Avrupa Birliği'nin orduyu eleştirmeyen açıklaması kendi üyelerini rahatsız etti.
Mısır'da ordunun yönetime el koymasının ardından açıklama yapan Avrupa Birliği'nin, yaşananları "darbe" olarak nitelendirmekten ve kınamaktan kaçınması bazı üye ülkeleri rahatsız etti.
İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, "AB'nin daha kapsamlı bir açıklama yapmasına ihtiyaç var. İstişareler devam ediyor" dedi. Bildt, "Mısır'da herkes demokratik ilkelere ve anayasal düzene saygı göstermeli" uyarısında bulunarak, darbecilerin bazı televizyon kanallarını kapattığı haberlerini endişeyle karşıladığını belirtti.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Mısır'da ordunun yönetime el koymasının ardından AB adına yaptığı açıklamada darbecileri eleştirmekten kaçınırken "Mısır'da bütün tarafları serbest ve adil cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılması ve anayasanın onaylanması dahil hızla demokratik sürece dönmeye zorluyorum. Bunlar ülkenin kaldığı yerden devam edebilmesi ve demokratik dönüşümünü tamamlayabilmesi için tamamen kapsayıcı yaklaşımla yapılmalı" ifadesini kullanmıştı.
Ashton açıklamasında "Umarım yeni yönetim bütünüyle kapsayısı olur" temennisinde bulunmuştu. Açıklama öncesinde Mısır'da darbeye destek veren muhalefet lideri Muhammed el-Baradai ile telefonda görüşen Ashton'ın bu tavrı, ordunun atadığı yönetimle çalışma iradesi olarak değerlendiriliyor. AB kaynakları birçok üye ülkenin, Ashton'dan daha kapsamlı ve daha demokratik bir açıklama bekleyen İsveç'e destekl verdiğini belirtiyor.
Mısır, kaderine terkedilemez
Dün darbenin yaşandışı akşam saatlerinde Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu'nda Mısır tartışması yaşanmış, siyasi gruplar adına yapılan konuşmalarda Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin "halkının beklentilerine cevap vermekte başarısız olduğu" ve "AB desteğini haketmediği" mesajı yoğun olarak verilmişti.
Oturumda Hristiyan Demokratlar adına konuşan Jose Ignacio Salafranca "Mısır büyük bir ülke, Arap dünyasının sembolü. Ortadoğu Barış Süreci'nde kilit ortak. Suriye'de yaşananlarda kilit etkisi var. Mısır kaderine terkedemeyeceğimiz bir ülke" dedi.
Sosyalistler adına söz alan Veronique de Keyser, "Mursi'nin demokratik yollarla seçildiğini ama Mısır halkının beklentilerini karşılayamadığını" belirtmiş fakat alternatifinin ordunun görevlendireceği bir cumhurbaşkanı olamayacağını vurgulamıştı.
Liberaller adına konuşan Marietje Schaake, Mursi'nin Mısır halkının büyük çoğunluğunun gözünde meşruiyetini kaybettiğini iddia etmişti. Schaake, Mursi'yi ekonomik reformda ve ülkeyi demokrasiye götürmekte başarısız olmakla, azınlıkların haklarını kısıtlamakla, sivil toplumu cezalandırmakla itham etmişti.
Muhafazakarlar ve Reformistler adına söz alan Charles Tannock ise Mursi'nin kaotik yönetimiyle uluslararası ortaklarının ve kendi halkının sabrını test ettiğini, Mübarek rejiminden bile ileri gittiğini ileri sürmüş, başlangıçta Mursi'ye "destek verdiği" için Avrupa Birliği'ni sert sözlerle eleştirmişti.
Oturumda Ashton adına konuşan dönem başkanlı Litvanya'nın Dışişleri Bakan Yardımcısı Vytautas Leskevicius, "Mursi'nin 'başarısızlıklarına' vurgu yaparak, birçok Mısırlı'nın Mübarek rejimi sırasında daha iyi oldukları" görüşünü paylaştığını iddia etmişti.