Adalet Bakanı Tunç, Türk Medeni Kanunu Çalıştayı'nda konuştu

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "İkinci yüzyıla başlarken darbecilerin yaptığı bir Anayasa'yla değil de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, milletin temsilcilerinin uzlaşarak geniş katılımla hayata geçirdikleri ve milletin onayıyla yürürlüğe giren bir Anayasa'yla Türkiye Yüzyılı'nın başında yolumuza devam etmemiz lazım." dedi.

Tunç, Taksim'de bir otelde düzenlenen Cumhuriyet'in 100. Yılında Türk Medeni Kanunu Çalıştayı'nda yaptığı konuşmada, medeni hukukun, kişilerin doğumlarından ölümlerine, öldükten sonrasında dahi mal varlıklarının akıbetine kadar tüm özel hukuk ilişkilerini içeren, hukukun en kapsamlı dalı olduğunu söyledi.

Toplumların hukuk yapısının şekillenmesinde temel kanunların önemli bir yer tuttuğunu ifade eden Tunç, Türk Medeni Kanunu'nun bu bağlamda temel kanunların çekirdeğini oluşturduğunu belirtti.

Bakan Tunç, bunun sadece medeni hukukla sınırlı kalmadığını, özel hukukun tamamında ve bünyesine uygun düştüğü ölçüde hukukun tüm alanlarında uygulanabildiğini ifade ederek, Türk Medeni Kanunu'nun, öngördüğü temel ilke ve esaslarla hukukun şekillenmesinde belirleyici rol oynadığını kaydetti.

Toplumsal yaşamın tüm önemli meselelerinin modern hukuk sistemlerinde medeni kanunların düzenleme sahasını oluşturduğunu dile getiren Tunç, aile hukukunun medeni hukukun en önemli alanlarından birisi olduğunu anlattı.

"Güçlü aile güçlü toplum, güçlü toplum ise güçlü devlet demektir"

Bakan Tunç, hem geleneğe hem inanca hem de hukuka bakışlarına göre toplumun temel taşının aile olduğunu söyledi.

Aile bağlarının zayıfladığı ve gücünü kaybettiği toplumların yıkıma uğramasının kaçınılmaz olduğuna dikkati çeken Tunç, "Toplumun özünü teşkil eden aileyi tahribe yönelik her girişim toplumu da tahrip edecektir. Güçlü aile güçlü toplum, güçlü toplum ise güçlü devlet demektir. Nitekim, aileye yeterince önem vermeyen bazı Batı toplumlarında yıkıcı sonuçların ortaya çıkmasıyla birlikte bu toplumlar aileyi güçlendirmenin yollarını aramaya başlamışlardır." diye konuştu.

Tunç, son 21 yılda anayasal düzeyde kadınlar ve çocuklar lehine önemli değişikliklere imza atıldığını kaydetti.

Bakan Tunç, 2004 yılında, Anayasa'da "kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu, devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğunu" hüküm altına aldıklarını belirterek, şunları söyledi:

"2010 yılında da 'Devletin bu amaçla alacağı tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağını' hükme bağlamıştık. Kadınlara ve çocuklara, şehit ile gazi ailelerine yönelik düzenlemelerin, uygulamaların eşitlik ilkesine aykırı yorumlanamayacağına ilişkin 'pozitif ayrımcılık' dediğimiz düzenlemeyi yapmıştık."

Özgürlükleri korumak amacıyla başörtüsüne anayasal güvence sağlayan, ailenin korunmasına ilişkin düzenlemeyi de içeren Anayasa değişiklik teklifini TBMM'ye sunduklarını belirten Tunç, teklifte evlilik birliğinin ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabileceğinin ve eşler arasındaki eşitliğe dayanacağı hususların yer aldığını aktardı.

Tunç, bu düzenlemenin muhalefet tarafından engellendiğinin altını çizerek, teklifi tekrar gündeme getirmekte kararlı olduklarını anlattı.

Son dönemde aileyi hedef alan en büyük tehdidin küresel güç odaklarının teşvik ettiği cinsiyetsizleştirme politikası olduğunu bildiklerini kaydeden Tunç, insan fıtratını ve ailevi değerleri savunanlarının küresel ölçekte ekonomik, siyasi ve diplomatik olarak baskılanmasını ise reddettiklerini söyledi.

"Küçümsenmeyecek yeniliklere milletimizin onayıyla imza attık"

Tunç, demokratik hukuk devletinin tahkimi, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanması, temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi için son 21 yılda Anayasal düzeyde de tarihi adımlar attıklarından bahsederek, şöyle devam etti:

"Küçümsenmeyecek yeniliklere milletimizin onayıyla imza attık. Sadece temel kanunlarımızı yenilemekle kalmadık, darbe anayasasının vesayetçi ruhunu azaltan önemli reformları milletimizin desteği ile gerçekleştirdik. Temel kanunlarımızın tamamını son 21 yıl içerisinde yeniledik. 1926 tarihli Medeni Kanunumuz 2001 yılında yenilenmişti. Çağın, toplumumuzun ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesi noktasında önemli bir çalışma gerçekleşmişti. Yine 2002'den itibaren de borçlar, ticaret, ceza, ceza muhakemesi, ceza infaz, hukuk muhakemeleri ve tüm temel kanunlarımız, ana mevzuatlarımız hepsi çağın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yenilenmiş oldu. Yani bugün Avrupa'nın, dünyanın en yeni temel kanunlarına sahip olduğumuzu söyleyebiliriz."

Bakan Tunç, darbecilerin yazdığı Anayasa'da vesayetçi ruhu azaltan, bunu ortadan kaldırmaya yönelik çok önemli değişikliler yaptıklarına dikkati çekerek, "Milli Güvenlik Kurulunun yapısından Yüksek Askeri Şura'nın yapısına varıncaya kadar, Hakimler ve Savcılar Kurulunun yapısı, Anayasa Mahkemesinin yapısı demokratik hukuk devleti ilkelerine daha uygun hale getirilmeye çalışıldı. Askeri mahkemelerin, Askeri Yargıtay'ın ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kaldırılması, ülkede yargı birliğinin sağlanması noktasında da önemli reformlar gerçekleştirildi." dedi.

"Demokratik, kuşatıcı, temel hak ve özgürlükleri öne alan sivil bir anayasayı yapmak zorundayız"

Vesayetçi anlayışı tamamen ortadan kaldırmanın ancak yeni bir Anayasa'yla mümkün olduğunu ifade eden Tunç, şunları kaydetti:

"Demokratik, kuşatıcı, temel hak ve özgürlükleri öne alan sivil bir anayasayı yapmak zorundayız. Türkiye Yüzyılı'na başladık. Cumhuriyetimizin yüzyılı geride kaldı. Artık ikinci yüzyıla başladık. İkinci yüzyıla başlarken darbecilerin yaptığı bir Anayasa'yla değil de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, milletin temsilcilerinin uzlaşarak geniş katılımla hayata geçirdikleri ve milletin onayıyla yürürlüğe giren bir Anayasa'yla Türkiye Yüzyılı'nın başında yolumuza devam etmemiz lazım."