Günümüz Almanya'sında ve İtalya'sında faşist ideolojinin unsurlarını taşıyan yemin metinleri çok önceden kaldırılmıştı. Biraz gecikmeli de olsa çok şükür "varlığım Türk varlığına armağan olsun" türünden cümlelerin yer aldığı bu uygulamaya son verildi. Andımızın kaldırılmasında büyük payı olan kampanya imzacılarına bir kez daha teşekkür ederim
İlköğretim okullarında 80 yıldır okutulan "öğrenci andı" 2013 yılında yapılan bir değişiklikle yürürlükten kaldırılmıştı. Gerek andımız ve gerekse Milli Güvenlik ders kitabıyla ilgili çok sayıda yazı kaleme almıştım. Ülkedeki çocuklara yıllardır rahat hazırol komutları eşliğinde okutturulan bu yemin metninin masumene bir duyguyla ortaya çıktığına dair oluşturulan yaygın bir kanaat var. Oysa durum bundan farklı.. Yıllardır okullarda okutulan bu andı yazan kişi (23 Nisan 1933) 'dönemin Milli Eğitim Bakanı olan Dr. Reşit Galip'tir. Afet İnan'ın Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler' adlı eserinde anlatılanlara göre; Dr. Reşit Galip 23 Nisan 1933 tarihinde kendi çocuklarıyla bayramlaşırken onlara bir şeyler söylemek istemiş ve ortaya bu and çıkmış. Daha sonra Dr. Reşit Galip Çankaya'ya çıkarak bu andı "Cumhuriyetimizin 23 Nisan çocuklarına armağanı olsun" diyerek Atatürk'e sunmuş."(1) "Andımız" adlı yemin metni her ne kadar masumane bir duyguyla sunulmaya çalışılsa da işin aslı öyle değildir.
Hitler Ve Mussoli'de çocuklara yemin ettirmiştir
1920'li ve 30'lu yıllar bilindiği gibi dünyada faşizmin hakim olduğu yıllardır. Esen rüzgar Türkiye'yi de etkilemiş ve o yıllarda ülkemizde de ideolojik bir yapılanmanın faaliyete geçirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Almanya ve İtalya gibi ülkelerde hüküm süren diktatörlerin, hakim ideolojilerini çocuklara daha küçük yaşlardan itibaren endokrine etmeye başladıklarını biliyoruz. Bu bakımdan dönemin liderleri eğitime ayrı bir önem vermişlerdir.
"Eğitim faaliyetlerinde belki de en başarılı olanlar Hitler ve Musssolini oldu. İlköğretim öğrencilerine aşılanması gereken en önemli duygu Hitler'e bağlılığın ne kadar kutsal bir şey olduğuydu. Bu öğretmenlerin de zorunlu bir göreviydi. Okulda her gün yaklaşık on dakika süreyle Hitlerin resmi önünde selamlamada bulunulurdu. Hitler okul dışında yaygın eğitime de önem vermekteydi. Okul dışındaki vakitler için kurulmuş olan öğrenci kampları yaygınlaştırılıyordu. Hitler 6-18 yaş arası çocukları kurduğu gençlik gruplarında yetiştirerek onlara Nasyonal Sosyalizmi, Führeri ve Yahudi düşmanlığını aşılıyordu. İlk zamanlar gönüllü bir organizasyon olan bu gençlik grupları 1936 yılından itibaren çocuklar için zorunlu tutulmaya başlandı. İdeolojik eğitimin ve beden eğitiminin verildiği gençlik kamplarında çocuklara şöyle yemin ettiriliyordu: 'Führer e adanmış kanımın her damlasıyla; ben tüm enerjimi ve gücümü Adolf Hitlere ve ülkeme adayacağıma yemin ediyorum. Onun için, sahip olduklarımdan hatta hayatımdan bile vazgeçeceğime söz veriyorum ve bunun için Tanrıdan yardım diliyorum.'
Almanya'daki bu pratiklerin benzeri İtalya'da da yaşanıyordu. İtalya'da Duçe lakaplı Mussolini de çocukların gençlerin rejime bağlı bir şekilde eğitilmesine önem vermişti. İlköğretimden itibaren Faşist ideoloji çerçevesinde yetiştirilen çocuklara ve gençlere şöyle bir yemin ettiriliyordu : 'Tanrının adıyla ben liderimin bütün emirlerini yerine getireceğime, gerekirse bu uğurda kanımın son damlasına kadar mücadele edeceğime yemin ederim, yaşasın faşist devrimu2026(2)
Türkiye'de ise Almaya ve İtalya'dan etkilen bazı siyasetçi ve aydınlar benzer uygulamaların bizde de olması yönünde öneriler sunmuşlardır. Örneğin "Falih Rıfkı Atay, Faşizmin beden terbiyesini, gençlik örgütlenmelerini Türkiye'ye örnek gösterirken, Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, İstanbul Üniversitesinde verdiği İnkılap Tarihi derslerinde Faşizmi, ırkçılık anlayışını dışarıda bırakarak, Kemalizm'in bir kopyası olduğunu ifade ediyordu. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Atatürk ve İnönü'nden sonra üçüncü adam konumundaki Recep Peker 1937 yılında TBMM'nin üstünde faşist ülkelerdeki gibi bir konseyin kurulmasını Atatürk'e teklif ediyordu. Bu tekliflerin bir kısmı Atatürk'ün onayıyla kabul edilirken bazı teklifler ise Atatürk'ün sert tepkisi sonucu askıya alınıyordu. Örneğin faşist konsey gibi. Aslında ne Atatürk bir Führer, bir Duçe'ydi, ne de Türkiye'nin rejimi İtalya ve Almanya'daki gibi kanlı bir diktatörlüktü. Fakat sonuç olarak 1930'lu yıllar Avrupa'daki Faşizm rüzgarının Türkiye'yi etkilediği yıllar oldu. Kısacası rejimi oturtma, devrimleri güçlendirme amacı, disiplinli yurttaş oluşturma idealiyle "And" Türk eğitim sistemine dahil edildi."'
Günümüz Almanya'sında ve İtalya'sında faşist ideolojinin unsurlarını taşıyan yemin metinleri çok önceden kaldırılmıştı. Biraz gecikmeli de olsa çok şükür "varlığım Türk varlığına armağan olsun" türünden cümlelerin yer aldığı bu uygulamaya son verildi. Andımızın kaldırılmasında büyük payı olan www.andimizkaldirilsin.com kampanya imzacılarına bir kez daha teşekkür ederim.
Yarın: Kemalizm ve Kürtler
(1) Afet İnan," Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler' s.213
(2) Dante L. Germino; The Italian Fascist Party in Power: a Study in Totalitarian Rule,aktaran;"www.dunyabulteni.com,Hitler Mussolini ve An