Ayasofya’yı ibadete açmamak zulümdür

Ayasofya’yı ilk yapanlar, dönemin Peygamberi Hz. İsa’ya inanan Müslümanlardır. Sonradan teslis’e düşmeleri Ayasofya’nın ibadethane olma vasfını değiştirmez. Bu mabed, yapıldığı günden 1936’ya kadar ibadethane olarak hizmet vermiştir. Ayasofya’yı yeniden ibadete açmak dini bir görevdir. Fatih Sultan Mehmed, Ayasofya’nın aslını bozanlara lanet etmiştir.

Bismillâhirrahmenirrahîm…

Kur’ân-ı Kerîm’de işaret buyrulduğu üzere geniş mânada İslâm, Hz. Adem’den Hz. Nuh’a, Hz. İbrahîm’e, H. Mûsa ve Îsa’ya kadar bütün Peygamberlerin; Tevrat, Zebûr ve İncîl gibi bütün kutsal kitapların ortak tebliğidir.

Peygamberimiz Hz. Muhammed, İslâm’ın son ve evrensel kılınan peygamberi ve onun tebliğ ettiği Kur’ân da İslâm’ın son ilahi Kitabıdır.

Daha önce Ayasofya’nın yerinde 2 kilise vardı ve ikisi de yıkılmıştı. İmparator Justinianus döneminde 23 Şubat 532 tarihinde yeni bir mabed inşaatına başlandı. Ve Ayasofya, 27 Aralık 537 tarihinde ibadete açıldı.

Ayasofya’yı kimler yaptı

Bu anlamda Ayasofya; Hz. Muhammed’in, Rabbimiz tarafından seçilip Peygamber olarak gönderilişinden 74 yıl önce Hz. İsa’ya inanan Müslüman insanlar tarafından yapılarak/yaptırılarak ibadet açılmış bir İslâm mabedidir.

Onlar da Müslümandırlar

Kur’ân’da açıklandığı üzere, tarihi süreçlerde gönderilen peygamberlere iman eden insanlar, o dönemlerin Müslümanlarını oluştururlar. Peygamberimiz öncesinde Hz. Îsa’nın peygamberliğine inanan insanlar da Müslümandırlar. Meselâ Hz.Îsa’nın havarileri kendilerini şöylece Müslümanlar olarak sunarlar:

“ Îsa, İsrailoğullarının Allah’ın gönderdiği gerçekleri örtbas etme temayüllerini fark edince sordu: “Kim Allah yolunda benim yardımcılarım olacak?”

Îsa’ya bağlı olan havariler cevap verdiler: “Biz Allah yolunda senin yardımcıların olacağız. Biz Allah’a inandık, şahid ol biz Müslümanlarız.” (Al-i İmran-52)

Bu arada duanın ve bildiğimiz şekliyle namazın Hz. Mûsa ve Îsa gibi bütün Peygamberlerin tebliğ ettiği temel ve özel ibadet olduğunu da hatırlatmış olalım.

SonradanTeslis’e kaydılar

Kur’ân penceresinden bakıldığında Ayasofya’yı yapıp 916 sene ibadethane olarak yaşatanlar, Teslis’e kaymışlar ve namazı tahrif etmişlerse de, onlar önceden Allah’a ve âhiret hayatına inanan ve ibadet eden insanlardır.

Özetlersek bütün Îseviler yani Hristiyanlar için de Ayasofya müze değil ibadethanedir.

***************************

Fetih sonrasında Ayasofya

Peygamberimizin müjdeleyici ve yönlendirici buyrukları çizgisinde İstanbul’un savaş yoluyla fethedilmesi sonrasında yeni dönemin egemenliğini yansıtması için yalnızca Ayasofya kilisesi, ibadethane vasfı korunarak camiye dönüştürülmüştür.

916 senelik bu mabet, fetih sonrasından günümüze yaklaşık 500 sene boyunca onarılarak korunmuştur; yapılan dört minare ile ana kubbe takviye edilmiş ve çevresinde çeşme, şadırvan medrese, sıbyan mektebi, imaret, kütüphane, hamam, kabristan vs. yaptırılarak bir Osmanlı külliyesine dönüştürülmüştür.

