İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslam ve Küresel İlişkiler Merkezi Direktörü Prof. Dr. Sami el-Arian, AA muhabirine, İsrail'de aşırı sağcı koalisyon hükümetinin ırkçı söylemlerinin İsrail-ABD ilişkilerine etkilerini değerlendirdi.
Prof. Dr. Arian, ABD'nin İsrail'in ırkçı söylemlerinden rahatsız olmasına karşın hesap verebilirlik talebi veya politika değişikliğine gitmediğini belirterek, şunları ifade etti:
"Amerikan hükümetinin, İsrail ile olan ilişkisi, özellikle eski ABD Başkanı Richard Nixon'dan bu yana hatta daha da öncesinden itibaren, İsrail politikalarına tam destek şeklinde tanımlanabilir. İsrail, stratejik önemi nedeniyle özellikle Orta Doğu'da, ABD'nin dünya üzerinde hegemonyasını sürdürme çabasıyla ilişkili büyük stratejiye entegre edildi. Bu nedenle destek tutarlı şekilde devam etti. Yakın dönemlerde ABD Dışişleri Bakanlığından hatta Beyaz Saray'dan (İsrail'deki aşırlıkçılığa ilişkin) bir şeyler kınanmış olsa da gerçekte politikalar değişmedi. ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) en az 46 vetoyla İsrail'i diplomatik ve siyasi açıdan yaptırımlardan veya baskılardan korumaya çalıştı."
ABD'nin bazı konularda İsrail'e karşı eleştirel tavır takınmasına karşın gerçek anlamda Filistin'in haklarını desteklemeyerek İsrail'in suçlarına ortak olduğunu kaydeden Arian, ABD'nin İsrail'e finansal, diplomatik ve siyasi destek sağladığını ve İsrail'in Filistin topraklarını mümkün olduğunca geniş şekilde ele geçirme planlarının devam ettiğini söyledi.
"Dini Siyonistler, ırkçı veya üstünlükçü olarak algılanmaktan çekinmiyor"Arian, ABD'li dilbilimci Noam Chomsky'nin "İsrail'in insanlık dışı eylemlerinin sadece ABD'nin desteğiyle mümkün olduğunu" söylediğine atıfta bulunarak, "'Sömürgeci ve ırkçı bir ideoloji' olarak tanımlanabilecek Siyonist hareketin tüm dünyadan gelen Yahudilerle Filistin halkının yerini değiştirmek için her türlü aracı kullanmayı meşru gördüğünü" dile getirdi.
Siyonist hareketin, yüzyılı aşkın süredir Filistinlilerin topraklarına Yahudileri yerleştirme planının değişmeden devam ettiğinin ancak bu hareketin içinde seküler ve dini kanatların da olduğunun altını çizen Arian, bugün "ırkçı veya üstünlükçü" olarak algılanmaktan çekinmeyen dini kanadın Siyonist harekete öncülük ettiğini ifade etti.
Arian, Dini Siyonizm'in 1967'deki 6 Gün Savaşı ve Mehir Kahane ile onun öncülük ettiği Kah Hareketinin ortaya çıkmasından sonra istikrarlı şekilde yükseldiğini ve bugün de aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir gibi figürlerin ortaya çıkmasıyla, bu akımın daha da baskın hale geldiğini anlattı.
ABD iç siyasetindeki Siyonist grupların etkisi yaptırımları engelliyorABD-İsrail ilişkilerine bakarken konuyu her iki ülkenin çıkarları bağlamında değerlendirmek gerektiğine dikkati çeken Arian, İsrail'e ABD desteğinin kesintisiz şekilde devam ederken aynı zamanda Amerikan iç siyasetinde Siyonist lobi ve grupların etkili şekilde rol aldığına vurgu yaptı.
Arian, ABD'nin 1973'ten bu yana İsrail'e en az 200 milyar dolar yardımda bulunmasının yanı sıra ABD iç siyasetinde önemli yere sahip Siyonist grupların aynı şekilde büyük siyasi partileri finanse ettiğini, güvenlik ve savunma kurumlarında etkili olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:
"Stratejik, jeopolitik düşünceler ve iç politikadaki Siyonist grupların etkisiyle ABD'nin politikaları İsrail'in hedefleriyle uyumlu hale geliyor. BMGK ve Birleşmiş Milletlerdeki birçok karar da hala uygulanmadı ve İsrail'e herhangi bir eylem konusunda hiçbir gerçek baskı yapılmadı çünkü ABD eleştiri, yaptırım veya gerçek sonuçlarla ilgili İsrail'i koruyup ve kolladı. İsrail her mali yılda, genellikle on yıl süreyle taahhüt edilen önemli maddi destek alıyor. Bu destek eski ABD başkanları (Bill) Clinton, (George W.) Bush, (Barack) Obama, (Donald) Trump ve şimdi Başkan (Joe) Biden gibi farklı isimler döneminde sürekli devam etti. İnsan hakları ihlalleri, istismarlar ve Filistinlilere karşı yasa dışı silah kullanımı gibi konularda İsrail'e karşı herhangi bir kesinti veya sembolik dahi olsa yaptırım olmadı."
İsrail aşırıcılığına karşı ortaya konulan eylemsizliğin ABD'nin bu konuları gerçekten ele almadığı mesajını verdiğini sözlerini ekleyen Arian, "İsrailli siyasetçiler, özellikle sağ kanattakiler, ABD desteğinin İsrail'in varlığı için hayati önem taşıdığının farkında ancak ABD'nin baskı uygulama kapasitesinin ya da isteğinin olmadığını da biliyorlar. Onlarca yılın tarihi bağlamı göz önüne alındığında, İsrailli siyasetçilerin, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve müttefiklerinin, rotalarını değiştirme zorunluluğu hissetmemeleri böylelikle anlaşılabilir." değerlendirmesinde bulundu.