Mekke'de nazil olan Ahkaf suresi 21. ayetinde ahkaf kelimesi geçtiği için bu adı almıştır. 35 ayetten oluşan Ahkaf suresinin bir önceki surenin devamı niteliğindedir. Peki Ahkaf suresi Türkçe okunuşu nasıldır? İşte Ahkaf suresi Türkçe ve Arapça okunuşu ile manası... Ahkaf suresi okunuşu
Bismillâhirrahmânirrahîm 1. Ha mım
2. Tenzılül kitabi minellahil azızil hakım
3. Ma halaknes semavati vel erda ve ma beynehüma illa bil hakkı ve ecelim müsemma vellezıne keferu amma ünziru mu’ridun
4. Kul eraeytüm ma ted’une min dunillahi eruni maza haleku minel erdı em lehüm şirkün fis semavat ıtunı bi kitabim min kabli haza ev esaratim min ılmin in küntüm sadikıyn
5. Ve men edallü mimmey yed’u min dunillahi mel la yestecıbü lehu ila yevmil kıyameti ve hüm an düaihim ğafilun
6. Ve iza huşiren nasü kanu lehüm a’daev ve kanu bi ıbadetihim kafirın
7. Ve iza tütla aleyhim ayatüna beyyinatin kalellezıne keferu lil hakkı lemma caehüm haza sıhrum mübın
8. Em yekulunefterah kul inifteraytühu fe la temlikune lı minellahi şey’a hüve a’lemü bima tüfıdune fih kefa bihı şehıdem beynı ve beyneküm ve hüvel ğafurur rahıym
9. Kul ma küntü bid’am miner rusüli ve ma edrı ma yüfahü bı ve la biküm in ettebiu illa ma yuha ileyye ve ma ene ila nezırum mübın
10. Kul eraeytüm in kane min ındillahi ve kefartüm bihı ve şehide şahidüm mim benı israıle ala mislihı fe amene vestekbertüm innellahe la yehdil kavmez zalimın
11. Ve kalellezıne keferu lillezıne amenu lev kane hayram ma sebekuna ileyh ve iz lem yehtedu bihı fe seyekulune haza ifkün kadım
12. Ve min kablihı kitabü musa imamev ve rahmeh ve haza kitabüm müsaddikul lisanen arabiyyel li yünzirallezıne zalemu ve büşra lil muhsinın
13. İnnellezıne kalu rabbünellahü sümmestekamu fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
14. Ülaike ashabül cenneti halidıne fıha cezaem bima kanu ya’melun
15. Ve vessaynel insane bi valideyhi ıhsana hamelethü ümmühu kürhev ve vedaathü kürha ve hamlühu ve fisalühu selasune şehra hatta iza beleğa eşüddehu ve belğa erbeıyne seneten kale rabbi evzı’nı en eşküra nı’metekelletı en’amte aleyye ve ala valedeyye ve en a’mele salihan terdahü ve aslıh lı fı zürriyyetı innı tübtü ileyke ve innı minel müslimın
16. Ülaikellezıne netekabbelü anhüm ahsene ma amilu ve netecavezü an seyyiatihim fı ashabil cenneh va’des sıdkıllezı kanu yuadun
17. Vellezı kale li valideyhi üffil leküma e teıdaninı en uhrace ve kad haletil kurunü min kablı ve hüma yesteğıysanillahe veyleke amin inne va’dellahi hakk fe yekulü ma haza illa esatıyrul evvelın
18. Ülaikellezıne hakka aleyhimül kavlü fı ümemin kad halet min kablihim minel cinni vel ins innehüm kanu hasirın
19. Ve li küllin derecatün mimmâ amilu ve li yüveffiyetüh ea’ mâlehüm ve hüm la yuzlamun
20. Ve yevme yu’radullezıne keferu alen nar ezhebtüm tayyibatiküm fı hayatikümüd dünya vestemta”üm biha fel yevme tüczevne azabel huni bima küntüm testekbirune fil erdı bi ğayril hakkı ve bima küntüm tefsükun
21. Vezkür eha ad iz enzera kavmehu bil ahkafi ve kad haletin nüzüru mim beyni yedeyhi ve min halfihı ella ta’büdu illellah innı ehafü aleyküm azabe yevmin azıym
22. Kalu eci’tena li te’fikena an alihetina fe’tina bima teıdüna in künte mines sadikıyn
23. Kale innemel ilmü ındellahi ve übelliğuküm ma ürsiltü bihı ve lakinnı eraküm kavmen techelun
24. Felemma raevhü aridam müstakbile evdiyetihim kalu haza aridum müntıruna bel hüve mesta’celtüm bih rıhun fıha azabün elım
25. Tüdemmiru külle şey’im bi emri rabbiha fe asbehu la yüra illa mesakinühüm kezalike neczil kavmel mücrimın
26. Ve le kad mekkennahüm fıma im mekkennaküm fıhi ve cealna lehüm sem’av ve ebzarav ve efideten fe ma ağna anhüm sem’uhüm ve la ebsaruhüm ve la efidetühüm min şey’in iz kanu yechadune bi ayatillahi ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun
27. Ve le kad ehlekna ma havleküm minel kura ve sarrafnel ayati leallehüm yarciun
28. Fe lev la nesarahümlezınettehazu min dunillahi kurbanen aliheh bel dallu anhüm ve zalike ifkühüm ve ma kanu yefterun
