Neşet Ertaş babası saz ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne Hanım'ın ilk çocuğu olarak Anadolu bozkırının tam göbeğinde; 1938’de Kırşehir’in Kırtıllar köyünde dünyaya geldi. Neşet, göçebe yaşadığı çocukluğunun gölgesini hep üzerinde hissederek büyüdü. Atadan miras göç, hayatının her döneminde vardı. Kırşehir’den İstanbul, Ankara ve Almanya’ya uzanan bir gönül yolu…
Neşet Ertaş, düğünlerde çalıp söylemekten hiç vazgeçmedi.
Neşet Ertaş, ilkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Babası Muharrem Ertaş saz ustasıydı. Birlikte gittikleri düğünlerinde sazı ile çalıp türküler söylemeye başladı. Üstelik türküler söylemeye başladığında sesinin güzel olduğunu da fark ettiler. Çocukluğunun ilk 8 yılı Kırşehir, Niğde, Nevşehir, Kırıkkale, Kayseri, Yozgat ve köylerini gezerek geçirdi. Ekmek parası için köyden köye bu göç Neşet Ertaş’ın eğitimi önündeki en büyük engeldi. Geç başlayan okul hayatı bölük pörçük bir şekilde daha başındayken bitti.
14 yaşında İstanbul’un yolunu tuttu Annesini kaybettiğinde henüz 12 yaşındaydı. Acılar üst üste geliyordu, annesinin ardından kardeşi 3 aylıkken vefat etti. Acısını ise göç yollarında gizli saklı yaşadılar. Anadolu’nun bozkırlarında geçen bu yılların ardından Neşet Ertaş, 14 yaşında İstanbul’un yolunu tuttu.
Elinde sazıyla İstanbul sokaklarını arşınlayan Neşet Ertaş, aç kaldı yeri geldiğinde karın tokluğuna çalıştı. Bir gün yine iş bulma umudu ile elinde sazı ile sokaklarda dolaşırken “Şençalar Plak” diye bir tabela okudu. Elinde sazı içeri girdi. Bu adım hayatını değiştirecek olayları da ardı sıra karşısına çıkaracaktı.
O sırada içeride "Behiye Aksoy"un ilk plağı dinleniyordu. Elinde sazı ile içeri giren Neşet Ertaş, Kadri Şençalar’ın dikkatini çekti. Sesini ve sazını dinledi. Neşet’e hemen bir plak okuttu; sonra da Beyoğlu Saz’a götürüp ona program aldı. Büyük şehirde sahneye ilk adımını atan Neşet Ertaş, ilk plak çalışmasını da 1957 yılında “Neden Garip Garip Ötersin Bülbül” adı ile babasına ait bir türküyle Şençalar Plak’ta yaptı. Anadolu’nun bozkırından gelen bu sesi halk bir anda benimsedi. Plağı, kaset ve konserler takip etti. Artık Anadolu’da dinlenen bir halk ozanıydı.