Bülent ÇOLAKOĞLU
Halka hizmetten uzak bir yaklaşım sergileyen “CHP belediyeciliği” Adana’da da kendisini gösterdi. Tek firmanın katıldığı adrese teslim ihaleler, şeffaflık sözüne rağmen kapalı kapılar arkasında yürütülen pazarlıklar, unutulan vaatler ve önceki belediyenin yaptığı icraatları kendi yapmış gibi gösteren algı oyunları… 7 Şubat MİT kumpasının yıl dönümünde belediye çalışanlarına namaz çıkışı Cumhuriyet gazetesi dağıttıran CHP’li Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar; usulsüz ihaleler, haksız işten çıkarmalar ve maaş hilelerini ile yine gündemde. Adana Büyükşehir Belediyesi AK Parti Grup Başkanvekili Ozan Gülaçtı, Adana halkının nasıl aldatıldığını Milat’a anlattı.
Adrese teslim ihaleler yapıyor
-Kamuoyu bir süredir sizin açıklamalarınız doğrultusunda, Adana'da yaşanan ihale yolsuzlukları iddialarını tartışıyor. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar'ı usulsüz ihale yapmakla suçluyorsunuz. Bu ihalelerdeki usulsüzlükler nedir, açıklar mısınız?
Sayın Karalar seçim döneminde ve akabinde tüm platformlarda belediye kaynaklarının doğru kullanımı ve ihalelerin şeffaflığı hususunda açıklamalar yapmaktadır. Ancak ne yazık ki söylemleri ile tam tersi istikamette tavır sergilemekte olduğunu müşahede ediyoruz.
Kamu ihale kanunu ihale metotlarını net ifadelerle kurallara bağlamıştır. Rekabet, şeffaflık ve kamunun hakkının korunması temel kaidelerdir. Olağanüstü durumlarda ise kamu hizmetlerinin aksamaması için idarelerce kullanılmak üzere, Kamu İhale Kanunu’nun 21. Maddesi altında çeşitli bentlerde istisnai maddeler de kanuna koyulmuştur. Bu olağanüstü durumlar “deprem, sel gibi doğal afetler ile salgın hastalık gibi doğal akışın bozulduğu ve kamu hizmetlerinin aksamaması gereken durumlar” şeklinde tanımlanmıştır. Sayın Karalar göreve geldiği günden bu yana, kanunun istisnai durumlar için verdiği yetkiyi kullanarak onlarca başlıkta ihale yapmıştır.
Araç kiralamadan, taziye çadırları hizmetlerine, iş makinelerinin kiralanmasından, yemek ihalesine, hatta reklamlar için duvar kiralama işine kadar hep bu istisnai maddeyi kullanarak ihale yapmıştır. Bir diğer husus ise ihalelere davet edilen kişi/firma sayısının bir kişi/firma ile sınırlı kalmış olmasıdır. Yani ihaleler adeta adrese teslim yapılmış, rekabet ortamı kesinlikle oluşmadan, alternatif oluşmasına izin verilmeden, şeffaflıktan uzak şekilde sonuçlandırılmıştır. İhalelerin çoğunu Büyükşehir Belediyesi Meclisinde EKAP numaraları, içerikleri ve sonuç ilanları ile birlikte detaylı şekilde anlattım. İhaleler tüm evrakları ve delilleriyle alenen ortada olmasına rağmen Sayın Karalar ve belediye yönetimi, mantıklı bir açıklama getirememiştir.
-Karalar kimse katılmadığı için ihaleleri bu şekilde yaptıklarını iddia ediyor.
Bu iddia tamamen asılsızdır. Çeşitli kalemlerde bu durumun yaşanması doğaldır. Ancak bu çok azınlıkta bir husustur. Sayın Karalar’ın 21/B ile yani istisnai madde ile yaptığı ihalelerin birçoğu açık ihale usulü ile yapılmış, sonuçlanmış, ancak sonra iptal edilerek 21/B ile yapılmış ihalelerdir.
Şeffaflık vaadi sözde kaldı
-Karalar'ın vaatlerinden biri de ihalelerin canlı yayında halka açık şekilde yapılması, yani tümüyle şeffaf bir ihale süreci idi. Hatta Uğur Dündar bununla ilgili bir program yapmış ve Karalar'ı övmüştü. Bu vaat yerine getirildi mi?
