Ortak yayın öncesi Ekrem İmamoğlu ve İsmail Küçükkaya’nın bir otelde görüşmesini değerlendiren AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, “Engin Altay ile yaptığımız basın toplantısında moderatörün adaylarla görüşmesi çağrısı yapmıştık. Ama burada asıl sorun şu. Binali Yıldırım Bey ile görüşmedi. Buradaki ahlaki sorun, Ekrem İmamoğlu ile görüştüğünü söylememesi ve Binali Yıldırım ile görüşmemesi.” dedi.
Ünal’ın CNN TÜRK canlı yayınına katılarak gündemdeki tartışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ünal’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Başkanlık seçimlerinin ikinci turuna benzer bir seçim”
“31 Mart bitmemiş bir seçimdi. Aslında bu seçim tamamlanmamış bir seçim olması özelliğiyle aslında iki türlü başkanlık seçimlerinin ikinci turuna benzer bir seçim. Özellikle tarafların ikinci turda ortaya koyduğu tezler, yaklaşımlar, bunlar seçimin dilini dinamiğini belirliyor.
Bizim durduğumuz yerden bakıldığında ortada çok net olarak gözüken birkaç husus var. Öncelikli olarak YSK’nın, dolayısıyla CHP’nin YSK temsilcisinden bütün bu süreçlerini takip eden milletvekilleri ve müşahitlerine varıncaya kadar herkesin kabul ettiği yer değiştiren 16 bin oy var. sayın Binali Yıldırım’ın hanesine yazılan 16 bin oy var. 16 bin oy yer değiştirdiğine göre; bu yer değiştirmeye biz halk dilinde çalındı diyoruz. Biz bu seçim iptal edilsin ya da yenilensin istemedik. Biz öncelikli olarak bütün oylar sayılsın istedik. Çünkü oyların yüzde 10’u sayıldığında 16 bin oyun çalındığı ortaya çıktığına göre oyların tamamı sayıldığında farkın tamamen açılacağı ortadaydı. Maalesef oyların sayılmasına karşı çıkıldı.
“Bilinçli ve sistematik olarak yalan söyleyen bir muhatap ile karşı karşıyayız”
Bir gece CHP’lilerin İl Seçim Kurulu’na ve hâkimlerin İl seçim kuruluna gitmesi ve ertesi gün oyların tamamının sayılmasına yönelik talebin reddini gördük. Biz de olağanüstü itiraz hakkımızı kullandık ve seçimlerin yenilenmesini istedik. Şimdi çok kısa bir süre kaldı.
Benim bağımsız olarak gördüğüm bir şey var. Karşımızda bilinçli ve sistematik olarak yalan söyleyen bir muhatap ile karşı karşıyayız. Bilinçli ve sistematik ifadesini özellikle kullanıyoruz.
Valiye söyledikleri; bunu tartışmıyorum. Benim için orada daha önemli bir konu var. Burada ahlaki bir konu var. ‘Ben valiye basit dedim’ diyen ama bütün görüntülerde valiye hakaret ettiği, o ifadeyi kullanmak istemiyorum.
“Yalandan rahatsızlık duymayan bir profille karşı karşıyayız”
O ifadeyi kullandığı ortaya çıkmış olmasına rağmen kamuoyunun gözünün içine bakarak bütün yayınlarda bunu açık bir şekilde inkâr etmeyi ve dolayısıyla kamuoyuna yalan söylemekten herhangi bir şekilde rahatsızlık duymayan bir profille karşı karşıyayız. Bu tabi gerçekten siyasetin değil de ahlakın konusu olarak bunu görüyorum. Ve bunu bir siyasetçi olarak değil hem bir sosyolog hem de bir ilahiyatçı olarak bu tabloyu içim acıyarak izliyorum.
“Asıl sorun görüşmenin gizlenmesi”
Bizim Engin Altay ile yaptığımız basın toplantısında moderatörün adaylarla görüşmesi çağrısı yapmıştık. Yani biz moderatör adaylarla görüşsün dedik. Ama burada asıl sorun şu. Binali Yıldırım Bey ile görüşmedi. Buradaki ahlaki sorun, Ekrem İmamoğlu ile görüştüğünü söylememesi ve Binali Yıldırım ile görüşmemesi.
