Doğu Akdeniz'de vekalet savaşları: ABD Türkiye'yi izole ediyor

Terör ve Güvenlik Uzmanı Ersan Ergür, ABD'nin Türkiye'yi çevrelediğine dikkat çekerek Türkiye ile Yunanistan arasında yumuşayan ilişkilerin önemine vurgu yaptı. Ergür, işgalci İsrail'in kazanması halinde Türkiye'nin hedeflerinin de tehlikeye gireceğini söyledi.

Haber: Yunus Akseki

Gazze'de seçilmiş yönetim olan Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin El- Kassam Tugayları’nın, işgalci İsrail'e karşı başlattığı Aksa Tufanı Harekâtı ile dünyanın gündemi bir anda değişti. Kassam kuvvetlerine karşı hezimete uğrayan işgalci İsrail, ABD'nin desteğiyle sivilleri katletmeye devam ederken, savaşın yayılma riski ortaya çıktı. Özellikle Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz'de sular ısındı. Terör ve Güvenlik Uzmanı Ersan Ergür de, Filistin'deki süreci ve son gelişmeleri değerlendirdi.

Ergür, Doğu Akdeniz'deki büyük hidrokarbon rezervlerine ve dünya ticaretinin üçte birinin bu bölgeden geçen gemiler aracılığıyla gerçekleştiğine dikkat çekerek “doğal olarak dünya siyasetini yönetmek istiyorsanız bu anlamda deniz ticaretini kontrol edecek güç ve imkânda olunması gerektiğini” ifade etti. Ergür, tarihsel süreçte küresel deniz ticaretinin kilit rotası olan, stratejik ve jeopolitik bakımdan büyük önem taşıyan Doğu Akdeniz'de Batılı devletlerin artan faaliyetlerine dikkat çekerek şu sözleri aktardı:

“Osmanlı döneminde Doğu Akdeniz bir Türk Gölü konumunda idi ve Barbaros Hayrettin Paşaya atfedilen bir söz bugün bölgenin önemine asırlar öncesinden dikkat çekmişti; “Denizlere hâkim olan cihana hâkim olur.” Aynı şekilde Amerikalı denizci Tuğamiral Alfred Thayer Mahan da; “dünya ticaretini kontrol etmek istiyorsanız denizleri kontrol etmelisiniz” stratejisini ortaya koymuştur. Şimdilerde Çin’in Ortadoğu ticaretinde aktif olması bölgenin ABD açısından kontrolünü oldukça önemli kılmakta. İşte tam bu noktada İsrail’in Gazze’ye karşı aymazca ve vicdansızca yaptığı saldırılar bir fırsat olarak değerlendirildi.

ESKİ ROTA YENİ ROTA OLDU

Doğu Akdeniz'de Yemenli Husilerin İsrail ile ticaret yapan gemilere yönelik saldırılarının temelinde, İsrail'in Gazze'deki faaliyetlerinin yeni bir çatışma riskini artırmasından duyulan endişenin etkili olduğuna dikkat çeken Ergür: “İsrail’in Gazze’de yaptıkları bölgede yeni bir savaşı körükleyecek endişesini artırdı. Elbette kendilerine yapılanların Filistinli kardeşlerine yapılmasını kabul etmeyen Husilerin Aden körfezinde ve Kızıldeniz’de İsrail ile ticaret yapan gemileri füzelerle vurması bölge ticaretini küresel anlamda tehdit altına almış durumda. Batılı ülkeler Rusya Ukrayna savaşı ile özellikle enerji sektörü başta olmak üzere Rusya üzerinden ticaretini durdurmuş durumda. Bu nedenle ticaretin Kızıldeniz üzerine yoğunlaşması mevcut tehdidi daha önemli bir konuma sokuyor. Küresel anlamda faaliyet gösteren ticari şirketler bu durumda Afrika’nın güneyinde yer alan Ümit Burnu üzerinden geçişlerini sağlamak durumunda kalacaklar. Elbette bu durum zaman ve maddi kayıplara sebebiyet verecektir. Şu ana kadar ellinin üzerinde ticari gemi Kızıldeniz’den değil Ümit Burnu üzerinden ticari faaliyetlerini sürdürdüklerini açıkladı” dedi.

İRAN NE DURUMDA?

