Adiyat koşan atlar anlamına geliyor. Kuranın yüzüncü suresi olan Adiyat suresi Mekke döneminde nazil olan surelerdendir. Adiyat suresi harbe gönderdiği kişilerin öldürüldüğü haberi yayılması üzerinde hayatta olduklarını, zafer ve ganimet kazandıklarını müjdelemek için nazil olmuştur. İşte Adiyat suresi okunuşu...
Adiyat Suresi Kur’ân-ı kerîmin yüzüncü sûresi. Âdiyât sûresi, Mekke-i mükerremede nâzil oldu (indi). Medîne-i münevverede nâzil olduğu da bildirilmiştir. On bir âyet-i kerîmedir. “Yemîn ederim (Allah yolunda savaş için sür’atle) koşan atlara” meâlindeki birinci âyet-i kerîmede koşan atlar mânâsın a olan “âdiyât” kelimesi sûreye isim olmuştur. Sûre, Peygamber efendimizin harbe gönderdiği bir süvârî kuvvetinin gecikip, münâfıkların (kalbleri ile inanmadıkları hâlde ağızları ile inandık diyenlerin), onların öldürüldükleri haberini yayması üzerine, hayatta olduklarını hattâ zafer ve ganîmet (mallar) kazandıklarını müjdelemek üzere nâzil olmuştur (inmiştir). Sûrede ayrıca, insanların nankörlüğünden, mala, servete düşkünlüklerinden, öldükten sonra başlarına gelecek acıklı hallerden bahsedilmekte, Allahü teâlânın insanın her hâlinden haberdâr olduğu hatırlatılmaktadır. ( İbn-i Abbâs, Taberî)
Adiyat 1 (Mealleri Karşılaştır): Vel âdiyâti dabhâ(dabhan). بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلْعَٰدِيَٰتِ ضَبْحًا (1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
Adiyat 2 (Mealleri Karşılaştır): Fel mûriyâti kadhâ(kadhan). فَٱلْمُورِيَٰتِ قَدْحًا (1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
Adiyat 3 (Mealleri Karşılaştır): Fel mugîrâti subhâ(subhan). فَٱلْمُغِيرَٰتِ صُبْحًا (1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
Adiyat 4 (Mealleri Karşılaştır): Fe eserne bihî nak’â(nak’en). فَأَثَرْنَ بِهِۦ نَقْعًا (1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
Adiyat 5 (Mealleri Karşılaştır): Fe vesatne bihî cem’â(cem’an). فَوَسَطْنَ بِهِۦ جَمْعًا (1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
Adiyat 6 (Mealleri Karşılaştır): İnnel insâne li rabbihî le kenûd(kenûdun). إِنَّ ٱلْإِنسَٰنَ لِرَبِّهِۦ لَكَنُودٌ (1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
Adiyat 7 (Mealleri Karşılaştır): Ve innehu alâ zâlike le şehîd(şehîdun). وَإِنَّهُۥ عَلَىٰ ذَٰلِكَ لَشَهِيدٌ Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir.
Adiyat 8 (Mealleri Karşılaştır): Ve innehu li hubbil hayri le şedîd(şedîdun). وَإِنَّهُۥ لِحُبِّ ٱلْخَيْرِ لَشَدِيدٌ Hiç şüphesiz o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır.
Adiyat 9 (Mealleri Karşılaştır): E fe lâ ya’lemu izâ bu’siramâ fîl kubûr(kubûri). ۞ أَفَلَا يَعْلَمُ إِذَا بُعْثِرَ مَا فِى ٱلْقُبُورِ (9-11) Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır.
Adiyat 10 (Mealleri Karşılaştır): Ve hussıle mâ fîs sudûr(sudûri). وَحُصِّلَ مَا فِى ٱلصُّدُورِ (9-11) Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır.
Adiyat 11 (Mealleri Karşılaştır): İnne rabbehum bihim yevme izin le habîr(habîrun). إِنَّ رَبَّهُم بِهِمْ يَوْمَئِذٍ لَّخَبِيرٌۢ (9-11) Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır.