Aff/etmek-dilemek

Büşra Yalçınkaya

Kalabalıklar içinde yalnızlaştığını fark etti. Tıpkı uzayıp giden gittikçe sonu bitmeyecekmiş hissi veren tünel gibi olduğunu düşündü. Kocaman bir ah çekti. Ruhu daralıyordu. Ruhunun daralmışlığına inşirah huşusu istedi. İsteyebilmenin güzelliğini ruhunda hissedince tevekkeltü al'Allah diyerek hayatındaki tüm güzellikler için şükrünü eda etti.

Peki etrafını çepeçevre saran onlarca güzelliğe rağmen kendini neden bu denli yalnız hissediyordu? Yoksa kendisini yalnızlaştıran kendisi miydi? Oysa ki hiç de namüşane biri değildi. Bir o kadar sevecen ve sempatik idi. Kendisine bu haksızlığı neden yapıyordu. Artık bununla yüzleşmenin zamanı geldiğini bedenine sirayet etmişçesine idrak edebiliyordu. Bunun cevabı yine kendisinde saklıydı. Ne de olsa hasta kendinin doktorudur. Lakin kendine bile itiraf edemediğini göğsünü gererek nasıl haykıracaktı. Aslında lisanında yalnızlık korkulacak kadar müphem değildi. İnsanlara karşı lal olan dili iç muhasebesinde tıpkı bir meftun gibiydi. Oysa ki lal olan dili her an kendini de gönlünü de tarumar ediyordu.

Kalbinde, kocaman kabuk bağlamış yaraları vardı. Yaralarında ki dikiş izleri küçücük kırıntılar olarak kalbinin bir köşesinde yer edinmişti. Kırıntılar küçük olsa da izleri gibi acısı da büyüktü. Çırpınıyordu.

Güzel kalplere dokunabilmek adına acıyan kalbinin muhasebesini yapmadan özünü görmezden gelerek ruhuna inmeye çalışıyordu. Bu mümkün değildi. Çünkü özünü görmediği benliğine tutunamazdı. Oysa ki kalbinde kabuk bağlamış yarayı çığ halini almadan kendini bulabileceği özüne ineceği bir şey vardı.

"Affetmek" kırgınlıklarını unutmaktı. Başta yaşadıklarıyla kendini affetse sonra gönül kırgınlığı olan herkesi kalbine bağladığı zincirlerinden koparsa huzur bulacaktı. Artık bunun farkındaydı. Bir yerlerden başlaması gerekiyordu. Buna gönlünde yatan kırgınlıkları azad ederek başlamıştı. Şimdi sıra ruhunu huzura erdirmekteydi. Ürperen kalbi ve ışıldayan gözleriyle semaya baktı "Ya Afüvv"diyerek secdeye kapandı. Kocaman hafiflediğini gözleri yaşarınca anladı.