New York'ta tutuklu bulunan Halk Bankası eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın yargılandığı davada tanıklık yapan Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu firari eski Komiser Yardımcısı Hüseyin Korkmaz, Türkiye'den nasıl kaçtığını ve kaçarken 17 Aralık operasyonuna ait belgeleri nasıl beraberinde kaçırdığını anlattı.
Korkmaz, Atilla'nın yargılandığı davanın 10. gününde tanık olarak dinlenmeye başladı.
İstanbul'da 2010-2014 yılları arasında emniyet teşkilatında komiser yardımcısı olan Hüseyin Korkmaz (30), Türkiye'de Rıza Sarraf soruşturmasını yürüten ekibin amiri olduğunu söyledi.
Korkmaz, 2012 başında proje yolsuzluk ekibi amiri olduğunu ifade ederken, iş adamı Rıza Sarraf'a karşı açılan soruşturmanın Eylül 2012'de Adliye nezdinde başladığı bilgisine yer verdi.
Soruşturma başladığında ana şüphelilerin "Sarraf ve çekirdek örgütünün" olduğunu belirten Korkmaz, kaçakçılık, kara para aklama ve bu suçların örgütlü olarak işlenmesinin soruşturma kapsamında olduğunu ileri sürdü.
Korkmaz, soruşturmanın hedefinin Sarraf liderliğindeki "kartel" olduğunu savunarak, bu örgütün çatısı olan 3 farklı grup daha keşfettiklerini ifade etti.
Firari Korkmaz'dan Türkiye'de başka ABD'de başka ifadeSoruşturma kapsamında 50 ila 100 arası şüpheli olduğunu belirten Korkmaz, 17 Aralık operasyonundaki şüpheli sayısının 32 olduğunu kaydetti.
Korkmaz, Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan için "örgüt yöneticiliği, rüşvet, belgede sahtecilik ve kara para aklama" hakkında soruşturma yürütüldüğünü belirtirken, "Süleyman Aslan'nın rüşvet aldığı konusunda çok fazla, çok çeşitli deliller vardı." dedi.
Savcılığın "Hakan Atilla hakkında rüşvet var mıydı?" sorusuna ise, Korkmaz, "Hayır, böyle birşey söz konusu değildi." yanıtını verdi.
Korkmaz, Halk Bankası eski çalışanlarından Levent Balkan'ın rüşveti geri çevirdiğine dair delillerin olduğunu söylerken, Hakan Aydoğan hakkında ise "Bu konuda şüphelerimiz vardı." ifadesini kullandı.
Hüseyin Korkmaz, soruşturmanın yürütülmesi kapsamında, iletişimin tespiti ve dinlenmesinden teknik araçlarla izlemeye, fiziki takipten güvenlik kamerası kaydı, ve elektronik posta incelemesine kadar çeşitli yöntemlerin kullanıldığı bilgisini verdi.
Sarraf'ın "yaptığı ödemeler karşısında elde ettiği çıkarlar" hakkında da konuşan Korkmaz, daha sonra savcılık makamının paylaştığı 17 Aralık operasyonuna dair fotoğrafları değerlendirdi.
Türkiye'de yargılandığı davada Korkmaz, 17/25 Aralık dosyalarında hiç görev almadığını ve gelişmeleri medyadan takip ettiğini savunarak "tek parafım yok, 17 aydır neden tutukluyum?" şeklinde ifadelerde bulunmuştu.
Atilla'nın avukatından delil itirazıKorkmaz'ın tanıklığı sırasında, Atilla'nın avukatlarından Todd Harrison, bu davanın Hakan Atilla ile ilgili olduğunu ancak Atilla dışında birçok kişi hakkında soru sorulmasına ve delillerin elde edilme şekline dikkati çekerek itirazlarda bulundu.
Yargıç Richard Berman ise savunmanın talepleri arasında, Türkiye'de yürütülen bir soruşma kapsamında elde edilen delillerin ABD mahkemesine nasıl geldiğinin açıklanmasını talep etti.
Öğleden sonraki oturumda ise Korkmaz, savcılığın delil olarak sunduğu belgeleri nasıl ABD'ye getirdiğini anlattı.
Operasyonlarda adı geçen bakanlar hakkında soruşturma açma yetkileri olmadığı için meclise "ihbar" niteliğinde bir rapor hazırladığını belirten Korkmaz, bu raporun önce savcılığa, sonra meclise sunulmak üzere başsavcılığa verildiğini ifade etti.
