TÜRKAD üyesi Avukat Öznur Uslu, İslam Hukukunun kadının bu hakkını evlilikten önce mihir adıyla düzenleyerek en adil yöntemi ortaya koyduğunu belirterek bunun dünyada başka bir örneği bulunmadığının altını çizdi. Uslu, “Kur’an-ı Kerim'de Necm Suresi 39. Ayette şöyle der ‘İnsanın kendi çalışmasından başkası kendisine ait değildir’ Yani insan kadın olsun erkek olsun kendi ihtiyacını karşılamak için kendisi çalışıp çabalamalıdır. Hiçbir ortak hayat ve menfaatleri kalmamış kişileri birbirine uzun yıllar bağımlı kılacak nafakaya hükmetmek, Allah'ın yaratışındaki hikmete de aykırıdır” dedi.
NEŞAT GÜNDOĞDU/ANKARA
Milat’ın gündeme getirdiği süresiz nafaka zulmü konusunun detayları toplumda yankı uyandırmaya devam ediyor. Toplumun birçok kesimi tarafından bir düzenleme yapılması gerektiğinin ortaya çıkmasından sonra hukukçular da konu hakkında görüş bildirdi. Hukukçular, mevcut düzenlemenin sorunlar içerdiğini ve toplumsal hayatta tamiri mümkün olmayan yaralar açtığını kaydederek nafaka konusunda dünyadaki en adil sistemin İslam Hukukunda olduğunun altını çizdiler. Mihir uygulamasının evlilik öncesi bir toplu ödeme yöntemi olarak bu şartı rahatça sağladığının altını çizen hukukçular mevcut durumda nafakanın süresiz olmasının önlenmesi için hâkimlerin takdir yetkilerini kullanmasının önemine vurgu yaptılar.
Nafaka insanların yeteneklerini köreltiyor
Avukat Meltem Banko, boşanan tarafların yalnızca bir hafta dahi evli kalsa bile bir tarafın ömür boyu nafaka alabildiğini söyleyerek ülkemizde büyük oranda kadınların yararlandığı nafaka müessesesinin suiistimal edilebileceğinin altını çizdi. Banko, özellikle bir yıl ve daha az süren evliliklerde bir tarafın ömür boyu nafaka ödemeye mahkûm edilmesinin kamu vicdanını yaraladığını belirterek şunları dile getirdi: “Aile birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerine riayet etmeyen, eşlerden birinin haklarını zedeleyen taraf elbette tazminat ödemeye mahkûm edilebilir. Ancak bir tarafı ömür boyu nafaka ödemeye mahkûm etmek, kişiyi yalnızca maddi anlamda mağdur etmemekte, manevi anlamda da ızdırap yaşamasına neden olmaktadır. Boşanmanın üzerinden yıllar geçtikten, belki nafaka yükümlüsü yeni bir aile kurduktan sonra hâlâ her ay eski eşe nafaka ödenme zorunluluğu, karara riayet etmeme hâlinde hapis cezası yaptırımının varlığı da düşünüldüğünde oldukça yıpratıcı olmaktadır. Ayrıca, sırf nafaka almaya devam edebilmek için, başka kişilerle ilişki yaşamasına rağmen resmî olarak evlenmeyen hatta dinî nikâhlı olarak yaşamayı sürdüren kişi sayısı azımsanmayacak kadar fazladır. Nafaka yükümlüsü ise çoğu zaman bunu bilememekte, bilse de ispat edememekte, yasayı ihlâl etmemek için nafaka ödemeye devam etmektedir. Süresiz nafaka düzenlemesi esasen nafaka alacaklısı bakımından da olumsuz etkiler doğurmaktadır. Öyle ki, zaten her ay belli bir miktar para alacağını bilen taraf, aktif iş hayatına atılmaya yanaşmamakta, kendini garantiye aldığı içgüdüsüyle aslında yeteneklerini köreltmekte, aciz bir insan hâline gelmektedir. Nafakaya ilişkin yasal düzenlemelerimizin sınırlarının daha sıkı ve belirli şekilde çizilmek suretiyle revize edilerek boşanma davalarının daha adil sonuçlara ulaştırılması gerekmektedir.”
