Alman ERGENEKON'u ve Türkiye'de iç savaş provası

Almanya'da Türklerin evlerinin yakılması ile birlikte Alman Ergenekonu'nun farkına vardı dünya. Cinayetler ve 100'ün üzerinde kundaklama olaylarının hiç birinin açığa çıkmaması, bütün istihbarat servislerinin dikkatini çekmiş ve antenlerin BND'nin üzerine çevrilmesine sebep olmuştu.

Erdal Şimşek

e-mail@erdalsimsek.tr@gmail.com

ALMANYA'da Türklere yönelik saldırıların failleri neden bulunamıyor dersiniz? Türklerin evlerinin yakılmasıyla birlikte Alman Ergenekonu yapılanmasının varlığı anlaşıldı. Türklere yönelik cinayetlerin tamamında Alman İstihbarat Servisi BND'nin muhbirlerinin ya da ajanlarının imzası görüldü. Bunun üzerine Kuzeyli ülkeler, kendi halkları ile müslüman işçiler ve yurttaşlarının arasında güçlü bağ oluşturmak için ciddi tedbirler aldılar. Norveç ve Danimarka'nın bu konuda attıkları adımlar takdire şayandır.

Rusya'nın da bu konuda attığı adımlar, "İslam" görünümlü terör ile Müslüman ayırımını net olarak yapması ve Müslüman yurttaşlarına sahip çıkması ayrıca takdir edilecek bir devlet yönetim anlayışıdır.

ÖRTÜLÜ OPERASYONLAR YAPILDI

Almanya'da Türklerin oturduğu evler ateşe verildiği günlerde konunun uzmanları "Alman Ergenekonu"na dikkat çekmiş, "Bir derin devlet yapılanmasının, sistemik bir odağın, Alman ulusal iç ve dış politikası ekseninde örtülü operasyonlar yaptığını, bu operasyonları da aşırı sağ çetelerle kamufle ettiğini" açıklamışlardı. Evlerin kundaklanmasına ses çıkarmayanlar, "Alman Ergenekonu" ifadesinden son derece rahatsız oldular.

BABAŞBAKAN ERDOĞAN'IN SÖZLERİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanken 'Alman vakıflarının faaliyetleri ve terör finansmanına ilişkin sözleri bu tartışmayı yeniden alevlendirdi. Alman istihbaratının Türkiye operasyonlarının irdelenmesi için elverişli bir ortam oluştu. Ancak bu da çok kısa sürdü ve hiçbir sonuç alınamadı. Nedense konu Almanya olunca Türkiye'de herkes özellikle de entelektüel camiayı ve sivil toplum örgütlerini bir sessizlik kaplıyor.

Şimdi bu örgütün işlediği Türk cinayetlerine bakalım.

NEO NAZİ ÖRGÜTÜ

Almanya'da 8 Türk ve bir Yunan'ı yakan 3 kişilik Neo Nazi terörist hücresinin 2008'de Berlin Ludwigshafen'de 5'i çocuk 9 Türk'ün yanarak can verdiği yangının da failleri olduğu bildirildi. Neo Nazi hücrenin Alman Anayasayı Koruma Dairesi'nin (BND) kontrolünde katliamları gerçekleştirdiği sorgulanırken, aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti (NPD) içinde 100 istihbarat ajanı olduğunun ortaya çıkması ırkçı saldırıların arkasında Alman Ergenekonu'nun olduğunu kesinleştirdi. Almanya Federal Başsavcılığı ve soruşturmayı yürüten polis, Neo Nazi teröristlerin Ludwigshafen'deki yangınla bağlantılarını belirledi. 3 yıl önce yaşanan felaket sonrası Alman yetkililer, yangının çıkış sebebi belirlenemediği halde eylemi aşırı sağcıların yapmadığını açıklamıştı. Alman basınına göre Neo Nazi terörist hücresine yardım ve yataklıktan tutuklanan Holger G. adlı kişi Ludwigshafen kentindeki yangına karıştı. KİLİT İSİM KÜÇÜK ADOLF Almanya'da işlenen Türk dönerci cinayetlerinin 6'sında olay yerinde olduğu ortaya çıkan Anayasa Koruma Dairesi'nde görevli ajan Andreas T.'nin Almanya'daki yapılanmanın kilit ismi olduğu ortaya çıktı. Alman basını, 'Küçük Adolf' olarak tanınan Andreas T. ile ilgili çok ilginç bilgilere yer verdi. Andreas T'nin, internet cafe sahibi Halit Y.'nin öldürüldüğü sırada olay yerinde olduğu kafedeki bilgisayarlar incelendikten sonra tespit edildi. SORUŞTURMAYI ÖRT BAS ETMEK