Sayın Karalar’ın şimdiye kadar ortaya koyduğu söylemlerin hiçbirisi popülizmden öteye gitmemiştir. Bahsettiğiniz program Uğur Dündar’ın Adanada yaptığı Demokrasi Arenası. Sayın Karalar programda şeffaflıktan ve ihalelerin canlı yayınlanacağından bahsetmiştir. Ancak canlı yayınlanan ihale sayısı bir elin parmaklarını geçmediği gibi; istisnai maddelerle yapılan ihalelerin bir tanesi bile canlı yayınlanmamıştır. Sayın Karalar ve bürokrat kadroları en hafif ifade ile halkı aldatmaktadırlar.
Halka hizmetten kısıp ‘tasarruf’ diyorlar
-Karalar, aynı işlerin kendisinden önceki dönemlere göre 3'te 1 fiyatına mal olduğunu ileri sürüyor. Önceki dönem ile bu dönemki ihalelerin maliyetlerini karşılaştırdınız mı?
Tabi ki karşılaştırdık. Bu konuda özel bir çalışma ve inceleme yaptık. Yine derin bir aldatma söz konusu. Kısa bir örnekle izah edeyim. Örneğin Sayın Karalar, Adanamızda 10 yıldır düzenlenen ve marka değeri açısından çok önemsediğimiz 5 Ocak Maratonu’na dair ihaleyi 3’te 1’i ne yaptık iddiasında bulundu. Evet, geçen yıl 1 milyon 300 bin TL civarında yapılan maraton ihalesi, bu yıl 570 bin lira civarında yapıldı. Ancak ihalenin içeriğine ve kalemlerine bakıldığında aldatmaca ortaya çıkıyor. Geçen yıllarda şenlik havasında, yüzlerce uluslararası sporcu, on binden fazla Adanalı hemşerimizin katıldığı, günler öncesinden yapılan etkinliklerle başlayan organizasyon; bu yıl geçen yılın 10’da 1’i kadar katılımla, ulusal medyanın hiç itibar göstermediği, kullanılan materyallerde dahi kalitenin dibe vurduğu bir şekilde yapılmıştır. Alınan hizmet, ürün kalitesi ve organizasyon geneline bakınca, 570 bin TL’nin bile çok olduğunu net olarak ifade edebilirim.
Ekmek üretimini düşürdü
Sayın Karalar’ın tasarruf anlayışı işte budur. Mesela dar gelirli vatandaşlarımızın büyük oranda faydalandığı belediyemize bağlı ekmek büfelerinde günlük üretim sayısını büyük oranda düşürmüş bunu da tasarruf olarak lanse etmiştir. Şehir içi ve yakın ilçelere, köylere giden belediye araçlarının sayısını yüzde 30-40 oranında düşürmüş, insanları mağdur etmiş ama bunu tasarruf diye nitelemiştir. Diğer taraftan ise israfta zirve yapacak uygulamalara imza atmıştır. Az önce konuştuğumuz Sayın Dündar’ın programı için Adana’nın dört bir yanı billboard ve afişlerle donatılmıştır ki benzer onlarca reklam çalışması her gün şehrin her yanında yer almaktadır.
-Karalar'ın gündeme geldiği diğer bir konu ise 7 Şubat Cuma günü namaz çıkışında belediye personelinin dağıttığı Cumhuriyet gazetesi oldu. Siz bu hadiseyi nasıl yorumluyorsunuz?
Bu çok önemli bir husus. 7 Şubat’ta şehrin birçok noktasında Cuma Namazı çıkışında Büyükşehir Belediye personeli Cumhuriyet Gazetesi dağıttı. Bilindiği üzere FETÖ’cü kriptolar MİT tırlarını Adana’da durdurmuştu. Olayın baş aktörlerinden biri de Cumhuriyet gazetesi ve o tarihteki sorumlusu Can Dündar idi. Bunların da ötesinde ulusal bir gazetenin belediye personeli eliyle cami önlerinde dağıtılması ayrı bir fecaattir. Dağıtılan bir siyasi parti ile özdeşleşmiş ulusal bir gazetedir. Biz Adanalıların emanetini taşıyan seçilmişler olarak bunu irdelemek zorundayız.
