RÖPORTAJ: BİLGE GİRGİN
1999 yılından beri Türkiye’de yaşayan Idaho’da doğumlu Dr. Adam McConnel, halen Sabancı Üniversitesi'nde Türk tarihi dersleri veriyor. Türk Tarihi, Türk-Amerikan ilişkileri ve çağdaş dünya tarihiyle ilgili araştırma yazılarıyla bilinen McConnel ile Gazze’deki soykırım başta olmak üzere dünden bugüne Türkiye Amerika ilişkileri ve Amerika’da ki Başkanlık seçimleri üzerine konuştuk.
Hocam merhabalar, sorularıma hemen Amerikan başkanlık seçimleri ve Gazze soykırımı konusuyla başlamak istiyorum. Kamala Harris’in seçilmesi durumunda Gazze’deki soykırım konusunda Biden yönetiminden farklı politikalar geliştireceğini düşünüyor musunuz? Ya da bu farkların neler olabileceğini düşünüyorsunuz?
Öncelikle beni davet ettiğiniz için size de teşekkür ediyorum. Çok farklı olacağını düşünmüyorum çünkü 29 Ağustos’ta Harris, Walz ile CNN’e verdiği röportajda bu konuda farklı bir politika izlemeyeceğini ve İsrail’e silah sağlamaya devam edeceğini açıkça ifade etti. Bu şekilde konuşmadığında Amerikan toplumundan daha az oy alacağını düşünüyor, bu da onun seçim hesabı.
Bu anlamda başkan adaylarının bu konudaki hareket alanları oldukça sınırlı ancak bunun yanı sıra Harris’in Kongre’de Netanyahu’yu alkışlamaya gitmemesi, eşi Yahudi asıllı olmasına rağmen eşini hiçbir büyük Siyonist etkinlikte görmememiz… Bunlar biraz daha farklı olabileceğini ve aslında sistemin elverdiğince ‘uzak durabileceği’ yerlerde durduğunu düşündürmüyor mu?
İSRAİL’İ DESTEKLEMEK ZORUNDALAR
Amerikan toplumunun çoğu İsrail’i kayıtsız şartsız destekliyor dolayısıyla o insanlardan oy almak için böyle bir siyaseti takip etmek, en azından Biden’ın söylediklerinin aynısını söylemek zorunda. Seçimden sonraki süreç elbette başka bir süreç olsa da çok büyük bir politik duruş sergileyeceğini düşünmüyorum. Evet, eşi Yahudi asıllı olmasına rağmen kesinlikle Trump kadar hararetli bir İsrail destekçisi değil. Kamala, ateşli bir İsrail savunucusu gibi konuşmuyor orası kesin ama asıl önemli konu silah ambargosu konusu ve bu konuda Biden’dan farklı değil. Öte yandan böyle konuşmak zorunda olduğunu da anlıyoruz.
Trump’ta bir değişiklik gözlemliyor musunuz? Yoksa sizce mahkeme sürecinden sonraki Trump biraz farklı mı?
Mahkeme sürecinden evvel Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden Trump sonuçta. Her zaman böyleydi, bir fark görmüyorum.
Batının El-Fetih ile FKÖ ile bir bağları vardı yakın zamana dek ve batıda demokratların gerçekten Filistin davası diye bir davaları vardı. Sizce daha sonra ne oldu?
2006’daki seçim bir dönüm noktası oldu çünkü Hamas demokratik bir şekilde seçimi kazandı ama Amerika ve İsrail bunu tanımamayı seçti. Bu noktadan sonra adım adım her şey kötüye gitti. Son 18 yıldır Hamas Gazze’yi yönetiyor ve demokratlar son dönemde İsrail ile daha yakınlaştı. Şimdi Biden yönetimi dönemi, makalelerimde de yazdığım gibi aslında ellerinde İsrail’i durdurmak için çok büyük bir enstrüman var: Silah ambargosu ama onu da kullanmıyorlar, kullanmak istemiyorlar. Netenyahu’yu bu kadar rahat konuşturan ana faktör de bu.
Peki, bu Uluslarası Mahkeme sürecinden sonuç alınır mı? Bu tip mahkemelerin uzun sürdüğünü Bosna’dan da biliyoruz. Uzun da sürse sonuç alınır mı ve bu çabayı samimi buluyor musunuz?
