ABD çözüm değil yağmalama derdinde

ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye meselesine yaklaşımını anlatan “Sınırları başkaları korusun. Biz petrolü güvence altına aldık. Petrolü seviyorum” sözleri ABD’nin mazlumların kanı üzerine bina ettiği zenginliğin kaynağını da net şekilde anlatıyor.

Koray TAŞDEMİR

Türkiye’nin Suriye sınırında terör örgütleriyle mücadele etmesi, tek boyutlu olarak bir terörle mücadele operasyonu olarak değerlendirilmiyor. Suriye sınırı boyunca kendine alan açmak isteyen terör örgütü PYD-YPG-PKK en büyük desteği kendisini Türkiye’nin stratejik ortağı olarak gören ABD’den alıyor. ABD’nin terör örgütlerini desteklemesinin bir tek nedeni var o da yıllardan bu yana petrol ve sömürü üzerine inşa ettikleri medeniyetlerinin devamını sağlamak. ABD’nin özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurduğu düzen ile nerede petrol ve zenginlik varsa orayı sömürmek için elinden gelen bütün çabayı gösterdi.

İran petrollerine göz diktiler

İran petrolleri üzerine egemenlik kurmak isteyen ABD, Batı yanlısı bir politika izleyen İran Şahı Pehlevi’nin devrilmesiyle iktidara gelen İran Başbakanı Muhammed Musaddık'ın hükümetini düşürerek İran petrollerini ele geçirmek istedi. Meclis ve ordu mensuplarına, basın çalışanları ve gazetecilere Musaddık hükümetini güçsüzleştirmeleri için rüşvet verildi. Hükümet karşıtı kitlesel eylemler kurgulandı. Demokratik seçimle başa gelen Ulusal Cephe Partisi hükümeti düşürüldü. İran'dan sürülen Muhammed Rıza Şah Pehlevi ülkeye geri döndü. 1979 yılında gerçekleştirilen İslami Devrimi'nde hükümeti düşürülene dek ABD ile müttefik olmayı sürdürdü.

Küba’nın peşini hiç bırakmadılar

1961 yılında devrimci Fidel Castro hükümetini devirmek için kolları sıvayan ABD, karşıt görüşlü Kübalıları, ABD desteğiyle askeri olarak örgütledi. ABD, Küba'ya ekonomik yaptırımlar uyguladı. CIA, Küba'ya yönelik askeri saldırı planları geliştirdi. Karşıt görüşlü Kübalılardan oluşan bir gerilla ordusu kurup silahlandırmayı düşündüler. 17 Nisan 1961'de, bin 200 gerilla adada yer edinerek, 10 kilometrelik bir alanı istila etti. Küba Ordusu saldırıları püskürttü ve gerillaların binden fazlasını esir aldı. Girişim tam bir başarısızlıkla sonuçlandı.

Afganistan’ı kan gölüne çevirdiler

ABD, hayati önemde çıkarları bulunan bölgelerde Sovyetler Birliği’nin gücünü kırmak ve Amerikan ordusunun etkisini genişletmek için bu kez Afganistan’ı karıştırdı. Mücahitler ve diğer Afgan gruplara direnişlerini sürdürmek üzere mali ve askeri destek sağlandı. Sovyetler Birliği tarafından desteklenen sayısız silahlı grup ve NATO'nun desteklediği Afgan Mücahitler arasında silahlı çatışmalar yaşandı. Müslümanların kanı üzerinden kirli hesaplar yapıldı ve bugünkü DEAŞ’ın yetişmesine ortam hazırlandı.

Irak petrollerini ele geçirmek istediler

2003 yılında Irak petrollerine göz diken ABD bu kez de elinde kimyasal silah olduğu iddiasıyla Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin ve Baas Partisi hükümetini devirmek için savaş borularını çaldırdı. ABD, İngiltere ve koalisyon güçleri askeri müdahalede bulundu. Ülke (15 Aralık 2011'e dek) işgal edildi ve ABD kontrolünde bir hükümet kuruldu. Meşru hükümet düşürüldü. Bölgenin geniş petrol yataklarını işletme hakkı elde edildi. Irak hükümeti ve sivil kuruluşlar gözden düştü. Farklı etnik ve dini aidiyetlere sahip gruplar karşı karşıya geldi. Yüz binlerce insan yaşamını yitirirken, milyonlarcası da göç etti.

15 Temmuz’a destek çıktılar

15 Temmuz 2016’da terör örgütü FETÖ’nün devletin önemli kademelerine sızmış adamları tarafından darbe girişimi gerçekleştirildi. Türkiye’nin dört bir yanında vatandaşın sokaklarda sergilediği direniş sonucu darbe girişimi engellendi. Ancak 15 Temmuz kalkışmasın arkasında da ABD'nin rolü olduğu kanıtlandı. Zira darbe girişimi esnasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu "Darbenin arkasında Amerika Birleşik Devletleri var" ifadelerinde bulunmuştu. İddianamede yer alan bilgilere göre, 15 Temmuz gecesi Adana'daki İncirlik Üssü'nün ABD'li komutanı Albay John Walker ile Türk komutanı Tuğgeneral Bekir Ercan Van en hareketli saatlerde yan yanaydı. Darbeye katılan F-16'lara İncirlik'ten yaklaşık 210 ton yakıtla 10 kez havada ikmal yaptığı ortaya çıkmıştı.

Fransa Afrika’yı sömürüyor

Lekeli tarihiyle bilinen Fransa, Afrika ülkelerini sömürmeyi sürdürüyor. 1958'de Afrika'daki sömürgelerinden çekilen Fransa, 14 ülkeyi sömürmeye devam ediyor. Fransa'nın eski sömürgeleri Benin, Burkina Faso, Gine, Fildişi Sahili, Mali, Nijer, Senegal, Togo, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo, Ekvator Ginesi ve Gabon günümüzde vergi ödemeye devam ediyor. Fransa, 'koloni vergisi' adı altında 14 ülkeden her yıl 500 milyar dolar para topluyor.

ABD'nin ilkeleri sömürmeye dayalı

Sosyolog Prof. Dr. Ergün Yıldırım, ABD’nin emperyal politikalarını şu sözlerle eleştirdi: “ABD Ortadoğu’da siyasal çözüm üretme yerine orayı yağmalamaya ve sömürmeye dayalı bir siyaset izliyor. Dolaysıyla bu siyasetten bir hayır beklemek mümkün değil. Adamların öncelikli olarak düşündükleri şey oraları sömürmek ve siyasal düzenlerde bu amaçla bütünleşiyorsa o siyasal düzene dokunmuyorlar. Bu anlamda oralarda demokrasi ya da diktatörlük olması umurlarında değil, sadece kendi çıkarlarına bakarlar.”