Korkmaz, operasyonların ardından iki kez görev yerinin değiştiğini, daha sonra ise 4 Eylül'de tutuklandığını anlattı.
FETÖ firarisi Türkiye'den nasıl kaçtığını anlattıŞubat 2016 yılında ise serbest bırakıldığını belirten Korkmaz, serbest bırakıldıktan sonra ağustosta Türkiye'den nasıl kaçtığını ve kaçarken 17 Aralık operasyonuna ait belgeleri nasıl beraberinde kaçırdığını anlattı.
İfade verirken zaman zaman ağladığı gözlenen Korkmaz, Türkiye'den kaçarken 17 Aralık soruşturmasından temin edebildiği delilleri beraberinde getirdiğini söyledi.
Delillerin bir kısmını ismini açıklamadığı soruşturma savcısından bir kısmını da soruşturmada görev almış bir polis memurundan aldığını ifade eden Korkmaz, deliller ve ailesiyle beraber Türkiye'den kaçtığını aktardı. Korkmaz, "Bir kaçakçı buldum, beni kaçırmasını istedim. Kara sınırından kaçtım." dedi.
FETÖ'cü Korkmaz, belgeleri havaalanında Amerikan güvenliğine vermişİlk girdiği ülkeden pasaport temin edemediğini, başka bir ülkeye geçtiğini ve orada da pasaport alamadığı için üçüncü bir ülkeye gittiğini ifade eden Korkmaz, bu ülkede kendi adına düzenlenmemiş bir pasaport edindiğini anlattı.
Firari Korkmaz, bu ülkelerden Türkiye'ye iade edileceğinden korktuğu için ABD'ye kaçmaya çalıştığını savundu.
Korkmaz, Amerikan emniyet kuvvetleriyle irtibata geçtiğini, onların "katkısıyla" ABD'ye kaçtığını ve beraberinde getirdiği delilleri havalimanında teslim ettiğini belirtti.
17 Aralık operasyonunu nasıl düzenlediklerini de anlatan Korkmaz, operasyonlara katılan polis memurlarının kendisiyle WhatsApp üzerinden ve o dönem bu uygulamanın arama özelliği olmadığı için konuşmaları da "KakaoTalk" adlı bir uygulama üzerinden yaptıklarını anlattı.
Firari FETÖ'cülerin Atilla davasına ilgileri artıyorFETÖ'nün firari polislerinden olan Korkmaz'ın Türkiye devletine ait belgeleri izinsiz elde ederek kaçırması ve Amerikalı güvenlik elemanlarına teslim etmesi ardından da duruşmada ifade vermesi Atilla davasının FETÖ ile bağlantısını bir kez daha gündeme getirdi
ABD'deki örgüt üyelerinin de duruşmaları yakından takip etmeleri ve sosyal medyada Türkiye aleyhine karalama kampanyası yürütmeleri Rıza Sarraf davası olarak başlayıp sonradan Hakan Atilla davasına dönüşen hukuki süreçteki FETÖ izlerini gözler önüne serdi.
Önde gelen firari FETÖ mensupları Emre Uslu ile Adem Yavuz Arslan'ın, yanlarında başka FETÖ mensuplarıyla birlikte Atilla davasını yerinde izlemeleri AA objektiflerine takılmıştı.
Duruşmaları takip eden FETÖ firarilerinden Aslan görüntülendiğini fark edince olay yerinden uzaklaşırken Uslu, mahkeme binası önünden Periscope'tan yayın yapmıştı.
Ayrıca FETÖ'nün ABD'deki yayın organlarından Zaman Amerika'nın yazarlarından Sıtkı Özcan da Atilla davasını yerinden izleyen örgüt üyelerinden biri olarak dikkat çekmişti.
Ayrıca duruşmanın 4. gününde savcılığın mahkemeye delil olarak sunduğu ve kaynağını açıklamayı reddettiği ses kayıtlarını FETÖ söylemiyle savunması dikkati çekmişti. Savcı Yardımcısı David Denton, ses kayıtlarını alan FETÖ üyesi polislerin "görevlerini yaptığını" savunmuş ve o polislerden birinin de mahkemede tanık olarak ifade vereceğini söylemişti.
FETÖ firarisi Canıtez, tanıklar listesindeÖte yandan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, FETÖ'nün 17/25 Aralık yargısal darbe teşebbüsüne ilişkin yürüttüğü soruşturmada, "FETÖ üyesi olmak" suçundan firari olarak aranan ve hakkında yakalama kararı çıkarılan eski Bankalar Yeminli Murakıbı Osman Zeki Canıtez de Atilla davasındaki tanıklar arasında yer alıyor.