-Karalar, gazete dağıtımı ile ilgili Büyükşehir Meclis toplantısında cevap vermekten kaçınmıştı? Peki soru önergenize bir cevap alabildiniz mi?
Hayır ne yazık ki henüz tatmin edici bir cevap alamadık.
Asgari ücret 2 bin 700 aldatmacası
-Karalar, belediye personeli için asgari ücreti 2 bin 700 TL yaptıklarını ilan etti. Bu Karalar’ın başarısı mıdır?
Bakanlığın toplu iş sözleşmeleri gereği tüm belediye personeli, maaşları haricinde zaten günlük 13 TL yemek ücreti alıyor. 2019 Ocak ayında, önceki belediye başkanlığı döneminde yapılan toplu iş sözleşmesi gereği ise belediye personeli 2019 için yüzde 4 + 4 olmak üzere 2 adet zam aldılar. Yani Karalar göreve geldikten sonra, Haziran 2019’da maaşlara yüzde 4’lük zam toplu iş sözleşmesi gereği yapıldı. Ocak 2020’de asgari ücrete yapılan zamma, zorunlu olan yemek ücreti de eklendiğinde ise zaten şu anda Büyükşehir Belediyesi’nde 2 bin 700 liranın altında ücret alan bir kardeşimiz kalmadı. İşleyen doğal bir süreç sonunda gelinen maaş miktarını, zorunlu yemek ücretini de dahil ederek, sanki kendilerine ait bir lütuf gibi, üstelik bunu şova dönüştürüp, billboard israfı ile ilan edip yansıtmak Adanalıları ve tüm kamuoyunu aldatmaktır.
Karalar siyasi soykırım yaptı
-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazandıkları hiçbir belediyede işçi çıkarmama yönünde bir sözü var. Karalar bu sözü tuttu mu?
Sayın Karalar televizyon programında da Meclis’te de binlerce işçiyle yollarını ayırdığını dile getirdi. Kendi ifadesiyle 2000’e yakın dediği bu kardeşlerimizin sayısı aslında, Adana Su Kanalizasyon İşletmesi (ASKİ) de eklendiğinde 2 bin 500 ile 3 bin aralığındadır. Oysaki Sayın Karalar seçimden önce, ulusal bir televizyonda “tek bir kişinin bile işten çıkarılmayacağı” sözünü vermiştir. Yine CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, “CHP’nin kazandığı belediyelerde tek işçi çıkarılmayacağı konusunda ‘namus’ sözü verdiği” hepimizin malumudur. Ancak burada da uygulamalar söylemlerin tam aksi istikamettedir.
-İşten çıkarma gerekçeleri nedir?
İlk işten çıkarmaları “bankamatikçiler” diyerek savunan Karalar, ilerleyen süreçte bu iddiasına hiçbir delil gösteremeyince; sonrasında bu iddiasını bir daha dile getirmemiştir. Zira günümüz teknolojisinde 3-5 kişinin çalıştığı işletmelerde dahi, personel devam kontrol sistemleri mevcuttur. Tahmin ediyorum, bu iddia ile işten çıkarmaları gerekçelendirse iddiasının boşa çıkacağı kendisine ifade edilmiştir ve söylemi değiştirmiştir. Ancak bu iddiayı ispatlayamadığı gibi, bu iddia ile yaftaladığı, ve işinden ettiği insanlardan bir özür dileme lüzumu da görmemiştir. Daha sonra yeni söylemi “tasarruf” olmuştur. Ancak yakın zamanda işten çıkarmalarda nasıl fişlemeler olduğu, resmi imzalı evraklar üzerine alınan notlarla kamuoyunun gözleri önüne dökülmüştür. Sayın Karalar’ın yaptığı siyasi bir soykırımdır. Kendisi gibi düşünmeyen, dünya görüşü kendisi ile paralel olmayan herkesi çeşitli bahanelerle işten çıkarmış ve helal kazançları ile oynamıştır. Biz, hakları gasp edilmiş, evlerine, çocuklarına helal ekmek götürmek için alın teri döken bu kardeşlerimizin ilk günden bu yana yanında olduk ve olmaya devam edeceğiz. Bu kardeşlerimizin sesi olmaya, her fırsatta onlarla beraber haklarını aramaya devam edeceğiz.