“İlk toplantıda moderatörün kim olması gerektiği konuşuldu”
8 Haziran’da biz Sayın Engin Altay ile ilk toplantımızı yaptık. Cumartesi yaptığımız bu toplantıda bu görüşmenin nasıl olması gerektiğini konuştuk. Ve ilk toplantıda moderatörün kim olması gerektiği konuşuldu. İkinci toplantıda moderatöre karar verildi. Engin Altay, İmamoğlu'nu aradı. Ben de Binali Yıldırım’ı aradım. Binali Yıldırım da ‘siz bir karar verin ‘dedi. 9 Haziran akşam tekrar Engin Bey ile bir araya geldik. Moderatörü belirledik. Biz moderatörü aradık. Ben tanışmamıştım. Engin beye dedim ki sen ara ve tebliğ et.
“İnisiyatifi moderatöre bırakalım, adaylarla görüşsün dedik”
Kendisine tebliğ edildiğinde de pazartesi basın açıklaması yapacağımızı ve herhangi bir kimseyle paylaşmamasını rica ettik. Pazartesi basın açıklamasıyla duyurduk. 6 maddelik protokolü hazırladık. Ve basın açıklamasında biz moderatörün adaylarla görüşebileceğini ve insiyatifin moderatörde olduğunu söyledik. Öncesinde de yok 10 soru CHP hazırlasın, 10 soru AK Parti hazırlasın böyle bir şey konuşulmadı. Bunlar tartışıldı dedik ki inisiyatifi moderatöre bırakalım, moderatör adaylarla görüşsün dedik. Buraya kadar sorun yok.
“CHP teknik altyapıyı FOX hazırlasın dedi”
Peki, bunun teknik altyapısını kim hazırlayacak? Dedik ki TRT hazırladık. CHP, TRT’nin teknik altyapı hazırlamasına karşı çıktı, FOX hazırlasın dedi. Biz dedik ki, bizden FOX’u kabul etmemizi beklemeyin. İki siyasi partinin teknik altyapısı kiralama yoluyla gerçekleştirsin dedik. Ve nihayetinde güzel bir şekilde gerçekleştik.
“Adaylarla sadece telefonla görüşeceğim dedi”
11 Haziran’da CHP adayı Binali Yıldırım’ın soruları istediğini açıkladı. İddia edince ki böyle bir şey söz konusu değil. Bunu hem İsmail Küçükkaya, hem ben hem Engin Altay yalanladı. Ve bu iddiadan sonra da moderatör artık kimseyle görüşmeyeceğine dair; görüşmediğine dair açıklamaları oldu.
12 Haziran günü dedik ki biz İsmail Küçükkaya ile bir toplantı yapalım. Çarşamba günü 12.00’de toplantı yapacağımızı söyledik, 12.10 gibi toplantıya katıldı. Ve biz bu toplantıda ne konuştuk? Kaç soru, 15 soru 3 dakika, 3 özel soru ikişer dakika. Bir çerçeve oluşturmanız gerekiyor. Ne oluyor? İsmail Küçükkaya yayının sonunda aileleri canlı yayına davet etti. Katılmak istemeyebilirler, nihayetinde katılmak istemediğini söylediler. Kendisine iletildi, sonunda fotoğraf verdiler. O yüzden ilk defa Türkiye’de böyle bir şey gerçekleştiği için her şeyi çerçeve altına almanın doğru olacağını ifade ettik. ‘Adaylarla görüşmeyeceğim, sadece telefonla görüşeceğim adaylarla’ dedi.
Engin Altay, İsmail Küçükkaya ve benim yaptığım toplantıda ‘sadece telefonla görüşeceğim’ dedi. Oysa bir gün sonra gitmiş ve Ekrem İmamoğlu ile görüşmüş.