29. Ve iz sarafna ileyke neferam minel cinni yestemiunel kur’an felemma hadaruhü kalu ensıtu felemma kudıye vellev ila kavmihim münzirın
30. Kalu ya kevmena inna semı’na kitaben ünzile min ba’di musa müsaddikal lima beyne yedeyhi yehdı ilel hakkı ve ila tarıkım müstekıym
31. Ya kavmena ecıbu daıyellahi ve aminu bihı yağfir leküm min zünubiküm ve yücirküm min azabin elım
32. Ve mel la yücib daıyellahi fe leyse bi bu’cizin fil erdı ve leyse lehu min dunihı evliya’ ülaike fı dalalim mübın
33. E ve lem yerav ennellahellezı halekas semavati vel erda ve lem ya’ye bi halkıhinne bi kadirin ala ey yuhyiyel mevta bela innehu ala külli şey’in kadır
34. Ve yevme yu’radullezıne keferu alen nar leyse haza bil hakk kalu bela ve rabbinakale fe zukul azabe bi ma küntüm tekfürun
35. Fasbir kema sabera ülül azmi miner rusüli ve la testa’cil lehüm ke ennehüm yevme yeravne ma yuadune lem yelbesu illa saatem min nehar belağ fe hel yühlekü illel kavmül fasikun
Ahkaf suresinin anlamı
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Hâ. Mîm.
2. Kitab'ın indirilmesi Azîz ve hikmet sahibi olan Allah tarafındandır.
3. Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak ile ve belli bir süre için yarattık. Kâfirler ise uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler.
4. De ki: "Allah'tan başka taptığınız şeyleri gördünüz mü? Yeryüzünde ne yaratmışlar göstersenize! Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var? Eğer doğru sözlü iseniz, bundan önce indirilmiş bir kitap veya bir ilim kalıntısı varsa onu bana getirin."
5. Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapınandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların tapmalarından habersizdirler.
6. İnsanlar Allah'ın huzurunda bir araya toplandıkları zaman, taptıkları şeyler onlara düşman kesilirler ve onların kendilerine tapınmalarını inkâr ederler.
7. Onlara âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman, hakikat kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler: "Bu apaçık bir sihirdir." dediler.
8. Yoksa: "Onu kendiliğinden uydurdu!" mu diyorlar? De ki: "Eğer onu ben uydurdumsa, Allah tarafından bana gelecek hiçbir şeyi benden savamazsınız. O, sizin yaptığınız taşkınlıkları çok iyi bilir. Benimle sizin aranızda şâhit olarak O yeter. O çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
9. De ki: "Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana da size de ne yapılacağını bilmem. Ben ancak bana vahyedilene uyarım ve ben sadece apaçık bir uyarıcıyım."
10. De ki: Hiç düşündünüz mü? Eğer bu (Kur'an) Allah katından ise ve siz de onu inkâr etmişseniz; İsrâiloğullarından bir şâhit de bunun benzerini (Tevrat'ta) görüp iman ettiği halde, siz yine de büyüklük taslamışsanız (zâlim olmaz mısınız)? Şüphesiz ki Allah zâlimler gürûhuna hidayet edip, doğru yola iletmez.
11. İnkâr edenler iman edenler için: "Eğer bu (din) bir hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi." dediler. Fakat onlar bununla hidayete ermek arzusunda olmadıkları için: "Bu eski bir uydurmadır." diyeceklerdir.
12. Daha önce de rehber ve rahmet olarak Musa'nın kitabı vardı. Bu ise, zâlimleri korkutmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanı ile indirilmiş doğrulayıcı bir kitaptır.
13. Şüphesiz ki: "Rabbimiz Allah'tır!" deyip, sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.
14. Onlar cennet ehlidirler. Yaptıklarına karşılık olmak üzere orada ebedî kalacaklardır.
15. Biz insana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Zira annesi onu karnında zahmetle taşımış ve güçlükle onu doğurmuştur. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet o güçlü çağına erip, kırk yaşına varınca der ki: "Ey Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ilham et ve beni hoşnut olacağın yararlı işler yapmaya sevk eyle! Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir! Ben sana yöneldim ve ben kendimi sana verenlerdenim."
