Abese suresi, Abese suresinin okunuşu ve anlamı

Abese suresi Kuranı Kerim''de 80. sıradadır. Abese suresi Mekke döneminde nazil olan surelerdendir. Abese suresi 42 ayeti kerimedir. Abese suresinde kıyamet, dirilme vahiy ve peygamberlik konuları ele alınmıştır. İşte Abese suresi hakkında bilgiler ile Abese suresinin okunuşu ve anlamı...

Abese suresi Kuranı Kerim'de 80. sıradadır. Abese suresi Mekke döneminde nazil olan surelerdendir. Abese suresi 42 ayeti kerimedir. Abese suresinde kıyamet, dirilme vahiy ve peygamberlik konuları ele alınmıştır. İşte Abese suresi hakkında bilgiler ile Abese suresinin okunuşu ve anlamı...

Hakkında

Mekke döneminde inmiştir. 42 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “abese” fiilindenalmıştır. “Abese”, “yüzünü ekşitti” demektir. Sûrede başlıca, itikat, peygamberlik,Allah’ın kudreti ve kıyamet hâlleri konu edilmektedir

Nuzül Mushaftaki sıralamada sekseninci, iniş sırasına göre yirmi dördüncü sûredir. Necm sûresinden sonra, Kadir sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Rivayete göre bir gün Hz. Peygamber müşriklerin ileri gelenlerinden bir gruba dini tebliğ ederken yanlarına müminlerden olup gözleri görmeyen Abdullah İbn Ümmî Mektûm gelmiş ve Hz. Peygamber’e yaklaşarak Kur’an âyetlerinden bir kısmını kendisine tekrarlamasını veya açıklamasını istemişti. Etkisi azalacağı için konuşmasının kesilmesinden rahatsız olan Hz. Peygamber Abdullah’a ilgi göstermemiş, bunun üzerine bu sûrenin Resûlullah’ı uyaran ilk on âyeti inmiştir (Tirmizî, “Tefsîr”, 73; Taberî, XXX, 32-33).

Konusu

Abdullah İbn Ümmî Mektûm olayını hatırlatan ve bu konuda Hz. Peygamber’in uyarıldığı âyetlerle başlayan sûrede daha sonra kıyamet, öldükten sonra dirilme, vahiy ve peygamberlik konuları üzerinde durulmuştur.

ABESE SURESİNİN TÜRKÇE VE ARAPÇA OKUNUŞU İLE MEALİ

Abese 1 (Mealleri Karşılaştır): Abese ve tevellâ. بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ عَبَسَ وَتَوَلَّىٰٓ (1-2) Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü.

Abese 2 (Mealleri Karşılaştır): En câehul a’mâ. أَن جَآءَهُ ٱلْأَعْمَىٰ (1-2) Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü.

Abese 3 (Mealleri Karşılaştır): Ve mâ yudrîke leallehu yezzekkâ. وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُۥ يَزَّكَّىٰٓ (Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak,

Abese 4 (Mealleri Karşılaştır): Ev yezzekkeru fe tenfeahuz zikrâ. أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنفَعَهُ ٱلذِّكْرَىٰٓ Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek.

Abese 5 (Mealleri Karşılaştır): Emmâ menistagnâ. أَمَّا مَنِ ٱسْتَغْنَىٰ Kendini muhtaç hissetmeyene gelince;

Abese 6 (Mealleri Karşılaştır): Fe ente lehu tesaddâ. فَأَنتَ لَهُۥ تَصَدَّىٰ Sen, ona yöneliyorsun.

Abese 7 (Mealleri Karşılaştır): Ve mâ aleyke ellâ yezzekkâ. وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ (İstemiyorsa) onun arınmamasından sana ne!

Abese 8 (Mealleri Karşılaştır): Ve emmâ men câeke yes’â. وَأَمَّا مَن جَآءَكَ يَسْعَىٰ (8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun.

Abese 9 (Mealleri Karşılaştır): Ve huve yahşâ. وَهُوَ يَخْشَىٰ (8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun.

Abese 10 (Mealleri Karşılaştır): Fe ente anhu telehhâ. فَأَنتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ (8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun.

Abese 11 (Mealleri Karşılaştır): Kellâ innehâ tezkirah(tezkiratun). كَلَّآ إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ Hayır, böyle yapma! Çünkü bu (Kur’an) bir öğüttür.

Abese 12 (Mealleri Karşılaştır): Fe men şâe zekerah(zekerahu). فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ Dileyen ondan öğüt alır.

Abese 13 (Mealleri Karşılaştır): Fî suhufin mukerrameh(mukerrametin). فِى صُحُفٍ مُّكَرَّمَةٍ (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.

Abese 14 (Mealleri Karşılaştır): Merfûatin mutahherah(mutahheratin). مَّرْفُوعَةٍ مُّطَهَّرَةٍۭ (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.

Abese 15 (Mealleri Karşılaştır): Bi eydî seferah(seferatin). بِأَيْدِى سَفَرَةٍ (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.

Abese 16 (Mealleri Karşılaştır): Kirâmin berarah(beraratin). كِرَامٍۭ بَرَرَةٍ (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.