Camiye dönüştürülerek Ayasofya’nın ve ibadethane vasfı muhafaza edilerek diğer kiliselerin maddî ve mânevi varlıklarının korunması Rabbimizin Kur’ânî emri ve peygamberimizin uygulaması doğrultusunda olmuştur. Rabbimiz şöyle buyurur: “… Eğer Allah (verdiği cihad ve savaş emirleriyle) insanların bir kısmını diğeriyle savmasaydı, şüphesiz o zaman içlerinde Allah’ın isminin çokça anıldığı/anılacağı manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler çoktan yıkılıp gitmiş olurdu. Ve şüphesiz Allah, kendi dinine yardım edenlere, mutlaka yardım edecektir. Şüphesiz ki Allah, çok üstündür, çok güçlüdür.” (Hac, 40)

Mabetler dokunulmazdır

Mabet dokunulmazlığı ve İbadet Hürriyeti Kur’ân ile korunmuştur. Bu Kur’ân âyetiyle Allah, Hak çizgi üzerinde olmasa da, içlerinde kendisinin dua ve ibadetlerle çokça anılacağı mabetlerin yıkılmasını yasaklamış, mabet dokunulmazlığı ve ibadet hürriyetini pekiştirmiştir. Bu uğurda savaşı da meşrulaştırmıştır. Ayasofya 1389 yıl ibadethane vasfını korumuştur. Özetlersek Ayasofya 537’den 1934 yılına kadar 1389 yılı ibadethane olma vasfını sürdürmüştür.

*************************

Mabetler müzeye çevrilemez

Önden arkaya doğru aynı yerde yıkılıp yeniden yapılan üç kilise:

Mabetlerin örneğin müzeye/işyerine, depoya dönüştürülerek ibadethane olma vasfının değiştirilmesi şöylece yasaklanmıştır: “Allah'ın mescidlerinde, O'nun isminin anılmasına engel olan ve oraların yıkılması için çalışan kimseden daha kötü kim olabilir? Halbuki onların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. Onlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap var.” (Bakara, 114)

***********************

Ey Ayasofya seni bu hale koyanlar kim?

Bilge şairimiz Osman Yüksel Serdengeçti, şöyle sormuştu:

“Ayasofya! Ayasofya!…

Seni bu hale koyan kim?

Seni çırılçıplak soyan kim?!..

Söyle Ayasofya, söyle.

Seni puthane yapan hangi delidir?!..

Elleri kurusun, dilleri kurusun!

Ayasofya! Ayasofya!

Seni bu hale koyan kim?

Seni çırılçıplak soyan kim?”

Bu soruya biz cevap verelim:

Onu 1389 yıllık vasfından soyanlar tarihimize ve vakıf eserlerimize saygısı olmayanlardır. Hukuk tanımayanlardır. Kültürel mirasımıza düşmanlık besleyenlerdir. Bunlar kimlerdir denirse cevabı da bellidir. Kur’ân ifadesiyle onlar aşırı zalimlerdir. Fatihin diliyle de lanetlenmiş olanlardır.

***********************

Fatih’in Ayasofya Vakfiyesinin lanetini içeren son bölümü

Türkler Ayasofya’ya çok önem verdikleri için 5 generasyon toplam 142 padişah, şehzade ve hanım sultan buradaki türbelerde gömülüdür. Ayasofya bahçesinde I.Mustafa’nın, II.Selim’in, III.Murat’ın, III.Mehmet’in ve Şehzadelerin türbeleri vardır.

Allah’ın yarattıklarından Allah’a ve O’nun rü’yetine iman eden, Ahirete ve onun heybetine inanan hiçbir kimse için, sultan olsun melik olsun vezir olsun bey olsun, şevket ve kudret sahibi biri olsun hâkim veya mütegallib (zâlim ve diktatör) olsun, özellikle zâlim ve diktatör idareciler tarafından tayin olunan, fâsid bir tahakküm ve bâtıl bir nezâret ile vakıflara nazır ve mütevelli olanlar olsun ve kısaca insanlardan hiçbir kimse için, bu vakıfları eksiltmek, bozmak, değiştirmek, tağyir ve tebdil eylemek, vakfi ihmal edip kendi haline bırakmak ve fonksiyonlarını ortadan kaldırmak, asla helal değildir. Allah’ın, Meleklerin ve Bütün insanların laneti üzerlerine olsun. Ebeddiyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebeddiyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir.

***********************

1936’daki Tapu senedinde “cami” deniliyor

Ayasofya, Mustafa Kemal Atatürk'ün emri ve dönemin Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye çevrilmiş ve 1 Şubat 1935'te müze olarak, yerli ve yabancı ziyaretçilere açılmıştır. 1936 tarihli tapu senedine göre, Ayasofya "57 pafta, 57 ada, 7. parselde Fatih Sultan Mehmed Vakfı adına Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medreseden oluşan Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi" adına tapuludur. Görüldüğü gibi, 1936 tarihli Ayasofya tapusunda bile, mabedin “Camii şerif olduğu” yazılıdır