NEŞAT GÜNDOĞDU/ANKARA
Birçok özel sebepten dolayı erken yaşta evlenmek zorunda kalan genç kızlar açılan kamu davaları nedeniyle kocalarının hapse girmesi sonucu büyük mağduriyetler yaşıyor. Eşleri tecavüz suçlamasıyla hapse giren bu kocalar geride sahipsiz kalmış bir aile bırakıyorlar.
Toplumda aile birliğini sağlamak, toplumun genel değerlerini korumak için konulan yasalar istemeden de olsa ciddi mağduriyetlere neden olabiliyor.
Konu hakkında Milat’a konuşan kamuoyunda Erken Yaşta Evlilik Mağdurları olarak bilinen bu insanlar yürekleri sızlatan hikayeleri ile devletin kendilerine bir el uzatmasını bekliyor.
Kocalarının hiçbir suçu olmamasına rağmen hapishanede tecavüzcülerle aynı koğuşlarda kalmalarının onların psikolojisini de bozduğuna vurgu yapan “Erken Yaşta Evlilik Mağdurları Platformu” adına konuşan Mahinur Bilmez, hâkimin en az cezayı takdir etse bile en az 10 yıl olmak üzere bazılarına 25 yıl ceza verildiğini söyleyerek bu konuda bir yasal düzenlemenin yapılması gerektiğinin altını çizdi. Erken Yaşta Evlilik mağduru olan her bir ailenin kendine özel farklı bir hikayesi bulunduğunu dile getiren Bilmez, kamuoyunun 18 yaşındaki genç bir kızın 80 yaşındaki bir erkekle evlenmesini normal kabul ettiğini ama 15 yaşındaki bir genç kızın 17 yaşındaki bir erkekle evlenmesine tepki gösterdiğinin altını çizerek daha fazla anlayış beklediklerini dile getirdi.
Mağdurların bazıları yaşadıklarını Milat'a anlattı.
Aileler yıkılıyor, çocuklar ortada kalıyor
Facebook ve Twitter üzerinden oluşturdukları platform ile bin kişinin sesini duyurmaya çalışan Mahinur Bilmez, Türkiye genelinde bu konuda 8 bin çiftin mağdur olduğunu ve 16 bin çocuğun ortada kaldığını söyledi. Bilmez hikayelerini şöyle anlattı: “Biz severek ve kaçarak evlendik. Ben 15 yaşımda, eşim 17 yaşındaydı.
Evli, mutlu mesutken bir anda yakalama kararı olduğu için eşim yakalanarak hapse atıldı. Daha önce bir kere mahkeme oldu, biz bu işin bittiğini düşünürken 7 sene sonra bir anda hapse ceza geldi. Biz böyle bir kanun olduğunu bilmiyorduk. Hayat herkese verdiği şansı erken yaşta evliliklere vermiyor. Benim annem babam ayrıydı. Eşim bana anne baba oldu.
Aile sıcaklığını ondan gördüm. Seviyorsun o sana sahip çıkıyor. Bu 8 bin çifte baktığınızda bunların yarısından fazlası anne babası ayrı olan kişiler. Anne baba yok, eşim ceza evinde; mağdurum. Aramızda 25 yıl ceza alan var. Eşim hapiste tecavüzcülerle aynı koğuşta kaldığı için psikolojisi bozuldu, bu yüzden benim hiçbir yerde çalışmama izin vermiyor. Ben de ona para veremiyorum.
Kayınvalidemin yanında kalıyorum. Şu an maddi sıkıntılar çekiyorum. Eşi hapse girdiği için ölenler var. Çoluğu çocuğuyla ortada kalanlar var, geçimini sağlayamadığı için eşinden ayrılmak zorunda kalan ya da kötü yola düşen de var. O kadar çok mağduriyet var ki anlatarak bitmez.
Kızlar 16 yaşında olsa bir problem yok. 18 yaşındaki bir kız 75 yaşındaki biri ile evlendiği zaman kimse buna karşı çıkmıyor ama 15 yaşındaki bir kız 17 yaşındaki biri ile evlendiği zaman bu suç oluyor. Keşke erken evlenmeseydim demiyoruz, bu kişilerin hepsi birbirlerini severek evlendiler. Bu durumda mağdur olanlar çocuklar oluyor. Eşi hamileyken ceza evine girince senelerce hapiste 45 dakikalık görüşmelerle çocuğunu tanıyanlar var.
Yuva kuracağım derken yuva yıkılıyor. Biz psikologlardan oluşan 15-20 kişilik heyetlere girdik. Hepimize 'Tecavüz yoktur' diye rapor verdiler. Ama 15 yaşını doldurmamış olduğumuz için beyan esas alınmıyor. En erken 14 yaşında evlenen var.
