İyi ki bu ülkenin demokrat, yenilikçi, ahlaklı ve vicdanlı bir medyası var. STAR, Sabah, Yeni Şafak, Akit, Akşam, Milat, Türkiye gibi gazeteler ve bu grupların televizyonları iyi ki var. Aksi halde, ne Türkiye ve ne dünya bu ülkede yaşanan değişimden haberdar olacaktı ne de ülkenin büyük yürüyüşünün tarihi tanıklığı yapılabilecekti. Bu grupların yaptığı başarılı gazetecilik ve yazarlarının güçlü yorumları demokratik hayatımızın teminatıdır.
Medyanın ikame edilemez önemi bir kez daha görüldü... Ama "medya"nın, medya görünümlü "CHP Basın Büroları"nın değil...
30 Mart seçimleri, Türkiye seçmeninin siyasi tercihlerinin tutarlılığını ve demokrasi kalitesini olduğu kadar geleneksel medya düzeninin de iflasını ilan etti.
İflas kelimesini tesadüfen kullanmıyorum. Kelimenin içerdiği bütün anlamlarla, iflas...
Tabelaları kapıda kendileri bitkisel hayatta
Laikçi, Kemalist, ulusalcı, anti-muhafazakar, Ergenekoncu ve tek tipçi medya; yani geleneksel medya düzeni ömrünü tamamlamıştır. Rekabetsiz yıllardan gelen ekonomik güçleri ve aynı karakterdeki reklamveren tarafından sağlanan orantısız destek sayesinde ayakta kalmaya devam etmektedir ama mesleki olarak bitkisel hayata girmişlerdir.
Şimdiden sonra ülkenin en eski veyahut da en çok reklam alan medya kurumları olmak bir mana ifade etmez. Zira, ticari avantaj mesleki kaliteyi hiçbir şekilde garanti etmiyor.
Her seçimde, her sosyal olayda, her siyasal krizde ve her uluslararası meselede bütün tahminleri yanlış çıkan, bütün analizleri ıskalayan ve bütün yönlendirmeleri isabetsizlikle neticelenen bir topluluğa medya denemez, yaptıkları işe de gazetecilik adı verilemez.
Milyonlarca insanı, gerçekte hiç olmamış haberlerle yanıltıp, sadece mesleki bencillikle onları hiç istemedikleri bir kavgaya sürüklemek gazetecilik değildir.
Mesleğin sunduğu sınırsız demokratik imkanları ülkeyi kaosa, felakete, gerilime sürüklemek için sorumsuzcu kullanan, azınlığın refahı ve mutluluğu için toplam faydayı umursamayan bir mesleğin adı da asla gazetecilik olamaz.
Bu kadar yalan, çarpıtma, kampanya, hile, tuzak ve desise bir gazete kağıdına sarılamaz.
Demokrasilerin bu mesleğe sağladığı imtiyaz toplum ve hukuk düşmanlığı için asla kullanılamaz.
Demokrasi düşmanı medya olamaz
Gazeteci olmak, gazetecilik yapmak demek demokrasiyi ve hukuk düzenini korumaktır. İşine gelince Kürtleri, işine gelince Okmeydanı'nın arka sokaklarını, işine gelince yoksulları hatırlamak ve sınıfsal hıncını sıradan insanların öfkesiyle sokaklara yansıtmak değildir.
Evet, geleneksel medya bitmiştir. Ahlaki ve mesleki meşruiyeti kalmamıştır. Birçoğu artık gerçekte CHP Basın bürosu ve Ergenekon İrtibat Noktası'ndan ibarettir. Gazete, televizyon ve interneti kullanıyor olabilirler ama artık yaptıkları işe gazetecilik diyemeyiz. Medyanın bütün köşelerinde kurulmuş CHP basın bürolarına şimdiden sonra gazetecilik payesi veremeyiz.
Türkiye'nin her fikirden insanlarını; dindarları, muhafazakarları, mütedeyyinleri, milliyetçileri, Kürtleri, laikleri, laikçileri, liberalleri, azınlıkları, artık bu tasalluttan kurtarmanın zamanı gelmiştir.
Artık bırakın objektif olmalarını, birçoğundan ahlaklı yandaşlık bile beklemek mümkün değildir. Birçok gruptan birbirinin kopyası insanlar ortada kol geziyor ve yaptıkları işin gazetecilik olarak görülmesini istiyorlar. Hayır, o devir bitti...
Ülkenin en çok bilinen haber kanalında program yapan, gazetelerde köşe yazan fanatikler, kalemini paralelin emrine veren, kariyerinin son deminde tape yayıncılığına başlayanlar, buldukları her fırsatta aynı sahte yüz ifadesiyle halk düşmanlığı yapan televizyoncuların dönemi bitmiştir. Bu kişiler, şimdiden sonra bir oyun kurucu, tuzak hazırlayıcı ve birer fanatik CHP Basın Bürosu elemanı olmaktan başka sıfatlarla tanımlanamaz.
Unutmayalım... Her fanatiğe gazetecilik sıfatını cömertçe bahşedersek bu mesleğin itibarını ve elbette geleceğini de koruyamayız.
(STAR)