Konuya ilişkin AA muhabirine açıklamada bulunan Berlin Hür Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi ve Carlos A, Bakanlığın inceleme talebi sonrası Alman akademi dünyasının neden sessiz kaldığının anlaşıldığını söyledi.
Almanya'daki akademi dünyasının Filistin’de yaşananlar ve öğrencilerin protestosu konularında fazla tepki göstermediklerini anlatan Carlos A, "Fakülte dekanları hiçbir şey söylemiyor. Profesörler, neredeyse hiç konuşmuyorlar. Bir şeylerden korkuyorlar ama şimdi neden korktuklarını görüyoruz. Akademisyenlere ödenen finansal desteğin kesilmesi ama şimdi elimizde bunun aslında bir paranoya olmadığına dair bir kanıt var diyelim. Bu, çok açık." diye konuştu.
Carlos A, Almanya'dan beklentilerinin her ülkenin uyması gereken belirli insani ve eğitim standartlarına riayet etmesi olduğunu belirtti.
Ülkede akademik özgürlüğe saygı duyulmasını isteyen Carlos A, "Akademik özgürlük olmadan tartışamayacağınız bir alan yarattığınızda, buna dahil olan insanların insanlıktan çıkarılmasını sağlıyorsunuz. Bu da suç ortaklığının başka bir biçimi değil mi?" ifadelerini kullandı.
Carlos A, akademik özgürlüğün sadece inovasyon için değil aynı zamanda dünyayı anlamanın başka bir biçimini de oluşturduğunu anlatarak, "Akademik özgürlük, sadece Almanya'da krizde olan bir şey değil dünyanın pek çok yerinde ve dünyadaki pek çok ülkede olduğu gibi krizde olan bir şey, sadece Avrupa'da değil elbette." şeklinde konuştu.
Almanya'nın Filistin'deki soykırıma ortak olmasını kınamak için 7 aydır seferber olduklarına işaret eden Carlos A, "Özellikle üniversitede, akademide İsrail'in Filistin'deki eylemlerine, devam eden soykırıma eleştirel sesler çıkarılması konusunda farkındalık oluşturmaya çalıştık. Ayrıca Filistin ile dayanışmanın sürekli baskılanması konusunda da farkındalık oluşturmaya çalıştık.” ifadelerini kullandı.
Hür Üniversitesi kampüsünde çadır kurarak İsrail'in Gazze'ye saldırılarını protesto ettiklerini ve dünyanın dört bir yanındaki üniversite öğrencilere destek verdiklerini dile getiren Carlos A, şöyle devam etti:
"Bu kamptan sonra üniversite yönetimi derhal polisi aradı ve bu bağlamda pek çok profesör öğrencilerle dayanışma amacıyla, özellikle de polisin kampüse girmesine karşı çıkan bir bildiri imzaladı. Eğitim Bakanlığının bu bildiriyi imzalayan öğretim üyelerine sağlanan fonları kesmenin yollarını değerlendirdiği ve ayrıca bildiride yer alan suç teşkil eden eylemleri ya da anayasayla olası çatışmaları değerlendirdiği ortaya çıktı. Dürüst olmak gerekirse bu, bizi şaşırtmadı. Maalesef bu tür davranışları aylardır kınıyoruz. Fonları kesilen ya da açıkça sansürlenen pek çok profesör vakası biliyoruz. Bu haberi duyduğumuzda başından beri söylediklerimizin doğru olduğunu kanıtlamış olduk. Bu, çok sorunlu bir durum çünkü biz Almanya'nın akademik özerkliğinin korunması ve güvence altına alınması açısından akademik özgürlük standartlarına uyulması gerektiğine inanıyoruz. Üniversitenin özerkliği ve profesörlerin fonlarının kesilmesi niyeti ve bunların bir bakanlık tarafından yönlendirilmesi kesinlikle sorunlu bir durum.”
Almanya'nın Filistin'deki soykırıma ortak olduğunu savunan Carlos A, ülkenin bu tutumunun sorunlu olduğunu ifade etti.
Carlos A, "Biz de bu tutumu kınamaya çalışıyoruz. Almanya'nın geçmişinden kaynaklanan suçluluk duygusu, bugün İsrail'i desteklemesi gerektiği anlamına gelmemeli." dedi.
Almanya'nın İsrail’e silah sağlamasının yanında diplomatik destek de verdiğini belirten Carlos A, "Uluslararası Adalet Divanı davasında hukuki destek sağlıyor ve evet, elbette bunlar Almanya'nın suç ortaklığının biçimleridir ancak devam eden soykırımda aktif bir aktördür. Biz de bunu söylemeye çalışıyoruz.” diye konuştu.