16. İşlediklerini en güzel şekilde kabul ettiğimiz ve kötülüklerini geçtiğimiz kimseler, cennet halkı arasındadırlar. Bu onlara vaad olunan dosdoğru bir vaaddir.
17. Annesine ve babasına: "Öf size! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni (mezardan) çıkartılmakla mı tehdit ediyorsunuz?" diyen kimseye, anne ve babası Allah'a sığınarak: "Yazıklar olsun sana! İman et! Allah'ın vaadi gerçektir." dedikleri halde: "Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir." der.
18. İşte onlar, kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş ümmetler içinde, aleyhlerinde söz hak olmuş (azap gerçekleşmiş) kimselerdir. Doğrusu onlar hüsrana uğrayanlardır.
19. Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Allah onlara yaptıklarının karşılığını verir, kendilerine aslâ haksızlık yapılmaz.
20. Kâfirler ateşe arzolundukları gün (onlara şöyle denir): "Siz bütün zevklerinizi, lezzetlerinizi, sizin için güzel olan her şeyinizi dünya hayatınızda yaşayıp bitirdiniz. Artık bugün yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızın ve yoldan çıkmanızın karşılığında alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız."
21. Resulüm! Âd kavminin kardeşi Hud'u an. O Ahkâf'daki kavmini uyarmıştı. Ondan önce de sonra da birçok uyarıcılar gelip geçmiştir. Kavmine: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin, büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum." demişti.
22. Dediler ki: "Sen bizi ilâhlarımızdan çevirmek için mi geldin? Doğru sözlülerden isen, hadi bizi tehdit edip durduğun azabı başımıza getir."
23. (Hud) dedi ki: "Doğrusu buna âit bilgi Allah'ın katındadır. Ben sadece benimle gönderilen şeyi size tebliğ ediyorum. Ne var ki sizi câhillik edip duran bir kavim olarak görüyorum."
24. Nihayet o azabın, geniş bir bulut halinde vâdilerine doğru yayılarak geldiğini görünce: "Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur." dediler. Hayır! O, sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde elem verici azabı taşıyan bir rüzgardır.
25. Rabbinin emriyle her şeyi yıkıp yerle bir eder. Çok geçmeden o hale geldiler ki, meskenlerinin harabelerinden başka bir şey görülmez oldu. İşte biz suçlu günahkâr kavmi böyle cezalandırırız.
26. Andolsun ki onlara size vermediğimizi vermiş, (onları sizi yerleştirmediğimiz yerlere yerleştirmiş)tik. Kendilerine kulaklar, gözler ve gönüller vermiştik. Fakat ne kulakları, ne gözleri, ne de gönülleri onlara bir fayda sağlamadı. Zira bile bile Allah'ın âyetlerini inatla inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.
27. Andolsun ki biz çevrenizde bulunan birçok memleketleri de yok ettik. Belki dönerler diye âyetleri bir bir açıkladık.
28. Allah'tan başka kendilerine yakınlık sağlamak için ilâh edindikleri şeyler, kendilerine yardım etselerdi ya! Hayır! Onlardan kaybolup gittiler. İşte bu onların yalanlarıdır ve uydurup durdukları şeydir.
29. Resulüm! Hani Kur'an dinlesinler diye sana cinlerden bir tâife yöneltmiştik. Hazır olunca birbirlerine: "Susun!" demişlerdi. Kur'an'ın okunması bitince, her biri birer uyarıcı olarak kavimlerine dönmüşlerdi.
30. Dediler ki: "Ey kavmimiz! Biz Musa'dan sonra indirilen ve kendinden öncekileri doğrulayan, hakka ve doğru yola hidayet eden bir kitap dinledik."
31. "Ey kavmimiz! Allah'a çağıran (Muhammed'e) uyun ve ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi can yakıcı azaptan korusun."
32. "Allah'a çağıran (Muhammed'e) uymayan kimse bilsin ki, Allah'ı yeryüzünde âciz bırakamaz. Kendisinin O'ndan başka dostları da bulunmaz. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.
33. Görmüyorlar mı ki, gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah, ölüleri de diriltmeye kâdirdir. Evet O, şüphesiz ki her şeye kâdirdir.
34. Kâfirlere ateşe sunuldukları gün: "Bu gerçek değil miymiş?" denir. Onlar da: "Rabbimiz hakkı için evet gerçekmiş!" derler. "O halde küfrünüz sebebiyle tadın azabı!" buyurur.
35. Resulüm! Peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret! Onlar için acele etme! Onlar vâdedildikleri azabı gördükleri zaman sanki dünyada gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Yoldan çıkmış fâsıklar topluluğundan başkası helâk edilir mi?