89 ayetten oluşan Zuhruf suresi Arapça okunuşu nasıldır?

Peygamber Efendimizin gerçek peygamber ve tebliğ ettiği dinin hak din olduğunun kanıtlandığı Zuhruf suresi Mekke döneminde inmiştir. Kuranda 43. sırada yer alan Zuhruf suresi adını 34. ayette geçen zuhruf kelimesinden almıştır. Peki Zuhruf suresi Arapça okunuşu nasıldır? İşte Zuhruf suresi Arapça ve Türkçe okunuşu ile manası...

Peygamber Efendimizin gerçek peygamber ve tebliğ ettiği dinin hak din olduğunun kanıtlandığı Zuhruf suresi Mekke döneminde inmiştir. Kuranda 43. sırada yer alan Zuhruf suresi adını 34. ayette geçen zuhruf kelimesinden almıştır. Peki Zuhruf suresi Arapça okunuşu nasıldır? İşte Zuhruf suresi Arapça ve Türkçe okunuşu ile manası...

Kısaca Konusu : Asıl konu Kur’ân-ı Kerîm’in mûcize olma niteliğinden yola çıkarak Hz. Peygamber’in gerçek peygamber, tebliğ ettiği dinin de hak din olduğunu kanıtlamaktır. Bu ana konu çerçevesinde münasebet düştükçe şirkin çelişkilerle dolu bir inanç biçimi olduğuna, daha önce gelip geçmiş milletlerin hak din karşısındaki tavırlarına göre aldıkları sonuca, dünya ve âhiret nimetlerinin mukayesesine, ebedî olanın geçici olana tercih edilmesi gereğine işaret edilmiş, dikkat çekilmiştir.

ZUHRUF SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU Bismillahirrahmanirrahim 1. Ha mim

2. Vel kitabil mübın

3. İnna cealnahü kur’anen rabiyyel lealleküm ta’kılun

4. Ve innehu fı ümmil kitabi ledeyna le aliyyün hakım

5. E fe nadribü ankümüz zikra safhan en küntüm kavmem müsrifın

6. Ve kem erselna min nebiyyin fil evvelın

7. Ve ma yet’tıhim min nebiyyin illa kanu bihı yestehziun

8. Fe ehlekna eşedde minhüm batşev ve meda meselül evvelın

9. Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünne halekahünnel azızül alım

10. Ellezı ceale lekümül erda mehdev ve veale leküm fıha sübülel lealleküm tehtedun

11. Vellezı nezzele mines semai maem bi kader fe enşarna bihı beldetem meyta kezalike tuhracun

12. Vellezı halekal ezvace külleha ve ceale leküm minel fülki vel en’ami ma terkebun

13. Li testevu ala zuhurihı sümme tezküru nı’mete rabbiküm izesteveytüm aleyhi ve tekulu sübhanellezı sehhara lena haza ve ma künna lehu mukrinın

14. Ve inna ila rabbina le münkalibun

15. Ve cealu lehu min ıbadihı cüz’a innel insane le kefurum mübın

16. Emittehaze memma yahlüku benativ ve asfaküm bil benın

17. Ve iza büşşira ehadühüm bima darabe lir rahmani meselen zalle vechühu müsveddev ve hüze kezıym

18. E ve mey yüneşşeü fil hılyeti ve hüve fil hısami ğayrumübın

19. Ve cealül melaiketellezıne hüm ıbadür rahmani inasa e şehidu halkahüm setüktebü şehadetühüm ve yüs’elun

20. Ve kalu lev şaer rahmanü ma abednahüm ma lehüm bi zalike min ılmin in hüm illa yahrusun

21. Em ateynahüm kitabem min kablihı fe hüm bihı müstemsikun

22. Bel kalu inna vecedna abaena ala ümmetiv ve inna ala asarihim mühtedun

23. Ve kezalike ma erselna min kablike fı karyetim min nezırin illa kale mütrafuha inna vecedna abaena ala ümmetiv ve inna ala asarihim muktedun

