Abese suresi hidayet rehberimiz Kuranı Kerimin sekseninci suresidir. Abese suresi 42 ayettir. Abese yüz çevirdi anlamına geliyor. Abese suresinde kıyamet günün dehşeti bildirilmektedir. İşte Abese suresi okunuşu...
Abese 1 (Mealleri Karşılaştır): Abese ve tevellâ. بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ عَبَسَ وَتَوَلَّىٰٓ (1-2) Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü.
Abese 2 (Mealleri Karşılaştır): En câehul a’mâ. أَن جَآءَهُ ٱلْأَعْمَىٰ (1-2) Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü.
Abese 3 (Mealleri Karşılaştır): Ve mâ yudrîke leallehu yezzekkâ. وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُۥ يَزَّكَّىٰٓ (Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak,
Abese 4 (Mealleri Karşılaştır): Ev yezzekkeru fe tenfeahuz zikrâ. أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنفَعَهُ ٱلذِّكْرَىٰٓ Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek.
Abese 5 (Mealleri Karşılaştır): Emmâ menistagnâ. أَمَّا مَنِ ٱسْتَغْنَىٰ Kendini muhtaç hissetmeyene gelince;
Abese 6 (Mealleri Karşılaştır): Fe ente lehu tesaddâ. فَأَنتَ لَهُۥ تَصَدَّىٰ Sen, ona yöneliyorsun.
Abese 7 (Mealleri Karşılaştır): Ve mâ aleyke ellâ yezzekkâ. وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ (İstemiyorsa) onun arınmamasından sana ne!
Abese 8 (Mealleri Karşılaştır): Ve emmâ men câeke yes’â. وَأَمَّا مَن جَآءَكَ يَسْعَىٰ (8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun.
Abese 9 (Mealleri Karşılaştır): Ve huve yahşâ. وَهُوَ يَخْشَىٰ (8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun.
Abese 10 (Mealleri Karşılaştır): Fe ente anhu telehhâ. فَأَنتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ (8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun.
Abese 11 (Mealleri Karşılaştır): Kellâ innehâ tezkirah(tezkiratun). كَلَّآ إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ Hayır, böyle yapma! Çünkü bu (Kur’an) bir öğüttür.
Abese 12 (Mealleri Karşılaştır): Fe men şâe zekerah(zekerahu). فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ Dileyen ondan öğüt alır.
Abese 13 (Mealleri Karşılaştır): Fî suhufin mukerrameh(mukerrametin). فِى صُحُفٍ مُّكَرَّمَةٍ (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.
Abese 14 (Mealleri Karşılaştır): Merfûatin mutahherah(mutahheratin). مَّرْفُوعَةٍ مُّطَهَّرَةٍۭ (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.
Abese 15 (Mealleri Karşılaştır): Bi eydî seferah(seferatin). بِأَيْدِى سَفَرَةٍ (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.
Abese 16 (Mealleri Karşılaştır): Kirâmin berarah(beraratin). كِرَامٍۭ بَرَرَةٍ (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.
Abese 17 (Mealleri Karşılaştır): Kutilel insânu mâ ekferah(ekferahu). قُتِلَ ٱلْإِنسَٰنُ مَآ أَكْفَرَهُۥ Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür o!
Abese 18 (Mealleri Karşılaştır): Min eyyi şey’in halakah(halakahu). مِنْ أَىِّ شَىْءٍ خَلَقَهُۥ Allah, onu hangi şeyden yarattı?
Abese 19 (Mealleri Karşılaştır): Min nutfeh(nutfetin), halakahu fe kadderah(kadderahu). مِن نُّطْفَةٍ خَلَقَهُۥ فَقَدَّرَهُۥ Az bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi.
Abese 20 (Mealleri Karşılaştır): Summes sebîle yesserah(yesserahu). ثُمَّ ٱلسَّبِيلَ يَسَّرَهُۥ Sonra ona yolu kolaylaştırdı.
Abese 21 (Mealleri Karşılaştır): Summe emâtehu fe akberah(akberahu). ثُمَّ أَمَاتَهُۥ فَأَقْبَرَهُۥ Sonra onu öldürdü ve kabre koydu.