İran'ın artan nüfuzu ve Yemen'in İsrail gemilerine saldırmasının arkasında yatan nedenlere değinen Ergür, yarım asırdır iç savaşın gölgesinde yaşayan Yemen halkının, açlık ve salgın hastalıklara maruz kalmasında Batılı ülkeleri sorumlu tuttuklarına dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:

“Husilerin İsrail ile ticaret yapan gemileri hedef almasında ABD’yi ateşkese zorlama amacı olabileceğine dikkat çekerek, “Halkının zaten ölüm ile karşı karşıya olduğunun bilincinde olan Yemen her iki durumda da yokluk, sefalet ve ölümle burun buruna. Hiç olmazsa kutsal belde Kudüs halkına bir nebze olsun destek olabiliriz düşüncesi etkili olmuş olabilir.

“İsrail ve ABD’nin hâkimiyetinde dizayn edilen bir Ortadoğu İran içinde tehdit olacaktır. Birilerinin ifade ettiği gibi İran’ın İsrail ve ABD ile asla karşı karşıya kalmak istemeyeceği aşikardır yaklaşımı doğru bir yaklaşım değil. Evet belki İran bölgede kendi yayılmacı anlayışını faaliyete geçirmek ister ama bu İsrail’e rağmen olmaz. Çünkü İran bilir ki Filistin’in düşmesinden sonraki adım arzı mevud sınırları içerisinde olan Ürdün, Lübnan, İran ve Türkiye için yeni bir tehdit oluşturacaktır.”

ABD'NİN SİNSİ TÜRKİYE PLANI

Afganistan’dan ve Suriye’den geri çekilen ABD’nin, Yunanistan’da askeri üsler kurarak yeni bir konsepte geçtiğini belirten Ergür, ABD’nin Türkiye’yi çembere almaya başladığını dile getirdi.

Türkiye’nin büyük resme baktığını vurgulayan Ergür, Türkiye’nin Yunanistan ile yeni bir diyalog sürecine girme sebebini hem ABD'nin Türkiye'ye karşı artan faaliyetlerinin hem de Gazze meselesi üzerinden İsrail'in Türkiye'yi tehdit etmesinin etkili olduğunu vurguladı. Türkiye'nin batıda yeni bir cephe açmak istemediğini vurgulayan Ergür, “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de ve Egede Yunanistan ile yaşadığı sorunlar bölge güvenliğini tehdit ederken Türkiye’nin kendi enerji kaynaklarından istifadesini de önlemiş oluyordu. Türkiye Güney hududundaki terör devletini bertaraf etmeye çalışırken Batıdan bir cephe açmak akıl karı değil. Asırlarca Yunanistan halkı ile iç içe yaşamış bir ülke bundan sonra neden bunu başarmasın ki? Türkiye bu sonuçları erken fark etti. Özellikle İsrail’in Gazze üzerinden Türkiye’yi tehdit etmesi bu kararın alınmasını hızlandırmıştır. Umarız ki bu adım genişleyerek devam eder ve Doğu Akdeniz ve Ege de iki ülkenin ortak çıkarlarına uygun yeni stratejiler geliştirilir” şeklinde konuştu.

BOĞAZ'DAKİ SİYAH SANCAK NET MESAJ

30 Ağustos’ta Boğazdan geçen 100 savaş gemisi ve protokolde açılan siyah sancak ile verilmek istenen mesaja da dikkat çeken Ergür, şöyle konuştu:

“Ayasofya’nın açılışında Diyanet İşleri Başkanımız kınından çıkmış kılıç ve yine siyah sancak ile hutbe vermiş idi. Bu mesaj tek başına Türkiye aleyhinde vekâlet savaşlarını tetikleyen ve bölgede kendi çıkarlarını önceleyen devlet anlayışına bir mesaj idi. Elbette Türkiye yüzyılı olarak nitelendirilen önümüzdeki yüz yıla vurgu yapacak şekilde 100 adet savaş gemisi ile boğazdan geçit töreni yapmak ve siyah sancak ile töreni kabul etmek önümüzdeki yüzyılda Türkiye’nin öncelikle kendi çıkarları olmak üzere medeniyet coğrafyamızdaki Müslüman ülkelerin ortak çıkarlarına hizmet edecek stratejilerin faaliyete geçirileceğinin net bir mesajı idi. Siyah sancak ile batılı emperyalizmine karşı gerekirse savaş kozunu her zaman aktif olarak hazırlıklı bulunduracağız mesajının ta kendisiydi. Göreceksiniz Önümüzde ki yüzyıl Türkiye yüzyılı olacak ve yükselen devlet anlayışımız bölgede hakimiyetini barış ve huzura katkısını sağlayacaktır.”