Takdir yetkisi hâkimde
Türkiye Adalet Araştırmaları Merkezi (TÜRKAD) Aile Hukuku, Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Öznur Uslu, gündemdeki nafaka konusunun karıştırılmaması çocuğa verilen nafakanın değil eski eşe verilen nafaka konusunun oluşturduğu mağduriyetlerin konuşulduğunun altının çizilmesi gerektiğini söyledi. Uslu, yargılama sırasında tarafların ekonomik ve sosyal durumu, mal varlıkları, yaşam standartları araştırılıp ona göre nafaka tayin edildiğini belirterek şunları söyledi: “Yapılmış bir istatistik olmasa da çoğunlukla kadın yararına ve kadının asgari geçimini karşılayacak düzeyde nafaka tayin ediliyor. Medyatik kişilerin aldıkları yüksek nafakaları genele teşmil etmek mümkün değildir. Türkiye'de insanların çoğu asgari ücretle çalıştıkları için bağlanan nafakalar da çok düşük. Buradaki sorunu nafakanın süresi oluşturmakta. Dava sonunda nafakaya süre sınırı getirilmediği için bazen kadınlar evlense de resmi nikah yapmayarak ya da bir işte çalışsa da SSK kaydı yaptırmayarak kayıt dışı çalışıp nafakanın devamını sağlamaktadırlar. Bu durum haksızlıklara neden olmakta. Tecrübeli ve hakkaniyetli hakimler evliliğin süresi, tarafların meslekleri ve ileride çalışma ihtimallerini de göz önüne alarak kadının boşanma sonucunda yeni bir hayat kurmasını sağlayacak şekilde tek seferde ödenen toplu paraya da nafakaya hükmedebiliyor. Nafakanın miktarının belirlenmesinde hâkime takdir yetkisi tanınmıştır.”
İslam Hukuku örnek alınmalı
Uslu boşanma kararı verildiği sırada geçerli olan şartlara göre tayin olunan nafakanın, geçen yıllar boyunca değişen şartlara göre revize edilmediği için bazen ödeyen tarafa karşı adaletsizliğe neden olduğunun altını çizerek şunlara dikkat çekti: “İslam Hukuku'nda ‘mihri müeccel’ (sonraya bırakılan mihir ya da ödeme) olarak tanımlanan ve boşanma veya ölüm halinde kadına ödenmesine nikahın yapılması sırasında karar verilen ödeme, Medeni Kanunda yer alan boşanma sırasında irat olarak belirlenen nafakayla özdeştir. İslam Hukuku tüm beşerî kaynaklı hukuk sistemleriyle kıyaslandığında en insani ve mantıklı çözümleri içermektedir ve mutlak iyiyi hedef almaktadır. İslam Hukuku'nun nafaka sistemi örnek alınarak nikah sırasında takılan takıların yazılı olarak tespit edilip kadına ait sayılması ve boşanma halinde ödenecek nafakanın da yine nikah sırasında belirlenmesi ve yazılı hale getirilmesi uyuşmazlıkları ve mağduriyetleri en aza indirecektir. Nafaka süreli olmalıdır. Taraflar boşandıkları zaman yolları ve hayatları ayrılmaktadır. Bir tarafın diğerine ömür boyu nafaka ödemesi taraflar arasında olumsuz duyguların artmasına ve başka uyuşmazlıkların çıkmasına sebep olmaktadır. Nafaka ödememek suçu İcra İflas Kanununda düzenlenmektedir ve hapis cezası öngörmektedir. Kadının bu yöndeki haklarını kullanması halinde erkek hapse girebilmektedir. Mağduriyet ve uyuşmazlık sayısı katlanarak çoğalmakta ve toplumsal barış olumsuz etkilemektedir. Öte yandan Kur’an-ı Kerim'de Necm Suresi 39. Ayette şöyle der ‘İnsanın kendi çalışmasından başkası kendisine ait değildir’ Yani insan kadın olsun erkek olsun kendi ihtiyacını karşılamak için kendisi çalışıp çabalamalıdır. Hiçbir ortak hayat ve menfaatleri kalmamış kişileri birbirine uzun yıllar bağımlı kılacak nafakaya hükmetmek, Allah'ın yaratışındaki hikmete de aykırıdır.”