Alman polisinin ajanın evinde yaptığı aramalarda, aşırı sağcılara övgü yağdıran dokümanlarla birlikte çok sayıda silah ve mermi bulundu. Alman ajanın anne ve babasının evinde yaptığı aramalarda ise çatıda Nazi boyamaları bulundu. Andreas T'nin, Hitler'in "Kavgam" adlı kitabından alıntılar yaptığı da ortaya çıktı. Alman basınına göre Hessen'de iki BND istihbarat görevlisi aşırı sağcı Zwickauer Terör Hücresi hakkında soruşturmayı sürekli olarak engelleyip, örtbas etti. BOMBA ATÖLYESİ DE BULUNDU Almanya'daki cinayetleri işleyen üç Neo naziden polise teslim olan 36 yaşındaki Beate Zschu00e4p'nin kiraladığı bir atölyeyi bomba üretim tesisi yaptığı belirlendi. Çok sayıda dinamitin bulunduğu atölye ile kadın terörist hakkında hiçbir işlem yapılmadığı ortaya çıktı. 88 kişilik ölüm listesini Heil Hitler şifresiyle oluşturan teröristlerin hedefinde Türkiye'nin Münih Başkonsolosluğu'nun da olduğu öğrenildi. DÜNYA AYAĞA KALKARDI' Alman Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Sigmar Gabriel, "Eğer Almanya'daki bu cinayetler bir İslam örgütü tarafından yapılsaydı ve ölenler Alman olsaydı, tüm caddeler kapatılır, helikopterlerle, devletin tüm birimleri en yüksek mertebede harekete geçirilirdi. Bunların hiçbiri yapılmadı" demişti. Ve başka bir olay: 2000-2006 yılları arasında 8'i Türk 9 yabancı esnafı öldüren Neo-Nazi terör örgütünün eylemleri ile ilgili soruşturmanın ayrıntıları ortaya çıktıkça "Alman Ergenekonu dosyası" daha bir aydınlanıyor, bu ülkeye getirilen cenazelerin gerçek failleri ortaya çıkıyor. Söz konusu örgütün üç üyesinden biri itirafçı olup cinayetleri anlatınca nasıl bir derin devlet yapılanması ile karşı karşıya olduğumuzu öğreniyoruz. CİNAYET İŞLEYENLER AJAN

Meğer, dönerci cinayetlerini Neo-naziler üzerinden Alman istihbaratı yapıyormuş! Cinayetleri işleyenler de ajanmış! Alman istihbaratının muhbirleriymiş. Almanya şimdi bu örgütlerin istihbarat bağlantıları ile ilgili soruşturma açıyor. Peki bu soruşturmanın sonucu da, yakılan evlerle ilgili soruşturmanın sonucu gibi mi olacak? Şimdiden not edeyim, hiçbir şey çıkmayacak. Alman hükümeti bir süre sonra dosyayı kapatacak, olayları unutturacak. Türkiye'de kimse de bu olayların üzerine gidemeyecek, soruşturmanın takipçisi olamayacak.

Bu iddiamızı şu deliller güçlendiriyor: 2 Şubat 2008'de Ludwigshafen'da bir evin kundaklanması sonucu beşi çocuk dokuz kişi hayatını kaybetti. Cenazeler Türkiye'ye getirildi. Saldırıyla ilgili görgü tanıkların ifadeleri sonradan değiştirildi. Ardından Almanya'nın hemen bütün bölgelerinde hatta Avusturya'da Türklerin oturduğu evler yanmaya başladı. Birileri evleri ateşe veriyordu. Yüzün üzerinde kundaklama olayı oldu ve bunlar kısa zaman içinde, sistematik biçimde gerçekleşti. İlginçtir, bu saldırılar Türkiye'de Ergenekon operasyonları ile aynı dönemde başlamıştı.