Abese 22 (Mealleri Karşılaştır): Summe izâ şâe enşerah(enşerahu). ثُمَّ إِذَا شَآءَ أَنشَرَهُۥ Sonra, dilediği vakit onu diriltir.
Abese 23 (Mealleri Karşılaştır): Kellâ lemmâ yakdı mâ emerah(emerahu). كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَآ أَمَرَهُۥ Hayır, hayır o, Allah’ın kendisine emrettiğini yerine getirmedi. (İman etmedi.)
Abese 24 (Mealleri Karşılaştır): Felyanzuril insânu ilâ taâmih(taâmihî). فَلْيَنظُرِ ٱلْإِنسَٰنُ إِلَىٰ طَعَامِهِۦٓ Her şeyden önce insan, yediği yemeğine bir baksın!
Abese 25 (Mealleri Karşılaştır): Ennâ sabebnel mâe sabbâ(sabben). أَنَّا صَبَبْنَا ٱلْمَآءَ صَبًّا Gerçekten biz, yağmuru bol bol yağdırdık.
Abese 26 (Mealleri Karşılaştır): Summe şekaknel arda şakkâ(şakkan). ثُمَّ شَقَقْنَا ٱلْأَرْضَ شَقًّا Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık!
Abese 27 (Mealleri Karşılaştır): Fe enbetnâ fîhâ habbâ(habben). فَأَنۢبَتْنَا فِيهَا حَبًّا (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
Abese 28 (Mealleri Karşılaştır): Ve ineben ve kadbâ(kadben). وَعِنَبًا وَقَضْبًا (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
Abese 29 (Mealleri Karşılaştır): Ve zeytûnen ve nahlâ(nahlen). وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
Abese 30 (Mealleri Karşılaştır): Ve hadâika gulbâ(gulben). وَحَدَآئِقَ غُلْبًا (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
Abese 31 (Mealleri Karşılaştır): Ve fâkiheten ve ebbâ(ebben). وَفَٰكِهَةً وَأَبًّا (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
Abese 32 (Mealleri Karşılaştır): Metâan lekum ve li en’âmikum. مَّتَٰعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَٰمِكُمْ (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
Abese 33 (Mealleri Karşılaştır): Fe izâ câetis sahhâh(sahhâtu). فَإِذَا جَآءَتِ ٱلصَّآخَّةُ (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
Abese 34 (Mealleri Karşılaştır): Yevme yefirrul mer’u min ehîh(ehîhi). يَوْمَ يَفِرُّ ٱلْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
Abese 35 (Mealleri Karşılaştır): Ve ummihî ve ebîh(ebîhi). وَأُمِّهِۦ وَأَبِيهِ (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
Abese 36 (Mealleri Karşılaştır): Ve sâhıbetihî ve benîh(benîhi). وَصَٰحِبَتِهِۦ وَبَنِيهِ (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
Abese 37 (Mealleri Karşılaştır): Li kullimriin minhum yevmeizin şe’nun yugnîh(yugnîhi). لِكُلِّ ٱمْرِئٍ مِّنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
Abese 38 (Mealleri Karşılaştır): Vucûhun yevmeizin musfirah(musfiratun). وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُّسْفِرَةٌ O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar,
Abese 39 (Mealleri Karşılaştır): Dâhıketun mustebşirah(mustebşiratun). ضَاحِكَةٌ مُّسْتَبْشِرَةٌ Gülerler, sevinirler.
Abese 40 (Mealleri Karşılaştır): Ve vucûhun yevmeizin aleyhâ gaberah(gaberatun). وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler.
Abese 41 (Mealleri Karşılaştır): Terhekuhâ katerah(kateratun). تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ Onları bir siyahlık bürür.
Abese 42 (Mealleri Karşılaştır): Ulâike humul keferetul fecerah(feceratu). أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْكَفَرَةُ ٱلْفَجَرَةُ İşte onlar, kâfirlerdir, günaha dalanlardır.