Bunu kestirmek gerçekten zor, çabayı samimi buluyorum. Mahkemeden mesela bir tutuklama kararı çıksa bugün Netanyahu’yu kim, nasıl tutuklayacak? Ama bir ilk örnek olması açısından yine de kıymetli. Tıpkı Baltasar Garzon’un Pinochet’i İngiltere’de tutuklattırılması gibi kıymetli, her ne kadar 1.5 yıl sonra serbest bırakılıp Şili’ye geri dönmüş olsa da. Yani bu süreç, geleceğe bir katkı sağlayabilir.
Peki demokratların Filistin davasından kopmasının altında sizce İslamofobi mi yatıyor? Demokratlar ve Cumhuriyetçiler İslamofobide birleşiyor mu?
BİDEN’IN POLİTİKASI ÇELİŞKİLİDemokratların arasında da belki bireysel olarak İslamofofik olanlar vardır ancak bu tutumun Demokratlar arasında yaygın ve etkili olduğunu söylemek zor ancak Amerika’da nüfusun yarısı Cumhuriyetçi ve bu tutum onlar arasında çok yaygın ve güçlü. Burası kesin. Sonuçta bir seçim kazanmaya çalışıyor Demokratlar da ve Cumhuriyetçilerden de oy almaya çalışıyorlar. Belki de bu sebeple de böyle bir tavır ve söylem görüyoruz. Mesela Biden, haklı olarak zaman zaman İslamofobiyi eleştiriyor. Bu anlamda yaptıklarıyla söyledikleri de çelişiyor.
Yani bu kadar haklı bir davayı sırf Hamas kazandı diye desteklemekten vazgeçmek… Bunun sonu İslamofobiye çıkmıyor mu aslında?
Obama ilk dönem seçildiğinde Türkiye’de bir konuşma yapmış ve Müslümanlarla yeni bir başlangıç yapmak istediğini ilan etmişti ama 8 yıl sonra ikinci döneminin sonunda Türkiye’deki darbe girişimi oldu. Biliyorsunuz yakın zamanda Jeff Flake, ‘Obama darbeyi lanetlemede yavaş davrandı’ diye itiraf etti. Obama’nın ikinci dönemi, Müslüman dünyayla ilgili yanlış kararlarla dolu. Obama’nın bu tutumu aslında genel politikayı da temsil ediyor. Nitekim Biden da bu hataları düzeltmediği gibi hatalarda ısrar etti.
Batının bu kadar uzun bir sömürgecilik döneminden sonra dünyanın geri kalanının değerlerini anlamaktan hala bu kadar uzak olabilmesi çok tuhaf değil mi bir yandan?
HARRİS’İN TRUMP’TAN FARKI YOKAmerika tarihi olarak göçmenler ülkesi ama şu an göçmenlere karşı bir politika yürütülüyor. 2020’de Kamala Harris’in geleceğin önemli isimlerinden biri olacağını düşünüyordum. San Francisco’daki akrabalarımla, arkadaşlarımla konuştuğumda onu ‘muhafazakâr demokrat’ olarak niteliyorlardı. Ben yine Harris başkan yardımcısı olduğunda sevindim, iyi bir gelişme olduğunu düşündüm ama 2021’de Guatemala’ya gitti ve oradakilere ‘gelmeyin’ dedi. Harris’in annesi de babası da göçmen. Nasıl böyle bir şey yapabilir? Demek ki, ideallerden fikirlerden çok siyaseti önemsiyor. Bunu yapmış birisi, seçim kazanmak için her şeyi yapar. Siyaset için kendi geldiği yeri ve prensiplerini bir kenara koyduktan sonra benim için Trump’tan bir farkı kalmadı.
Aslında ezilenlerin sesi ve iyi bir temsilci olabilecek tüm altyapıya sahip. Babası siyahi, annesi Güney Asyalı, Oakland’da doğmuş, hem ekonomik sınıf farkının hem de ırk ayrımcılığının nasıl olduğunu, etkilerinin neler olduğu en iyi bilecek kişilerden birisi…Mesela bir konuşmasında göçmen anne babadan doğmuş, otobüse binmek zorunda kalan, siyahi bir kız çocuğu olduğundan bahsediyor. Gerçekten ‘ötekiliği birinci elden tecrübe etmiş birinin bunu böylesine bir kenara koyarak konuşabilmesi… İnanılır gibi değil.