“15 Haziran’da 17.00’de Sayın Binali Yıldırım ile son bir görüşme yaptım”
14 Haziran’da biz Engin Altay ile son bir Lütfi Kırdar’da hem güvenlik açısından; bu konuda toplantı yapmışız. Ve 15 Haziran’da 17.00’de Sayın Binali Yıldırım ile son bir görüşme yaptım. Binali beye şunu sordum. İsmail Küçükkaya sizinle görüştü mü? “Hayır, görüşmedi” dedi. Bunun üzerine Engin Altay’ı aradım. Arama saatimi de söyleyeyim. Ben bir özelliğim vardır, ajandam vardır her şeyi dakika dakika yazarım.
Binali bey ile görüşüyorum ve 17.56’da Engin Altay’ı arıyorum. Diyorum ki, Binali bey ile görüşmemiş diyorum. Kendisini bir arar mısın, kendisinden bir bilgi alır mısın?
“Siz adaylarla neden görüşmediniz diye sordum”
Çünkü Küçükkaya ile görüşmeleri Engin Altay yürütüyor. Engin Altay Küçükkaya’yı arıyor. Engin Altay’ın telefonda söylediği şudur. “Sayın Ekrem İmamoğlu ve Yıldırım ile telefonda konuşmuş. Ama danışmanlarıyla görüşmüş” diyor. Binali beye diyorum ki, “Sizinle telefonda görüştüğünü söyledi” Tebrik etmek için diyor aradım. Sonra ben İsmail Küçükkaya’yı arıyorum. Diyorum ki, hani biz size bu yetkiyi verdik, iki partinin temsilcisi olarak biz size adaylarla görüşme yetkisi verdik. Bunu da basın toplantısında açıkladık. Siz adaylarla neden görüşmediniz?
“Şu görüşmeden Engin Beyin de bilgisi yok”
“Ekrem İmamoğlu ve Binali Bey ile telefonda görüştüm. Ama danışmanlarıyla görüştüm” diyor. Bize bu görüşmeye dair bir şey söylemiyor. Engin Beye de bir şey söylemiyor. Şu görüşmeden Engin Beyin de bilgisi yok.
“Bana görüşmedim demesi ahlaki bir sorundur”
Şimdi şunu söyleme hakkı vardır moderatörün. Der ki “görüştüm, görüşmedim” Ama burada ahlaki sorun var. Bana görüşmedim demesi ahlaki bir sorundur. Çarşamba günkü toplantıda telefonla görüşeceğim deyip, Perşembe günü gidip Ekrem İmamoğlu ile 46 dakika görüşmesi ahlaki bir sorundur.
Biz moderatörlük yapacak kişinin adaylarla görüşüp görüşmemesine bir şey demiyoruz. Biz yapılan görüşmenin gizlenmesinin bir sorun olduğunu, bu görüşmeyi gizli bir şekilde yapmasının sorun olduğunu söylüyoruz.
“Siz açıktan Ekrem İmamoğlu’nu desteklediğiniz için seçildiniz”
Kaldı ki Binali Bey açıkçası meydan okumuştur. Karşı tarafın herhangi bir şekilde mağdur olmaması, mağdurluk duygusu yaratılmaması için Binali bey dedi ki “moderatör kim olursa olsun” Diyorlar ya bunlar ‘biz güvenilir insanlarız. Tarafsız olduğumuz için seçildik’ Hayır, siz açıktan Ekrem İmamoğlu’nu desteklediğinizi beyan ettiğiniz için bizim tarafımızdan tercih edildiniz.
Mesele Ekrem İmamoğlu’nu açıktan desteklediğini ifade eden kişilerin moderatör olarak seçilmesini istemesidir Binali beyin. Önce Uğur Dündar’ı söyledi, bana Fatih Portakal’ı söyledi.
“Soruların verilip verilmemesi değil mesele”
Şunu da ben kendisine söyledim. Sonuçta TV kameralarının önünde gerçekleşiyor. Kameraların önünde olay gerçekleşirken sorular verilmiş midir, verilmemiş midir? Soruların verilip verilmemesi değil mesele. Burada mesele şeffaf davranılmaması ve kendilerinin kamuoyunu yanlış bilgilendirmesi. Ve ben sorduğum halde bana Ekrem İmamoğlu ile görüşmediğini söylemesidir.
