Karaaslan, Ondokuz Mayıs Üniversitesince düzenlenen, "Çevre ve İnsan" sempozyumunda, AK Parti'nin, 2002 yılından itibaren belediyeleri devralmasıyla altyapısı ve üstyapısıyla şehirleri yaşanabilir hale getirmeye başladığını söyledi.
Şehirlerin yaşanabilirlikle ilgili ciddi problemleri olduğuna işaret eden Karaaslan, "Adını, 'Yaşanabilir şehirler' koyduğumuz, yaşanabilirliği merkeze aldığımız bir süreç başlattık. Bu süreçle birlikte hızla konutlar üretmeye başladık. Çünkü özellikle sosyal açıdan konuta ulaşmayla ilgili sıkıntısı olan Türkiye'de bu hayali gerçeğe dönüştürmek için TOKİ hızla yeni konutlar üretti." diye konuştu.
Zaman içinde bakış açılarına, güncellemeler, değişimler, dönüşümler yaptıklarını dile getiren Karaaslan, "Konut üretmenin sadece sağlıklı konut üretiminden ibaret olmadığı anlayışıyla hareket ediyoruz. Aynı zamanda estetik, sürdürülebilir, kendi kimliğine katkı sunabilecek, sadece yaşanabilecek değil, yaşatabilecek şehirleri oluşturmaya başladık. Bugün biz yaşatan şehirleri konuşuyoruz. Dolayısıyla bugün sadece tarihi korumak üzerinden değil, koruyarak yaşatmak ve aynı zamanda yeni ortaya koyduğumuz bütün projeleri bir eser niteliğine kavuşturmak gibi bir ideale sahibiz." ifadesini kullandı.
Zaman içinde Türkiye'de ihtiyaçların ve beklentilerin değiştiğini vurgulayan Karaaslan, "Artık şehirlerimiz gecekondularla anılan şehirler değil, farklı alanlardaki konut çeşitliliğine sahip olan şehirlerimiz oldu. Bunları her zaman mimarlarımız, şehir plancılarımız, peyzaj mimarlarımız, kentsel tasarımcılarımızla yaptık, yapmaya da özen gösteriyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Karaaslan, dünyada ve Türkiye'de son yıllarda iklim değişikliğinin, siyasetin merkezine geldiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Öyle bir süreç ki bu, bazen bir ülkenin ya da ülkelerin toplamda verdiği katkı bir şeyleri değiştirmeye yetmiyor ama bazen bir bireyin hayatında gerçekleştirdiği değişiklik büyük dönüşümü başlatabiliyor. Yeni bir yaşam tarzı belirlemek gerekiyor. Kimileri bazen bunu biraz korkutucu olarak ifade ediyor ama biz yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevdiğimiz, doğadaki tüm canlıların da yaşam hakkı olduğu için doğamıza sahip çıkmak zorundayız. Doğada birlikte yaşamak anlayışını gerçek anlamda gerçekleştirmeliyiz. Dolayısıyla kaynaklarımızı verimli kullanmak zorundayız. Bunu başarmak için tüketmeden kullanma alışkanlıklarını geliştirmek durumundayız. Sadece ihtiyacımız olduğu, sadece yettiği kadarını kullanıp gerisi konusunda görmediğimiz, tanımadığımız, bilmediğimiz herkesin hakkı olduğunu bilmek zorundayız."
"Bu orantısız bir savaştır, orantısız güç kullanımıdır"Türkiye'nin şehirlerini yaşanabilirlik üzerinde inşa etmeye çalışırken, bir yandan da bu coğrafyada çocukların, kadınların ve erkeklerin yaşama hakkının ellerinden alındığını gördüklerini belirten Karaaslan, şunları kaydetti:
"Gazze'de bugün insanların yaşama hakkı elinden alınıyor. Dolayısıyla bugün bizim sorumluluğumuz sadece Türkiye'den ibaret değil. Bugün Türkiye'nin geniş ufuklu, ileri görüşlü, misyoner, yenilikçi ve özgür bakış acısına sahip gençlere belki de her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Çünkü bugünün dünyasında hukukun, insan haklarının, kadın haklarının, çocuk haklarının aslında hiçbir şey ifade etmediğini, bunların sadece söylemde kaldığını, bunun kürsülerden söylendiğinde kulağa hoş geldiğini ve alkış topladığını ama gerçek hayata geldiğimizde binlerce kadın ve çocuğun katledildiği zulmün canlı yayınlarla seyredildiğini, dünyanın sessizliğini görüyoruz. Devletlerin hukuku vardır, uluslararası ilişkilerde hukuk vardır. Savaşın da bir hukuku vardır ve bu hukuksuz bir savaştır, bu orantısız bir savaştır, orantısız güç kullanımıdır. En son model silahlarla donatılmış uçakların çocukları öldürdüğü bir savaştır. Buna, dünya sessiz kalıyorsa eğer, bizim bu coğrafyada güçlü olmamız gerekiyor."
OMÜ Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal ise bugünün Türkiye'sinde, insanların yaşam alanı olan şehirlerin, yeni bir vizyonla geliştirildiğini anlatarak, "Özellikle iklim değişikliği adını sık sık duyuyoruz. Bugün gelinen noktada şehirlerin eski ruhunun korunduğu, insanın doğasına uygun, doğayı terk etmeden, doğayı koruyarak geliştirildiğini biliyoruz." sözlerini sarf etti.