Olimpiyatlar sadece bir spor müsabakası değildir: Bu yıl 200 ülke ve 10 bine yakın sporcunun katılımıyla gerçekleşen bu uluslararası organizasyon, ülkelerin yumuşak gücünü çeşitli spor dallarında sergileyerek dünyada etki bırakmak istedikleri bir meydan okumaya dönüştü. Olimpiyatlarda altın madalya kazanan sporcuların en yüksek kürsüye çıkarılması, bayraklarının dalgalanması ve milli marşlarının çalınması ile ülkeler, kitleler üzerinde güç ve prestij etkisi bırakmayı hedefliyor. Madalya sayısının artması, o ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel olarak da ileride olduğu imajını veriyor ki bu bakımdan Paris Olimpiyatları, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Çin arasındaki mevcut ekonomik ve jeopolitik rekabetin uluslararası alandaki görsel şovuna dönüştü. Her iki ülkenin kıyasıya rekabeti, Çin'in 40 altın madalya ile birinci Amerika'nın 39 altın madalyayla ikinci olması, birbirine rakip iki ekonomik ve askeri gücün Olimpiyat Oyunları gibi uluslararası bir müsabakada dünyaya vermek istedikleri "en güçlü ve başarılı biziz" mesajıdır.
- Madalyonun öteki yüzü
Bu organizasyonu düzenleyen, kurallarını belirleyen ve merkezi İsviçre'nin Lozan kentinde bulunan kar amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu olan Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin (IOC) birçok üyesi farklı kraliyet ailelerine mensup. Yüz milyonlarca dolar yayın ve sponsorluk geliri olan IOC siyaset üstü olduğunu iddia etse de aslında politik amaçları olan ve aynı zamanda Birleşmiş Milletler'de (BM) statüsü olan bir kuruluştur. Belirli ülkelerin ve lobilerin hegemonyasında olan Uluslararası Olimpiyat Komitesi giderek daha fazla güce, servete, ideolojik ve politik bir kontrole sahip oldu. Örneğin, Komite Rusya ve Belarus'u, Ukrayna ile olan savaş nedeniyle 2024 Paris Olimpiyatları'nın dışında bırakırken, İsrail’in Gazze'de uyguladığı onca katliama, işgale ve uluslararası hukuk ihlallerine rağmen olimpiyatlara katılmasına izin verdi.
Bununla birlikte Batılı ülkeler için olimpiyatlar, giderek popülerliğini yitiren ve maliyetlerin kazançları karşılamadığı bir organizasyona dönüştü. Örneğin, 2024 Yaz Olimpiyatları için Hamburg favori gösterilse de Alman halkı referandumda hayır oyu vererek ev sahipliğini reddetti. Benzer şekilde, İsveç ve İsviçre de yüksek maliyetler nedeniyle adaylıktan çekildi. Sonuç olarak, 2017'deki IOC oturumunda olimpiyatları düzenlemek için geriye sadece 2 şehir kaldı; Paris ve Los Angeles. Paris 2024'e, Los Angeles ise 2028'e ev sahipliği yapma hakkını kazandı.
Olimpiyatlara ev sahipliği yapan ülkeler, genellikle büyük bir bütçeyle uluslararası imajlarını yükseltmek için kamu kaynaklarını olağanüstü şekilde harcayarak projelere hız veriyor. Bu durum yerel halkın tepkisine yol açarak, yolsuzluk ve gereksiz harcamalar yapıldığı eleştirilerine neden oluyor. Örneğin 2024 yılı itibarıyla, Fransa'nın kamu borcu gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYH) yüzde 112,3'üne ulaşmış durumda. Kamu borcu, 2005 yılından bu yana giderek arttı kamu tahvillerine olan ilgi azaldı ve Fransa'yı Avrupa Birliği'nin (AB) en borçlu ülkelerinden biri haline getirdi. [1] Buna rağmen, ulusal borçları frenlemek ve kamu bütçesini dengelemek için sağlık hizmetleri, konut ve eğitim gibi alanlarda kesintilere gidildiği bir dönemde, olimpiyatların Fransa’ya maliyetinin yaklaşık 10 milyar avro olacağı tahmin ediliyor.
Paris gibi zaten reklama ihtiyacı olmayan ve turist sıkıntısı çekmeyen bir şehrin yeniden tanıtılması lüzumsuz bulunurken, yüksek kira fiyatlarından muzdarip olan ve acil uygun fiyatlı konut ihtiyacının giderek arttığı şehirde, yalnızca Sen Nehri'nin temizlenmesi için yaklaşık 1.5 milyar avro harcanması ve bu harcamalara rağmen beklenen sonuçların elde edilememesi Parislileri kızdırdı.