Abese 17 (Mealleri Karşılaştır): Kutilel insânu mâ ekferah(ekferahu). قُتِلَ ٱلْإِنسَٰنُ مَآ أَكْفَرَهُۥ Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür o!

Abese 18 (Mealleri Karşılaştır): Min eyyi şey’in halakah(halakahu). مِنْ أَىِّ شَىْءٍ خَلَقَهُۥ Allah, onu hangi şeyden yarattı?

Abese 19 (Mealleri Karşılaştır): Min nutfeh(nutfetin), halakahu fe kadderah(kadderahu). مِن نُّطْفَةٍ خَلَقَهُۥ فَقَدَّرَهُۥ Az bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi.

Abese 20 (Mealleri Karşılaştır): Summes sebîle yesserah(yesserahu). ثُمَّ ٱلسَّبِيلَ يَسَّرَهُۥ Sonra ona yolu kolaylaştırdı.

Abese 21 (Mealleri Karşılaştır): Summe emâtehu fe akberah(akberahu). ثُمَّ أَمَاتَهُۥ فَأَقْبَرَهُۥ Sonra onu öldürdü ve kabre koydu.

Abese 22 (Mealleri Karşılaştır): Summe izâ şâe enşerah(enşerahu). ثُمَّ إِذَا شَآءَ أَنشَرَهُۥ Sonra, dilediği vakit onu diriltir.

Abese 23 (Mealleri Karşılaştır): Kellâ lemmâ yakdı mâ emerah(emerahu). كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَآ أَمَرَهُۥ Hayır, hayır o, Allah’ın kendisine emrettiğini yerine getirmedi. (İman etmedi.)

Abese 24 (Mealleri Karşılaştır): Felyanzuril insânu ilâ taâmih(taâmihî). فَلْيَنظُرِ ٱلْإِنسَٰنُ إِلَىٰ طَعَامِهِۦٓ Her şeyden önce insan, yediği yemeğine bir baksın!

Abese 25 (Mealleri Karşılaştır): Ennâ sabebnel mâe sabbâ(sabben). أَنَّا صَبَبْنَا ٱلْمَآءَ صَبًّا Gerçekten biz, yağmuru bol bol yağdırdık.

Abese 26 (Mealleri Karşılaştır): Summe şekaknel arda şakkâ(şakkan). ثُمَّ شَقَقْنَا ٱلْأَرْضَ شَقًّا Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık!

Abese 27 (Mealleri Karşılaştır): Fe enbetnâ fîhâ habbâ(habben). فَأَنۢبَتْنَا فِيهَا حَبًّا (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

Abese 28 (Mealleri Karşılaştır): Ve ineben ve kadbâ(kadben). وَعِنَبًا وَقَضْبًا (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

Abese 29 (Mealleri Karşılaştır): Ve zeytûnen ve nahlâ(nahlen). وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

Abese 30 (Mealleri Karşılaştır): Ve hadâika gulbâ(gulben). وَحَدَآئِقَ غُلْبًا (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

Abese 31 (Mealleri Karşılaştır): Ve fâkiheten ve ebbâ(ebben). وَفَٰكِهَةً وَأَبًّا (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

Abese 32 (Mealleri Karşılaştır): Metâan lekum ve li en’âmikum. مَّتَٰعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَٰمِكُمْ (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

Abese 33 (Mealleri Karşılaştır): Fe izâ câetis sahhâh(sahhâtu). فَإِذَا جَآءَتِ ٱلصَّآخَّةُ (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.

Abese 34 (Mealleri Karşılaştır): Yevme yefirrul mer’u min ehîh(ehîhi). يَوْمَ يَفِرُّ ٱلْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.

Abese 35 (Mealleri Karşılaştır): Ve ummihî ve ebîh(ebîhi). وَأُمِّهِۦ وَأَبِيهِ (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.

Abese 36 (Mealleri Karşılaştır): Ve sâhıbetihî ve benîh(benîhi). وَصَٰحِبَتِهِۦ وَبَنِيهِ (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.

Abese 37 (Mealleri Karşılaştır): Li kullimriin minhum yevmeizin şe’nun yugnîh(yugnîhi). لِكُلِّ ٱمْرِئٍ مِّنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.

Abese 38 (Mealleri Karşılaştır): Vucûhun yevmeizin musfirah(musfiratun). وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُّسْفِرَةٌ O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar,

Abese 39 (Mealleri Karşılaştır): Dâhıketun mustebşirah(mustebşiratun). ضَاحِكَةٌ مُّسْتَبْشِرَةٌ Gülerler, sevinirler.

Abese 40 (Mealleri Karşılaştır): Ve vucûhun yevmeizin aleyhâ gaberah(gaberatun). وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler.

Abese 41 (Mealleri Karşılaştır): Terhekuhâ katerah(kateratun). تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ Onları bir siyahlık bürür.

Abese 42 (Mealleri Karşılaştır): Ulâike humul keferetul fecerah(feceratu). أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْكَفَرَةُ ٱلْفَجَرَةُ İşte onlar, kâfirlerdir, günaha dalanlardır.