Canıtez'in, ByLock kullanıcısı olduğu ve 25 Aralık soruşturmasında bilirkişi olarak görev yaptığı belirlenirken, Atilla davasına "Türkiye'den yasa dışı şekilde delil ve belge götürdüğü" tespit edilmişti.
Duruşmaların ilerleyen safhasında mahkemeye çıkması beklenen FETÖ firarisi Canıtez'in, söz konusu belgeler üzerinden Türkiye aleyhinde tanıklık yapacağı kaydediliyor.
Dava süreci ve tecavüz iddiası
Geçen hafta boyunca çapraz sorgulaması yapılan Rıza Sarraf'ın, Manhattan'da beraber kaldığı hücre arkadaşı tarafından "Sarraf'ın kendisine iki kez tecavüz etmek ve cinsel tacizde bulunmak iddiasıyla" dava edildiği bildirilmişti.
Faouzi Jaber isimli 62 yaşındaki mahkum, geçen hafta Çarşamba akşamı Sarraf aleyhine "tecavüz" davası için başvuruda bulunmuştu.Buna göre söz konusu mahkum Jaber, avukatı Alexei Schacht aracılığıyla, Manhattan'da beraber aynı hücreyi paylaştıkları sırada Sarraf'ın kendisine iki kez tecavüz etmek ve cinsel tacizde bulunmak iddialarıyla dava açmıştı.
Zarraf marihuana içtiğini de kabul etmiştiDuruşmalarına devam edilen dava süreci içinde Sarraf, tutuklu bulunduğu cezaevindeki bir gardiyana, Türk avukatı vasıtasıyla, yaklaşık 45 bin dolar rüşvet verdiğini belirtmişti.
Türkiye'den diğer masraflarıyla birlikte gönderilen para ile bu rüşvetin ödendiğini anlatan Sarraf, "45 bin dolar karşılığında bu gardiyan bana alkol getirdi. Birkaç kere de gardiyanın cep telefonunu kullandım ... Eşimle, kızımla görüntülü, Türkiye'deki bir avukatımla, bir kere de dayımla ve ablamla görüştüm, hatırladığım kadarıyla." demişti.
Ayrıca Sarraf, cezaevinde her mahkuma tanınan ayda 300 dakikalık telefon görüşme hakkının bitmesinin ardından başka mahkumların da dakikalarını kullandığını anlatmış ve uyuşturucu madde olan sentetik marihuana içtiğini de kabul etmişti. Sarraf, "Bunun kanunen bir suç olduğunu bilmiyordum. Cezaevi kuralı olabilir." şeklinde konuşmuştu.
Sarraf'ın yalan ifade görüşmesiSarraf'ın "hapishaneden çıkmak ya da daha az ceza almak için işlemediğin suçları kabul etmek zorundasın" dediği ortaya çıkmıştı.
Atilla'nın avukatları, Sarraf'ın hapishanedeki telefon görüşmelerinin kayıtlarına ilişkin mahkemeye bir mektup sunmuştu.
Savunmanın avukatlarının sunduğu mektupta, 15 Eylül 2016'da Sarraf ile Ahad isimli bir kişi arasında geçen telefon konuşmasında Sarraf'ın "ABD'de hapishaneden çıkmak ya da daha az ceza almak için işlemediğin suçları kabul etmek zorundasın" dediği belirtilmişti.
Mektupta Sarraf'ın "daha az ceza alabilmek için yalan ifade vermekte istekli olduğu" kaydedilmişti. Taraflar arasında tartışma konusu olan görüşme tutanağının üzerindeki gizlilik kararı kaldırılarak mahkeme sistemi üzerinden erişime açılmıştı.
Davanın son duruşmasında, geçen hafta cuma günü ABD Hazine Bakanlığı eski Müsteşarı David Cohen'in yarım kalan ifadesi tamamlanırken, ABD Hazine Bakanlığında görev yapmış Joshua Kirschenbaum da bilirkişi olarak dinlendi.
İran'a yönelik yaptırımları delme, banka dolandırıcılığı ve kara para aklamak gibi 6 ayrı suç atfedilen Sarraf geçen yıl mart ayında ABD'de tutuklanmıştı.
Atilla ise 27 Mart'ta JFK Havalimanı'ndan Türkiye'ye gitmek üzereyken gözaltına alınmış ve ardından tutuklanmıştı.