin bir şekilde yürütülerek, açılacak kamu davasında faile hak ettiği cezanın verilmesi. TCK md. 122''deki hüküm gereği, failin 1 ila 3 yıl hapisle cezalandırılması öngörülüyor. Ancak olayın kamuya açık alanda alenen gerçekleşmiş olması, müvekkilimin ve ailesinin maruz kaldığı manevi şiddetin ağırlığı karşısında, en üst sınırdan ceza verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Temennimiz odur ki, bu utanç verici eylemin failine verilecek ceza tüm ülke için örnek olsun ve emsal teşkil etsin. Artık hiç kimse giyim tarzı ve inanç değerleri nedeniyle ideolojik şartlanmalardan kaynaklı ayrımcılığa ve linçe uğramasın.”