“Aralarında yayın boyunca ilişkileri var”
CHP adayına bravo dedi, tam bir skandaldır aslında. Görüntülere bakıyorsunuz Ekrem İmamoğlu öksürüyor, Küçükkaya’nın dikkatini çekiyor. Aralarında yayın boyunca ilişkileri de var. Yayında şu oldu, bu oldu… Bunların hiçbirisiyle ilgilenmiyoruz. Yayında Binali Yıldırım’ın performansı da, sıcaklığı da, konulara hakimiyeti de ortaya koyduğu perspektif vizyon iyiydi.
Binali bey zaten meydan okudu. Dolayısıyla biz orada Binali beye adil davranılmadı, şu yapıldı bu yapıldı… Benim altını çizdiğim şu. Açık bir şekilde bana ve Binali beye yalan söylenmiş olmasıdır asıl mesele.
“Soru sorulduğunda çıngar çıkıyor, kavga çıkıyor”
CHP adayının tavrına gelince; sistematik olarak yaptığı bir şey var. Akşam TRT’de de aynı şeyi gördüm. Siz muhatabınız üzerinde baskı oluşturarak, istemediğiniz soruları sorarsanız çıngar çıkarırım tarzında… Şimdi sizin bana her türlü soruyu sorma hakkınız var. Ama insanların İmamoğlu’na her şeyi sorma hakkı yok. Ama soru sorulduğunda çıngar çıkıyor, kavga çıkıyor. Sosyal medyada sistematik olarak linç ediliyor. Siz açık bir şekilde yalan söylediğiniz tespit edilmiş. Kamuoyunun gözlerinin içine bakarak devam ediyorsunuz, size sorulduğu zaman da karşı tarafı; tarafsız olmakla, düşman olmakla suçluyorsunuz. Bu şimdiye kadar Türk siyasetinin gördüğü bir şey değil.
“Karşısında oturan kişiler soru sormaktan korkuyorlar”
Dün TRT’de ben izledim, bir süre sonra izlemekten vazgeçtim. Karşısında oturan kişiler soru sormaktan korkuyorlar. Şimdi bir şey söyleriz de tatsız durum ortaya çıkar ve TRT suçlanır korkusuyla soru sormaktan korkuyorlar. Ahmet Hakan basit bir şey sordu CNN ekranlarında. Dedi ki, sizinle ilgili bir Yunan gazetesinin attığı manşetle ilgili siz bir şey söyleyecek misiniz? Bir süre sonra baktık ki Ahmet Hakan linç ediliyor, Nagehan Alçı linç ediliyor, Fatih Portakal bir şey söyledi linç ediliyor. Fatih Portakal dedi ki, “bu benim burada kullanabileceğim ifade değil. Sen bu ifadeyi kullandın” dediği için linç edildi.
“Zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkarak bir dil oluşturuyor”
CHP adayı bu konuda inanılmaz bir zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkarak bir dil ve baskı oluşturup yoluna devam ediyor. Ama şunu doğru görelim. Bu milletin muhteşem bir feraseti vardır. Şu anda ben konuşurken bu sözlerimle ne kadar samimiyim bunu görür. Karşı taraf da ne kadar samimi bunu da görür. Bu millet sandıkta kararını verecek.
“İlk olduğu için de bazı eksikleri olmuş olabilir”
Türkiye’de bir ilk gerçekleşti bu yönüyle. Daha önce farklı tartışma programları olagelmiştir. Ama ilk defa bağımsız bir ortamda televizyonlardan bağımsız bir yayın yapılarak tüm TV’lere servis edildi. İlk olduğu için de bazı eksikleri olmuş olabilir. Etkisi ne olacaktır? Öncelikli olarak insanlar bu yıldızlara çıkarılmış bu CHP adayının alt yapısı olmadığını, derinliği olmadığını; AK Parti’nin İstanbul’da yaptığı işleri proje gibi anlattığını, şimdi İstanbul’da baktığınızda insani yaşam açısından insanların erişemediği hiçbir hizmet yoktur.
Biz son haftaya iş ehlinin karar milletin diye girdik. Seçimlerin ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Ve Türk siyasetinin yalandan ve ahlaki sorunlardan temizlenmesini temenni ediyorum.