Geçen gün İsrail ile ilgili konuşurken mimiklerini izledim. Sanki bir şeyleri söylemek istiyor, aslında çok rahatsız ama buna imkân bulamıyor gibiydi. Dolayısıyla seçimi kazanmak için tüm bu ahlaki değerleri kenara ittiğini düşünüyorum. Ben de dahil olmak üzere Biden adaylıktan vazgeçince insanlarda bir heyecan oluştu. Kamala’dan herkes iyi bir performans bekledi. Herkes Biden’dan farklı olmasını bekledi ama şimdiye kadar çok farklı bir şey söylemedi. Ama Harris’e karşı tepkiler birbirinden çok farklı. Onu ya Mesih derecesine yükseltiyorlar, tüm problemleri çözecek kişi konumuna yerleştiriyorlar veya tam tersi yerin dibine batırıyorlar.
OBAMA’NIN İKİNCİ DÖNEMİ BERBATObama da Harris’e desteğini son anda açıklamıştı. Oysaki, ikisi de demokrat ve siyahi politikacılar. Bu Amerikan tarihinde çok sık da rastlanan bir şey değil, insan daha büyük bir dayanışma içinde olmalarını bekliyor…
Obama’nın ikinci dönemi benim için tam bir hayal kırıklığı. Dış siyasetinde ABD’nin asıl menfaatlerini anlayamıyordu, zor kararlar da veremiyordu, Suriye’de olduğu gibi. Bush hükümetinden farklı olmaya çalışırken, aynı hatalar tekrarlıyordu. Sonra PKK ile iş birliği…
Sanki o destek eksikliği ve gecikmesini Convention’da Michelle Obama konuşmasıyla biraz kapatmaya çalıştı…
Ama Convention’da konuşan isimlere bakın: Obama, Clinton, Biden… Değişim görünüyor mu? Değişimden ziyade adeta bir ‘tam yol ileri’ devamlılığı görünüyor. Bunu ürkütücü buluyorum çünkü bunun sonun çıkmaz sokak.
Bu tabi aynı zamanda Demokratların tümünü ana akıma fazlaca eklemleme çabası da değil mi?
Tabii… Mesela o Convention’da Gazze’yi destekleyen sol taraftaki insanlar tamamen susturulmuş, onlar mümkün olduğunca kenara itilmişti.
Evet, ilginçtir ki orada soykırıma karşı slogan atıp Harris’in konuşmasını bölebilecek sayıda Gazze destekçisi insan vardı. Ama Harris, buna da sonunda ‘Ben gelmezsem Trump kazanacak’ diye cevap verdi.
Evet, herkes ayağını denk alsın, biz kazanmazsak Trump kazanacak gibi bir tavırları var. Trump gelirse daha kötü olacak diyorlar ama kendileri kazanırsa daha iyi olacağını söyleyemiyorlar. Bu iç açıcı bir siyaset değil. O sebeple çok büyük beklentilerim yok. ‘Kemik olmayan demokrat’ oyların Jill Stein’in oylarını artıracağını düşünüyorum ama Amerika’nın siyasi tarihinde üçüncü partiler hiçbir zaman başarılı olamadı bunun tek istisnası 1850’lerde Cumhuriyetçi partiyi içinden çıkaran yapının yıpranıp, parçalanması ile şimdiki Cumhuriyetçi partinin kazanmasıdır.
Şunu merak ediyorum: Müslümanların oylarını almaya dair hiçbir çaba görmüyorum. Demokratlar için soruyorum zaten Cumhuriyetçilerde böyle bir şey söz konusu değil…
Gazze’den önce vardı ama Gazze her şeyin önüne geçti. Demokratlardan Müslümanlara yönelik olumlu güçlü bir hareketin olmayacağı açıktı. Artık hiç beklemiyorum. Kemikleşmemiş demokrat oyların bir bölümü zaten artık Demokratlardan kopmuş durumda.
Trump’ın seçilme şansı var mı sizce?
Trump’ın şansı hala çok yüksek görünüyor. Başa baş bir mücadele olacak ama ağırlıklı olarak Trump’ın kazanabilir gibi duruyor. Trump’ın bu seçim dönemi için etrafında oluşturduğu ekibin daha tutarlı ve birbiriyle daha uyumlu olduğu konuşuluyor. Normalde Trump, belirli bir programa bağlı ve belirli prensiplere göre konuşmak yerine karşısındaki kitleye göre değişen konuşmalar yapabilen, pragmatik birisi ancak bu ekiple seçilirse en azından ilk aylarda daha tutarlı bir tavır ortaya koyabileceği düşünülüyor.
Trump seçilirse hemen İsrail’le Araplar arasındaki ‘normalleşme’ sürecine geri dönmeye çalışır mı?
