Ömer Çelik düzenlediği basın toplantısında, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısının hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini, saldırının gayrihukuki ve gayrimeşru olduğunu vurgulayan Çelik, "İsrail'in bu saldırılarının hiçbir insani ve hukuki tarafı yoktur. Bu, savunma gerekçesiyle de izah edilemez." diye konuştu.
Saldırıyı şiddetle kınayan Çelik, hayatını kaybeden Filistinlilere de Allah'tan rahmet diledi.
AK Parti Sözcüsü Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Haremi Şerif'in statüsünün korunması, Mescid-i Aksa'nın statüsünün korunması, en önemli meseledir. Birilerinin Mescid-i Aksa'ya girerek ibadet etmeye çalışması ya da statüsünü değiştirmeye çalışması son derece yanlış bir yaklaşımdır. Bu hiç kimsenin işine yaramayacak birtakım şiddet döngülerini tetiklemeye dönük son derece barbarca bir yaklaşımdır.
Geçtiğimiz dönemde Mescid-i Aksa'da bir kurban töreni yapmaya çalışan fanatik Yahudilerin engellenmesi, İsrail hükümetinin doğru yaptığı bir iştir. Dolayısıyla, Mescid-i Aksa'nın statüsünün hiçbir şekilde bir saldırı altında olmaması, Harem-i Şerif'in statüsünün hassasiyetle korunması gerekir."
Yunanistan'daki gelişmeleri de yakından takip ettiklerinin altını çizen Çelik, iç siyasetteki çalkalanmanın kendilerinin bileceği bir iş olduğunu söyledi.
Çelik, "Batı Trakya'daki Türk azınlığa dönük Lozan Anlaşması'nı ihlal eden kararlarını kınıyoruz." dedi.
Yunanistan'ın Lozan Barış Anlaşması'nın kararlarını ihlal eden adımlar attığının altını çizen Çelik, "Lozan Anlaşması'nın 40. maddesi, Türk azınlığın kendi okullarını, hayır kurumlarını kurmasını, kendi müftülerini seçmesi garanti altına almaktadır. Orada, Lozan'ın 40'ıncı maddesi Türk azınlığa bu yetkiyi vermektedir. Bunun ihlal edilmesi, Yunanistan'ın Lozan'ı ihlalidir." açıklamasında bulundu.
Çelik, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının da Türk azınlığın bu yaklaşımını destekleyen bir çerçeve ortaya koyduğunu bildirdi.
Çelik, "Dolayısıyla, Yunanistan'ın hem Lozan Anlaşması'na hem de AİHM kararlarına uyması gerektiğini bir kere daha ifade ediyorum. Orada Türk azınlığın yayımladığı bildiriye de sonuna kadar katıldığımızı ifade etmek isterim." dedi.
Bugün yapılan toplantıda tarım konusunu ele aldıklarını ve müzakerelerin devam ettiğini belirten Çelik, Meclis çalışmalarının da değerlendirilmesinden sonra gündemin tamamlanacağını kaydetti.
'Beklentimiz hukuk önünde katillerin cezalandırılması'AK Parti Sözcüsü Çelik, değerlendirmelerinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, "ABD'nin New Mexico eyaletinde son 9 ayda 4 Müslüman öldürüldü. Seri cinayetlerin faili ya da faillerinin aynı olabileceği konuşuluyor. Bu cinayetleri nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Çelik, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Hayatını kaybeden Müslümanlara rahmet diliyorum. Dokuz ay çok uzun bir zaman, 9 ayda ABD gibi güçlü güvenlik ve istihbarat teşkilatına sahip bir ülkede şimdiye kadar bunların çoktan ortaya çıkarılması gerekirdi. Dokuz ay içerisinde cinayetlerin üst üste işlenmesi, aslında bunun ne kadar büyük bir alarm verdiğini gösteriyor. Amerika Birleşik Devletleri makamlarından beklentimiz, buraya tam olarak odaklanarak, bu seri cinayetlerin ortaya çıkarılmasını sağlamaları ve hukuk önünde bu katillerin cezalandırılmasıdır."