HİÇBİR OLAYI ÇÖZEMEDİLER

Komisyonlar kuruldu, soruşturmalar yapıldı. Yüzden fazla saldırıya ilişkin hiçbir kanıt bulunamadı. Düşünebiliyor musunuz, Alman istihbarat servisi BND, çölde kaybolan iğneyi anında bulurken, Türklere ait 100 ev ve iş yerinin yakılması olaylarının failini bulamadı.

Hem de Hamburg açıklarındaki adalarda kurulan ve ABD'nin ECHELON sistemini gölgede bırakan o müthiş dinleme, takip etme, uzay üssüne rağmen.

KÖYLERDE BİLE KAMERA VAR

Almanya'nın sadece şehirleri değil, köyleri dahi kameralarla donatılmış bulunmaktadır. Tüm görüntüler ilgili polis merkezlerinde 24 saat esasına göre takip edilir ve olası her olaya maksimum 2.5 dakika içerisinde müdahale edilir. Bu müdahaleden kasıt, olay yerine varılır. Ama olay yerine varılmadan, 1 ve 1.5 dakika içerisinde olay mahaline ulaşan tüm yollar tutulur.

Ama ne hikmetse kameralarla donatılan şehirlerde bir kare görüntü ya da bir görgü tanığı tespit edilemedi.

Ve Alman Federal Savcılığı soruşturmayı tamamladı.

KATLİAMLARI BND YAPTIRDI

Ne mi oldu? Savcı; "kanıt bulunamamıştır" dedi ve dosya kapatıldı.

Bunun uluslararası hukuk ve istihbarat servislerindeki açıklaması şudur: Olayı bizim istihbarat servisi yaptı ya da yaptırdı. Alman adaleti böyle işliyordu. Yıllardır Türkiye'ye insan hakları baskıları yapan, adalet, özgürlük söylemleri pazarlayan Almanya, Türkiye'nin etnik ve mezhep haritasını tahrik eden eylemlerine, derin devlet cinayetlerini de katıyordu. Alman devletinin sıkı kontrolünde olan medyası, hemen olayları "aşırı sağ" diye heyula şeklindeki bir örgüte havale ettiler ve bu örgüt ile ilgili binlerce sayfa yayın yüzlerce saat televizyon programları yaptılar. Öyle yoğun bir propaganda yapıldı ki, Türkler bile bu olayların bir türlü varlığı ortaya çıkmayan "aşırı sağcı bir" örgüte inandılar.

Oysa bütün kanıtlar, soruşturma yöntemi, deliller, bizi Alman İstihbarat Servisi BND'ye götürüyor ve BND, bizdeki derin çete Ergenekon gibi bir illegal yapı değil, Alman İstihbarat servisinin bizzat kendisidir. Yani Alman Ergenekonu, bizzat devletin resmi istihbarat servisidir.

Hangi cinayete bakarsak bakalım bizim bu tezimizi doğruluyor. Örneğin Dönerci cinayeti.

NEO NAZİLER BND KONTROLÜNDE

Bu cinayetle ilgili Alman polisinin "sallapati" topladığı deliller bile elimizden tutup bizi Alman İstihbarat Servisi'nin ana giriş kapısına götürüyor.

Alman istihbaratı BND, Neo-nazi grupları taşeron olarak kullandı. Tıpkı Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)'nün tetikçi olarak kullandığı DHKP-C ile PKK'nin TAK ve HPG silahlı kanatları gibi bu Neo-nazi örgütler de BND'nin tetikçileridir.

Bu cinayetlerin tamamında asıl fail Alman istihbaratıdır. Çünkü kullanılan tetikçilerin tamamının muhbir ve ajan olması bu kesin kanati oluşturmaktadır. Bu verilerden hareketle şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Alman Ergenekonu olan BND, kendi devletini rehin almıştır.

ÖNCE KENDİLERİNİ VURACAK

Ve bu Ergenekon, yarından tezi yok kendi devletini vuracak. Çünkü Alman dış politikası giderek şiddetten yana bir hal alıyor. Başbakan Merkel, bir sivil siyasetçiden çok, Hitler'in Milli Savunma Bakanı gibi bir haleti ruhiye ile dolaşıyor.

Alman Ergenekonu, önce Almanya ve akabinde Almanca konuşan ülkeleri vuracak. Benelux ülkeleri de bu ilk dalganın kurbanı olacaktır.