- Ardı arkası kesilmeyen skandallar
Fransızlar, Paris Olimpiyatları4nı bir spor müsabakasının ötesine taşıyarak, Paris'in şehir mimarisinin eşsiz güzelliğini, tarihsel miraslarını ne kadar özenle koruduklarını dünyaya gösterme fırsatı buldular. Kendi geçmişleri ile övünen ve bunu kültürel bir zenginlik olarak gösteren Fransızlar aynı zamanda kendilerine has kimlik ve özgürlük anlayışlarını da sunma imkanı yakaladılar. Bu yüzden Paris'teki Olimpiyat Oyunları açılış töreni ilk defa bir stadyum dışında, şehrin içinden geçen Sen Nehri üzerinde gerçekleştirildi. Paris'in önemli müze, saray ve anıtsal yapılarıyla ülkenin tarihsel ve kültürel mirasına atıflar yapıldı. Bununla birlikte, garip figüranlı kişilerin sanatsal performansları ile LGBT propagandası yapıldığı, Hz. İsa ve havarilerinin hiciv konusu yapılıp Hristiyanların kutsal değerlerine hakaret edilmesi dünya üzerinde farklı coğrafyalarda hayal kırıklığı yarattı. Başta eski Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump, açılıştaki olayı "rezalet" olarak nitelerken, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve birçok siyasi lider bu durumu eleştirdi. Organizasyonları düzenleyenler, buradaki benzetmenin iddia edildiği gibi Leonardo Da Vinci'nin Son Akşam Yemeği tablosuna değil, Yunan tanrıçası Dionisos'a atıf olduğunu ve Olimpiyat Komitesi'nin kimseyi rencide etmek istemediğini belirtilse de olay, tüm dünyada büyük tepkilere yol açtı.
Fransızlar, Olimpiyat Oyunları'nda dini değerler dahil her şeyin hiciv edilmesini özgürlük olarak görseler de aynı özgürlüğün başörtülü bir Fransız sporcu için laiklik adı altında geçerli olamayacağını da gösterdiler. Bu sebeple, 2024 Olimpiyat Oyunları'na ev sahipliği yapan Fransa, kendi bayrağı adına müsabakalara katılacak hiçbir Müslüman kadının başörtüsü veya başka herhangi bir dini başlık takmasına izin vermedi. Uluslararası Af Örgütü, Paris Olimpiyatları öncesinde yayımladığı raporda, başörtülü Fransız kadın sporcuların Olimpiyat Oyunları'nda yarışmasının yasaklanmasının uluslararası insan hakları yasalarına aykırı olduğunu, bu yasağın Fransız yetkililerin ayrımcı tutumlarını ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin acizliğini ortaya koyduğunu belirtti. Uluslararası Af Örgütü Avrupa Kadın Hakları Araştırmacısı Anna Błus, bu uygulamaya tepki olarak, "Hiçbir politika yapıcı bir kadının ne giyip giyemeyeceğini dikte etmemeli ve hiçbir kadın sevdiği spor ile inancı, kültürel kimliği veya inançları arasında seçim yapmaya zorlanmamalıdır," dedi, ancak bu pek etkili olmadı. [2]
Organizasyona yöneltilen diğer bir önemli eleştiri ise göçmenler ve evsizlerle ilgiliydi. Fransa, Olimpiyat Köyü'nün bulunduğu L'Ile-Saint-Denis banliyösü dahil Paris'in farklı yerlerinde yaşam mücadelesi veren binlerce göçmenin ve evsizin köprü altlarında ve sokaklarda çok kötü şartlarda yaşam savaşı verdiği durumu gizlemek ve Fransa'nın imajına zarar vermemek adına onları başka yerlere nakletti. Orleans Belediye Başkanı, hükümeti Olimpiyat Oyunları sırasında evsizleri ve göçmenleri saklamaya çalışmakla suçladı. [3] 2023'te, göçmenler ve evsizlere destek veren 80'den fazla sivil toplum kuruluşu, Olimpiyat Oyunları öncesinde Paris sokaklarında yaşanan ve "sosyal temizlik" olarak nitelendirdikleri bu durumu protesto etmek amacıyla Le Revers de la medaille ("Madalyonun Öteki Yüzü") adlı bir çatı örgütü kurmak için bir araya geldi. Açtıkları internet sitesi ve şehrin farklı yerlerindeki protestolarla bu insanlık dışı uygulamayı ortaya koyarak seslerini duyurmaya çalıştılar. [4]
[1] https://www.statista.com/statistics/463298/public-debt-france/#:~:text=In%202024%2C%20public%20debt %20in,government's%20economic%20response%20to%20it.
[2] https://www.amnesty.org/en/latest/news/2024/07/france-hijab-bans-olympic-and-paralympic/
[3] https://x.com/Cdenquete/status/1773489243857318130 4 https://lereversdelamedaille.fr/
[4] https://lereversdelamedaille.fr/
[Dr. Nevzet Çelik, Paris Advanced Research Center (PARC) Direktörü ve aynı zamanda GSRL-EPHE-PSL Üniversitesi üyesidir.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.