Bu süre zarfında cinayetlerin sorumlu ya da sorumlularının ortaya çıkarılamamasının kabul edilemez olduğuna işaret eden Çelik, güçlü bir şekilde bu olayın üzerine gidilmesini beklediklerini dile getirdi.
Ömer Çelik, ABD'deki Müslümanların durumunu ve bu cinayetlere ilişkin süreci yakından takip ettiklerini bildirdi.
'Göç meselesi, başı boş bir mesele değildir'Zafer Partisi Genel Başkanı, 900 bin Suriyelinin oy kullanması için vatandaş yapıldığı iddiasını ortaya attı. Bu iddia verilerle çürütüldü. Bu açıklamaları değerlendirebilir misiniz?" sorusu üzerine Çelik, şöyle konuştu:
"Dünyanın her tarafında göç politikası eleştirilebilir, bu başka bir şeydir ama ırkçı bir kışkırtma içinde bulunmak başka bir şeydir. Bu, demokratik, meşru bir siyaset içinde kabul edilemez. Türkiye'nin bir göç politikası vardır. Türkiye, bu göç politikasını da kurumlarıyla entegre bir şekilde uygulamaktadır. Göç meselesi, başı boş bir mesele değildir, bunların zannettiği ya da iddia ettiği gibi.
Türkiye'nin ülkemizde misafir ettiği Suriyeli kardeşlerimizi, Suriye'ye döndürmeyle ilgili de bir politikası vardır. Burada güvenli alan oluşturulduktan sonra bu zaten gerçekleşecektir. İnsanları, namluların, tankların önüne sürecek değiliz ama Türkiye'nin içerisinde bu süreç devam ederken, bu meseleyi sağduyuyla, göç politikasıyla, kurumların kapasitesiyle yönetebilecek durumdayız ve bunu yönetiyoruz. Birtakım her yerde olabilecek asayiş olayları, her ülkede olabilecek günlük olayları kışkırtarak, bir ırkçılık, faşizm, çatışma körüklemeye çalışmak olmaz. Hele de siyasetçilerin ağzından ''iç savaş'' gibi lafların çıkması son derece sorumsuzcadır, milletimizin iyiliğine değildir bu laflar, devletimizin iyiliğine değildir. Türkiye'nin bu konularda bağışıklık sistemi çok yüksektir."
Bu konuda herkesin sağduyulu olması gerektiğini belirten Çelik, bunun kışkırtıcılık ve siyasi mesele olamayacağını ifade etti.
'Bu son derece riskli, son derece tehlikeli bir ifade'Bir gazetecinin, "CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da bir gazeteye 'Bizdeki seçmen bilgileri YSK'nın elinde yok. Her bir seçmeni biliyoruz.'' şeklinde açıklama yaptı. Bunu değerlendirir misiniz?" sorusu üzerine de Çelik, şu değerlendirmeyi yaptı:
"İlginç bir şey, 'Yüksek Seçim Kurulunun elinde olmayan bilgiler bizde var.'' diyor Sayın Kılıçdaroğlu. Bu son derece riskli, son derece tehlikeli bir ifade. Yüksek Seçim Kurulunun elinde olmayan bilgilere Sayın Kılıçdaroğlu nasıl erişmiş, YSK'nın elinde olmayan seçmen bilgilerini hangi yolla elde etmiş, bu bilgilerin korunması nasıl gerçekleşiyor? Dolayısıyla, bundan bahsettiği zaman, bütün bunlarla ilgili bir açıklama ihtiyacı ortaya çıkıyor.
Bir siyasi parti genel başkanın bu ifadeleri kullanırken, son derece sorumlu kullanması gerekir. Normalde Yüksek Seçim Kurulunun elinde olmayan bir veriye erişebilmek zaten başlı başına hem siyasi hem hukuki açıdan hem başka açılardan sorunlu bir ifade. Bunu topluma izah ederek sorumlu bir şekilde paylaşmaları gerekiyor."