Lüxemburg veya Belçika'da benzer faili meçhuller önümüzdeki yıllarda sıklıkla görülmeye başlayacağından kuşkum yoktur. Çünkü BND, Belçika İç İstihbaratını tamamen rehin aldığına dair önemli ipuçları ve bilgiler var. Belçika polisi bu bilgileri sözlü olarak gazetecilerin kulağına fısıldayalı yıl oldu neredeyse.

Ve Bu dalga, Bütün AB'yi saracağı kuşkusuzdur. Tabi eğer önlem alınmazsa.

HEDEF TÜRKİYE'DE İÇ SAVAŞ ÇIKARTTIRMAK

Almanya istihbarat servisinin ilk büyük hedeflerinden biri de Türkiye'de mezhebe veya etnisiteye dayalı bir iç savaş çıkartmaktır. Bunun verileri ortada gözüküyor. Özellikle Alman vakıflarının önemli bir kısmı BND şubesi gibi çalışıyorlar. "Alisiz Alevilik"in savunucuları ile PKK'nin Avrupa kanadı bu "iç savaş"ta taşeron rol üstleneceklerdir. Gönüllü veya gönülsüz. Çünkü hepsinin kuyruğu ve nefes borusu BND'nin elindedir.

2016, İngiliz İstihbarat Servisi MI6, CIA ve CIA'nın Avrupa'daki kolu BND'nin Türkiye'de "iç savaş" startı vereceğine dair emareler o kadar fazla ki...

Burada Türkiye müttefik olarak Kuzeylileri; Skandinavları seçerse BND'ya karşı kendi yurttaşlarının canını daha rahat koruyacaktır. Ha bu arada Türkiye'de böyle bir teşebbüs Avrupa'ya huzur verecek mi? Hiç sanmıyorum. Avrupa Birliği Başkentlerinde de kulak zarını patlatacak sesler birbirini takip edeceği kuşkusuzdur.

Bu konuda Fransız İstihbaratı'nın ASALA'lı günlerde epeyce tecrübesi vardır. İnanmayan Batılı servisler, Fransızlara bunu sorsun.

NSU DAVASI NE DURUMDA?

Alman polisi ve istihbaratının, 8'i Türk 10 kişinin ölümünden sorumlu tutulan 'NSU' örgütüyle ilgili yazışmaları 9 yıl sonra ortaya çıktı. Belgeler, istihbaratın, cinayetleri araştıran polisten bilgi sakladığını gösteriyor.

MÜNİH u2013 Almanya'da 1999-2011 yılları arasında 8'i Türkiyeli olmak üzere 10 kişiyi öldüren Nasyonel Sosyalist Yeraltı (NSU) adlı örgüte ilişkin davada dokuz yıl sonra ortaya çıkan dört evrak, iç istihbarat kurumu olan Anayasa Koruma Örgütü'nün (LfV) cinayeti araştıran polisten bilgi sakladığını ve şüpheli personelini koruduğunu gün yüzüne çıkardı. Hessen Eyaleti Emniyeti, kendi iç yazışmasında, 2006'dainternet kafede öldürülen Halit Yozgat'ın vurulduğu an orada bulunan LfV'nin istihbarat personeli Andreas Temme hakkında bilgi istediklerini ancak LfV'nin direndiğini kaydetti. Önceki gün mahkemeye sunulan polise ait gizli raporda, "Görüşmenin hedefi, Temme'ye karşı LfV korumasının kaldırılmasıdır. Temme, LfV'nin arkasında durmadığını fark ederse bize söylemediği bilgilere aktaracaktır" deniliyor.

Almanya'da 1999-2011 yılları arasında sekizi Türkiyeli olmak üzere on kişiyi öldürüp üç bombalı saldırı ve 15 soygun düzenleyen NSU yargılamasına önceki gün devam edildi. Münih Adliyesi'nde görülen davaya örgütün hayatta kalan ve şu an bilinen tek üyesi durumundaki Beate Zschape ile örgüte yardım ile suçlanan dört kişi katıldı. Yaklaşık dört yıldır tutuklu yargılanan Zschape bu duruşmada da suskunluğunu bozmadı.