Bu Trump seçilirse Muhammed bin Salman’ın, Sisi’nin yapacağı açıklamalardan anlaşılabilir çünkü Trump başkanken onlarla çok yakın bir ilişki içindeydi.
Peki Sisi, Gazzelilerin Sina’ya sürülmesine karşı çok net bir tavır koydu. Bu tavır onun politik duruşu için şaşırtıcıydı. Bu konuda ne diyorsunuz?
Bu Sisi’nin tamamen kendi koltuğunu korumak için yaptığı bir hareket. Ülke bunu taşıyamayacağı için alaşağı edileceğinden korktuğu için bu net tavrı ortaya koymaya mahkûmdu.
İran ile İsrail gerilimini nasıl yorumluyorsunuz?
İsrail’in nükleer silahları olduğu sürece kimsenin kolay kolay İsrail’e gerçek bir saldırıya cesaret edemeyeceğini düşünüyorum.
İran’ın Hamas ile ilişkileri oldukça sıcak, bu konuda ne düşünüyorsunuz? Hamas sizce Türkiye ile İran arasındaki kadim karşıtlığı ortadan kaldırmaya çalışıyor mu biraz? Sanki Kudüs davası etrafında mezhep farklılarının kenara konması gerektiğini vurgulayarak buna işaret ediyor gibiler..
TÜRKİYE VE İRAN YAKINLAŞACAKİran, Hamas’a on yıllardır her anlamda destek veriyor, dolayısıyla oldukça yakın ve güçlü bir ilişkileri var. Türkiye ile İran arasındaki ilişkilere dair bir rol üstleniyorlar mı bilmiyorum ama yakın zamanda Türkiye ile İran’ın bir araya gelebileceğini düşünmüyorum.
Fakat aslında bölgede gerçek anlamda kalan iki devlet sadece İran ve Türkiye.
Bölgede bu iki devlet de kendisini ana aktör olarak görüyor. Tarihsel olarak haklı sebepleri de var iki tarafın ancak aynı tarihsel mücadele sebebiyle bu bir araya geliş çok mümkün değil. Tıpkı Rusya ile Türkiye ittifakının ve dostluğunun imkânsızlığı gibi.
Ben de Ruslarla veya İranlılarla dostluk mümkün olur mu emin değilim ama bugün bir Alman ve Fransız aynı masada oturabiliyorsa, dost olunmasa da BRICS’e de dahil olunarak dikkatli bir biçimde iş birliği kültürü inşa etmek bize ve Orta Doğu’ya Asya Pasifiğe kadar uzanan bir nefes alma penceresi açmaz mı?
Neden olmasın? Çok güzel olur. Yakın gelecekte çok zor, orta ve uzun gelecekte belki…
Gelecekle ilgili projeksiyonunuz veya beklentileriniz nelerdir?
Son bir yılda Gazze’de yaşananlar beni bir karamsarlığa da itti. Temennim tabiki bunun bir an evvel son bulması. Ukrayna’daki savaşın genişlememesini dilerim. Orta ve uzun vadede beklenebilir olmakla birlikte kısa vadede, Amerika ile Çin arasında Tavyan üzerinden yeni bir mücadele gerçekleşmesini, yeni bir cephe açılmasını beklemiyorum.
Son olarak Trump’ın ya da Harris’in seçilmesi durumunda Türkiye Amerika ilişkileri nasıl bir değişiklik olur sizce?
TRUMP’IN TÜRKİYE POLİTİKASI DEĞİŞMEZTrump seçilirse, ilk döneminden çok farklı bir Amerika-Türkiye ilişkileri beklemiyorum, yine benzer bir tablo olacaktır. Bildiğiniz gibi Trump Türkiye’nin aleyhine büyük hamleler yaptı ancak Erdoğan ile kişisel olarak iyi bir ilişkisi vardı. Bir yandan Erdoğan’la iyi geçinirken öte yandan Türkiye ekonomisini çökertmeye yönelik hamleleri yaptı. Trump ve Erdoğan iyi ilişki kurabilirse, daha tutarlı bir çizgi geliştirebilirse belki bu, Türkiye’nin Gazze soykırımını durdurmada oynayabileceği arabuluculuk rolünü güçlendirebilir.
Harris seçilirse de Biden çizgisi devam edecek gibi görünüyor. Bu anlamda Türkiye-Amerika ilişkileri, Biden dönemindekine benzer bir çizgide seyredecektir.