Alman hükümeti Ulusal Güvenlik Stratejisi'ni kamuoyuna tanıttı

Almanya tarihinde ilk kez hazırlanan Ulusal Güvenlik Stratejisi kamuoyuna tanıtıldı.

Tanıtım için Federal Basın Merkezi'nde düzenlenen toplantıya Başbakan Olaf Scholz, Maliye Bakanı Christian Lindner, Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Savunma Bakanı Boris Pistorius ve İçişleri Bakanı Nancy Faeser katıldı.

Başbakan Scholz, burada yaptığı açıklamada, "Ülkemizin tarihinde ilk kez Federal Almanya Cumhuriyeti için ulusal güvenlik stratejisi hazırladık. Eskiden sadece savunma politikasıyla sınırlı olan bu çalışma, artık çok daha kapsamlı ve sistematik, birçok departmanı ve ticareti içeren genel bir yaklaşımı takip edecek." dedi.

Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin uzun vadede Almanya'nın güvenliğini güçlendirmek için başlangıç noktası olduğunu vurgulayan Scholz, "Almanya güçlü bir ülkedir, bu nedenle önümüzde duran görevlerin üstesinden güvenle gelebiliriz. Almanya'nın Avrupa Birliği ve transatlantik ittifakta olması Fransa ile dostluğumuz, ABD ile yakın ortaklığımız güvenlik kimliğimizdir ve öyle kalacaktır. İkincisi ekonomimizin gücü ve üçüncüsü toplumumuzun uyumu. İşte biz buyuz ve her zaman da böyle olmalıyız." diye konuştu.

Scholz, strateji belgesinde Çin'in yer almasına ilişkin de "Bu, Çin'in ekonomik olarak büyümeye devam edeceği gerçeğiyle ilgilidir. Bu dünya ticaretini ve küresel ekonomik ilişkileri etkilememeli, aynı zamanda güvenlik sorusunu da ortaya koymalıdır." ifadesini kullandı.

Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, söz konusu güvenlik stratejisinin geliştirilmesi kararının, Rusya-Ukrayna Savaşı başlamadan önce Alman hükümeti tarafından alındığını aktardı.

Baerbock, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın, güvenlik stratejisinin geliştirilmesinin ne kadar acil olduğunu gösterdiğini ifade etti.

Ülkenin güvenlik konusundaki tüm aktör ve araçlarının birlikte çalışması gerektiğini vurgulayan Baerbock, "Bunun bizi güçlendirmesi ve tehlikelere karşı koruması gerekiyor çünkü zorluklar tüm alanları kapsıyor. 21. yüzyılda güvenlik, ordu ve diplomasiden daha fazlasıdır. 21. yüzyılda güvenlik, eczanelerde temel ilaçları almak, günlük temiz içme suyu temin etmek ve doğal gaz depolarının dolu olması anlamına da gelmektedir." şeklinde konuştu.

Baerbock, güvenlik stratejisinin ülkenin güvenliği için başlangıç noktası olduğunu belirtti.

Strateji belgesi neleri içeriyor

Ulusal Güvenlik Stratejisi, Almanya'nın dış tehditlere karşı güvenliği güçlendirmek için tüm araç ve enstrümanların birlikte ve iç içe çalışmasını sağlamayı hedefliyor.

Bu amaçla ilgili tüm politika alanları ve aktörler sürece dahil edilecek.

Belgede "Alman güvenlik politikasının öncelikli görevi, Avrupa'nın kalbindeki ülkemizde barış, özgürlük ve güvenlik içinde yaşamaya devam edebilmemizi sağlamaktır" ifadelerine yer veriliyor.

Strateji belgesi, savunulabilirlik, dayanıklılık ve sürdürebilirlik olarak 3 ana başlıkta toplandı.

Savunulabirlik konusu, NATO'nun hedeflerine yönelik ülkenin gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 2'si seviyesinde savunma harcaması ayrılmasını kapsıyor.

Dayanıklılık ile sivil koruma alanında, Avrupa işbirliğinin güçlendirilmesi, kritik altyapıların korunması, gıda, enerji kaynakları ve sağlık sektörü için ulusal rezervlerin ihtiyaca dayalı olarak genişletilmesini öngörüyor.

Sürdürülebilirlik ana başlığı altında ise İklim Uyum Yasası ve İklim Uyum Stratejisi, ulusal ve uluslararası iklim sözleşmelerine uyum hedefleniyor.

Belgede Çin'e yer ayrıldı

Strateji belgesinde ayrıca Çin için ayrı yer oluşturuldu. Belgede Çin'in politik hedeflerine ulaşmak için ekonomik ağırlığını kullandığı, bölgesel istikrara artan şekilde baskı uyguladığı ve insan haklarına saygı göstermediği belirtildi.

40 sayfalık strateji belgesinde, karar alma süreçlerinde yapısal reform öngörülmüyor.

Ulusal Güvenlik Stratejisi

Almanya’da koalisyon oluşturan Sosyal Demokrat Parti, Yeşiller ve Hür Demorat Parti, ilk kez bir Ulusal Güvenlik Stratejisi hazırlanması konusunda anlaşmaya varmıştı.

Strateji, şubat ortasındaki Münih Güvenlik Konferansı'ndan önce sunulması gerekiyordu.

Strateji belgesi, koalisyon içindeki farklılıkların yanı sıra federal ve eyalet hükümetleri arasındaki görüş ayrılıkları nedeniyle ancak bugün Bakanlar Kurulunda kabul edildi ve kamuoyuna tanıtıldı.