ALMAN İSTİHBARATÇI CİNAYET SIRASINDA KAFEDEYDİ

Duruşmada, LfV'nin Hessen Eyaleti biriminde çalışan, ilk adı güvenlik nedeniyle gizli tutulan Hess tanık olarak dinlendi. Hess'in sorgulanma sebebi ise şuydu: NSU'nun Türkiyelilere yönelik son saldırısı, 6 Nisan 2006'da Hessen'e bağlı Kassel şehrinde internet kafe işleten Halit Yozgat'ın öldürülmesi olmuştu. Yozgat vurulduğu sırada kafedeki beş müşteriden birinin, LfV görevlisi Andreas Temme olduğu saptanmıştı. Polis, Temme'yi 21 Nisan 2006'da gözaltına alınca bu kişinin istihbaratçı olduğu anlaşılmıştı. Evindeki aramada Hitler'in 'Kavgam' adlı kitabından alınmış el yazması notlar bulunmuştu. Temme, sorgusunda, oturduğu semtten çok uzakta bulunan bu mahalledeki kafeye seks sitelerine girmek için gittiğini savunmuştu. NSU Davası açıldığında bu dosyaya, Temme ile aynı kurumda görev yapan Hess'in üç ayrı telefon konuşması delil olarak sunulmuştu. İşte Hess önceki gün bu telefon görüşmelerinden ötürü ifade verdi. İlk kayıtta Hess'in Temme'ye "Ben her zaman , 'Eğer bir olay meydana gelecekse oradan geçmeyeceksin' derim" şeklindeki sözü dikkat çekti. Mahkeme başkanının ısrarlı soruları üzerine Hess, bu cümleyi "ironik" olarak kurduğunu ifade ederken, kurum olarak cinayetten önceden haberdar oldukları suçlamasını ise reddetti.

ALMAN POLİSİ: LFV, İSTİHBARATÇIYI KORUYOR

Hess'in ifadesinden sonra Yozgat Ailesi'nin avukatları, Hessen Eyaleti Polisi'nin 2006 yılındaki "gizli" iç yazışmalarını dilekçeyle mahkemeye sundu. Dilekçe ekinde yer alan dört evraktan ilki, 21 Haziran 2006 tarihini taşıyor. Hessen Polisi, bu evrakta, Halit Yozgat cinayetinin aydınlatılması için Savcı Wied ile görüşmeyi hedeflediklerini ifade ediyor. Evrakta, savcılık ve polisin ortak görüşünün "LfV'nin Temme'yi koruduğu" yönünde olduğu belirtilerek, "Görüşmenin hedefi, Temme'ye karşı LfV'nin tespit edilen korumasının kaldırılmasıdır. Beklentimiz şudur: Temme, LfV'nin arkasında durmadığını fark ederse bize söylemediği bilgilere aktaracaktır" deniliyor.

İkinci gizli evrak ise 28 Haziran 2006 tarihli bir iç e-mail yazışmasıu2026 Hessen Polisi, bu e-mailde, LfV'nin Hessen Şefi'nin kendileriyle görüşmediğini ve "Ancak üst düzey polis şefleriyle görüşürüm" dediğini not ediyor.

DİNLEMEDEN 'İSTİHBARAT DAYANIŞMASI' ÇIKTI

3 Temmuz 2006 tarihli üçüncü evraka göre, nihayet görüşme gerçekleşiyor. Savcı Wied, polis ve LfV adına Hess'in katıldığı görüşme, 30 Haziran 2006'da yapılıyor. Bu görüşmede polisler, Hess'ten Temme'ye bağlı, beşi Radikal İslami gruplara, biri de Alman aşırı sağına mensup haber elemanlarıyla görüşmek; Temme hakkında LfV'nin hazırladığı iç istihbarat raporunun sonucunu ve Temme'nin LfV'ye verdiği ifadenin bir örneğini edinmek istedi. Bütün bu talepleri reddeden Hess, haber elemanlarını kendilerinin sorgulayabileceğini, polisin kimliklerini gizleyerek görüşmelere katılabileceğini söyledi. Ancak Savcı Wied, bu görüşmenin hukuk dışı olduğunu ve delil değeri taşımayacağını belirterek, öneriyi reddetti. Polise ait dördüncü ve son evrak ise 4 Temmuz 2006 tarihini taşıyor. Bu yazışmada, haber elamanlarının belirlenmesi ve ifadelerinin alınabilmesi için Temme'nin telefonlarının dinlemeye alındığı kaydediliyor. Dinlenen kayıtlardan birinde; Hess'in Temme'yi aradığı ve "Polis senin ifadeni istiyor, verelim mi" diye sorduğu kaydediliyor.