Ahıska Türklerinin sürgünü: 'Aidiyet, sorumluluk, sonuçları'

1944'te Sovyetler Birliği lideri Josef Stalin tarafından Ahıska Türklerine karşı gerçekleştirilen etnik temizlik ve sürgün operasyonu 79 yıldır acı sonuçlar doğururken nesilden nesile aktarılıyor. Ancak yazar Sevilya Agezova, bu acı ve çaresizlik içinde kaybolmak yerine, bu duyguları bir itici güç olarak kullanarak hedefler belirlemenin ve ulaşmanın önemini vurguluyor.

Haber: Marina Mussa

14-18 Kasım 1944 tarihlerinde, Sovyet işgalciler tarafından Ahıska bölgesinde yaşayan Ahıska Türkleri evlerinden zorla çıkarıldı. Toplamda 92,000 ila 115,000 Ahıska Türkü, trenlerle Orta Asya'nın çeşitli bölgelerine sürüldü. Sürgün sırasında birçok kişi şehit oldu veya zorlu şartlar altında hayatlarını sürdürmek zorunda kaldı.

O günden bu yana tam 79 yıl geçti, bu süre zarfında hayati tehlikeler, yoksulluk, siyasi çatışmalar, Fergana faciası, soy isim politikaları gibi nice badirelere karşı direniş gösteren Ahıska Türkleri her sürgün, her engel ve her düşüşten sonra yeniden güçlü ve atalarına layık bir nesil dünyaya getirdi.

Anadolu’ya geri dönüş

79 yıldır Türklüğü, dini ve vatanı için mücadele veren Ahıska Türkleri 1991 yılından bu yana İstanbul, Bursa, Ankara, İzmir, Denizli, Kocaeli, Eskişehir ve Antalya gibi şehirlere geri dönmeye devam ediyor.

İkamet ettiği ülkelerde siyasetten eğitime, hukuktan spora, sanattan medya ve sağlığa kadar birçok sektörde başarı gösteren Ahıskalı Türk gençleri, soykırıma uğrayan atalarının miras bıraktığı kültür, gelenek ve ilmi yaşatıyorlar.

Sürgünü itici güç haline getirmek

Bu gençlerden biri Türk Dünyasının literatürüne önemli katkılarında bulunan ‘Geçmişten günümüze Ahıskalı Türk Kadınları’ araştırma kitabı yazarı Sevilya Agezova sürgünü yaşamış nesillere karşı yoğun bir sorumluluk duygusu hissettiğini, yaşanan trajedinin farkına varmak, sahiplenmek ve hafızada yaşatmak gerektiğini dile getirdi. Agezova, “ Bizim en önemli vazifelerimizden biri bir sonraki kuşaklara tarihi gerçekler ışığında bilgiyi aktarmak, farklı çıkar grupları tarafından doğruların manipüle edilmesine izin vermemek. Biz gençlerin milletimizin geleceğine karşı sorumluluğumuz var. Hatırayı yaşatırken acı ve çaresizliğin içinde kaybolup gitmek yerine, bu duyguyu bir itici güç haline getirip, hedeflerin belirlenmesi ve ulaşılması konusunda bir aracı olarak kullanmak. Toplumsal bilince sahip bireylerin başarılarının temelinde yatan faktörlerden biri de sorumluluk duygusudur ” dedi.

Aidiyet sorununa rağmen başarmak

Uzmanlar sürgün yaşamış toplumların nesilleri yaşadıkların ülkelerde ‘yabancı’ hissiyatına kapıldığını ve aidiyet sorununu yaşadığını dile getiriyor. Sevilya Agezova Ahıska Türk gençlerinin bulunduğu toplumlarda güç temsilcisi konumuna gelerek, ait olduğu toplumla bağlarını güçlendirerek bu ‘yersizlik’, ‘aidiyetsizlik’ hissiyatının üstesinden geldiğini ifade etti. Badır, “Sürgün trajedisini genlerinde yaşayan insanların kendi kimliklerinden çıkarak yaşadıkları toplumlarla homojenleştiği çok sık görülen bir şeydir. Fakat son zamanlarda Ahıska Türk gençlerin arasında, özellikle Türkiye'de ikamet edenlerde yüksek dozlu motivasyon, hırs ve arzu söz konusu. Düşünülenin aksine tarih, kültür ve kimliğe yönelik ilgi ve hassasiyetin artması da gözleme açık bir gelişmedir” dedi.

‘20 sene içinde çok ciddi kadrolar ortaya çıkacak’

Ahıska Türklerinin muhafazakâr deneyimlerin hâkim olduğu bir toplum olduğunu altını çizen Sevilya Agezova, son 20 sene içerisinde toplumun özellikle de kadınların müthiş bir ilerleme kaydettiğini, siyasete dâhil olmaya çalışanların da var olduğuna dikkat çekti. Agezova , “Hız kesmeden devam edersek önümüzdeki 20 senede ciddi kadrolar ortaya çıkarmış oluruz. Bu da genel anlamda toplum yapısında olumluya yönelik değişimler ortaya çıkaracak. Ahıska Türkleri Sadece sürgünü ile değil yaşadıkları ülkeleri, hatta dünyayı etkileyecek olayların imzacısı olarak anılacak. İfadeleri ütopik bulmuyorum, ait olduğum toplum kapasitesinin farkındayım” dedi.