15 yaşındaki bir kız var markete bile gidemez ama 14 yaşındaki bir kız evi çekip çevirebilir. Bu kişinin yaşamıyla alakalı. Ben 9 senedir evliyim eşimden bir kez bile kötü söz duymadım. Birbirimize karşı asla kırıcı olmadık. Biz meclise defalarca bu konunu düzelmesi için gittik. Meclisteki birçok vekil bizim haklı olduğumuzu söyledi ama mağduriyetlerimizin giderilmesi için herhangi bir adım atılmadı."
“Tek suçumuz vakitsiz sevmek”
Artvin’den Beyza Apaydın erken yaşta sevmenin bedelini ödettiklerini söyleyerek 15 yaşından beri eşini sevdiğini ifade etti. Apaydın yuva kurmak için kaçtıklarını dile getirerek şunları söyledi: “Kanunları bilmiyorduk. Eşim 13 ay cezaevinde yattı. Ailem beni vermedi. Bekledik yaşım dolunca tekrar kaçarak evlendik. Mutlu giden bir evliliğimiz vardı.
6 buçuk aylık hamileydim, bir kızımız olacaktı. Bir sabah ansızın eve polisler geldi. Arama izinleri alınmış bir şekilde kapıya 5 polis dikilmişti. Sanki azılı bir suçluyu arar gibi eşimi götürdüler. Bir umut bekledim bende gelecek diye. Cezaevinin o soğuk camdan duvarında görünce anladım gelmeyeceğini…
9 yıl 2 ay ceza verilmişti. Alıkoyma ve istismar suçlarından… Eşim cezaevinde, ben hamileyim bir başımayım. O güzel bekleyişin tadını çıkarmak varken her hafta cezaevi yollarında geçti. Eşim her görüşte ilk önce karnıma bakardı kızımız doğdu mu diye.
10 günlüktü, kızını ilk gördüğünde bir açık görüş odasında istismarcılarla tıka basa dolmuş bir görüş alanında evladını kokladı. Eşimin tek bir sözü var unutamadığım, ‘Görüş bitti ve ışıklar kapandı ya, beni beynimden vurdular’.
Sadece sevip evlendik, diye neler yaşıyoruz. Bu kadar ceza sadece eşime mi? Peki ya ben, ya çocuğum? Benim kızım 1 buçuk yaşında ve baba nedir bilmiyor. Bizim çocuklarımız babasız büyümesin artık. Eşlerimiz istismarcılarla bir tutulmasın artık. Tek suçumuz vakitsiz sevmek. Tek isteğimiz erken evlilik mağdurlarına geçmişe yönelik tek seferlik af!”
Aile bütünlüğümüz yok oldu
İzmir’de yaşayan Şirin Merdim eşinin küçük yaşta evlilik yaptıkları için cezaevinde olduğunu kaydederek, 3 çocuğuyla yalnız kaldığını söyledi. Merdim, evinin kiralık olduğunu ve çocuklarını da rahatsız olduğunu dile getirerek şunları söyledi: “Evimde buzdolabım, çamaşır makinem, oturmaya koltuğum bile yok. Halim çok zor. Bize 5 yıldır bayram bize gelmiyor. Ben babasız büyüdüm. Çocuklarım da babasız büyüyor. Erken sevdik evlendik diye 10 yıl 10 ay ceza geldi ve aile bütünlüğümüz yok oldu. Çok zor durumdayım. Tek isteğim eşimin çıkması, çocuklarımızın babalarına kavuşması. Kimsesiz kaldım, tek ailem eşimdi, o da ceza evinde. Bizim mağduriyetimizin artık görün. Yaramıza merhem olun. Yoruldum, tükendim artık. Yalvarırım sesimizi duyun.”
Tükendim artık!
İzmir’den Sedef Çelik, eşi İbrahim Çelik ile erken yaşta severek evlendiklerini ve mutlu bir yuva kurduklarını dile getirerek sonrasında yaşadıklarıyla büyük bir mağduriyetin içerisine düştüklerini vurguladı. Çelik şu şekilde konuştu: “Mutlu giden bir evliliğimiz, huzurlu bir ailemiz vardı. Ben yüzde 84 yürüme engelliyim. Hayatımı tekerlekli sandalyede devam ettirmekteyim. Eşim İbrahim Çelik erken yaşta evlilikten yıllar sonra gelen kamu cezası nedeniyle cezaevinde 5 senedir yatıyor. Daha 2 yılımız var. Ben bazen ailemin yanında kalıyorum. Babam vefat etti, bir annem ve erkek kardeşimle yaşıyorum. Bazen kayınvalidem ve görümcemle yaşıyorum. Kurulu yuvam ve evim yok artık, çünkü tek başıma hayatımı devam ettiremem. Yazık değil mi bize, evimin kokusunu bile özledim. Ben huzurumu özledim. Ne olursunuz eşimi, evimi, ailemi istiyorum. Ameliyat olmam lazım. Eşime ihtiyacım var. Duyun sesimi ne olur. Allah rızası için beni de görün, tükendim artık.”