24. Kale e ve lev ci’tüküm bi ehda mimma vecedtüm aleyhi abaeküm kalu inna bima ürsiltüm bihı kafirun

25. Fentekamna mihüm fenzur keyfe kane akıbetül mükezzibın

26. Ve iz kale ibrahımü li ebıhi ve kavmihı innenı beraüm mimma ta’büdun

27. İllellezı fetaranı fe innehu seyehdın

28. Ve cealeha kelimetem bakıyeten fı akıbihı leallehüm yarciun

29. Vel metta’tü haülai ve abaehüm hatta caehümül hakku ve rasulüm mübın

30. Ve lemma caehümül hakku kalu haza sıhruv ve inna bihı kafirun

31. Ve kalu lev la nüzzile hazel kur’anü ala racülim minel karyeteyni azıym

32. E hüm yaksimune rahmete rabbik nahnü kasemna beynahüm meıyşetehüm fil hayatid dünya ve rafa’na ba’dahüm fevka ba’dın deracatil li yettehıze ba’duhüm ba’dan suhriyya ve rahmetü rabbike hayrum mimma yecmeun

33. Ve lev la ey yekunen nasü ümmetev vahıdetel le cealna li mey yekfüru bir rahmani li büyutihim şükufem min fiddativ ve mearice aleyha yazherun

34. Ve li büyutihim ebvabev ve süruran aleyha yettekiun

35. Ve zuhrufa ve in küllü zalike lemma metaul haytiod dünya vel ahıratü ınde rabbike lil müttekıyn

36. Ve mey ya’şü an zikrir rahmani nükayyıd lehu şeytanen fe hüve lehu karın

37. Ve innehüm le yesuddunehüm anis sebıli ve yahsebune ennehüm anis sebıli ve yahsebune ennehüm mühtedun

38. Hatta iza caena kale ya leyte beynı ve beyneke bu’del meşrikayni fe bi’sel karın

39. Ve ley yenfeakümül yevme iz zalemtüm enneküm fil azabe müşterikun

40. E fe ente tüsmius summe ev tehdil umye ve men kane fı dalalim mübın

41. Fe imma nezhebenne bike fe inna minhüm müntekımun

42. Ev nüriyenne kellezı veadnahüm fe inna aleyhim muktedoirun

43. Festemsik billezı uhıye ileyk inneke ala sıratım müstekıym

44. Ve innehu lezikrul leke ve li kavmik ve sevfe tüs’elun

45. Ves’el men erselna min kablike mir rusülina e cealna min dunir rahmani alihetey yu’bedun

46. Ve le kad erselna musa bi ayatina ila fir’avne ve meleihı fe kale inni rasulü rabbil alemın

47. Felemma caehüm bi ayatina iza hüm minha yadhakun

48. Ve ma nürıhim min ayetin illa hiye ekberu min uhtiha ve ehaznahüm bil azabi leallehüm yarciun

49. Ve kalu ya eyyühes sahırud’u lena rabbeke bima ahide ındeke innena le mühtedun

50. Felemma keşefna anhümül azabe izahüm yenküsun

51. Ve nada fir’avnü fı kamihı kale ya kavmi e leyse lı mülkü mısra ve hazihil enharu tecrı min tahtı e fe la tübsırün

52. Em ene hayrum min hazellezı hüve mehınüv ve la yekadü yübın

53. Fe lev la ülkıye aleyhi esviratüm min zehebin ev cae meahül melaiketü mukterinın

54. Festehaffe kavmehu fe etauh innehüm kanu kavmen fasikıyn

55. Felemma asefununtekamna minhüm fe ağraknahüm ecmeıyn

56. Fe cealnahüm selefev ve meselel lil ahırın

57. Ve lemma duribebnü meryeme meselen iza kavmüke minhü yesıddun

58. Ve kalu e alihetüna hayrun em hu ma darabuhü leke illa cedela bel hüm kavmün hasımun

59. İn hüve illa abdün en’amna aleyhi ve cealnahü meselel li benı israıl

60. Ve lev neşaü le cealna minküm melaiketen fil erdı yahlüfun

61. Ve innehu le ılmül lissaati fe la temterunne biha vettebiun haza sıratum müstekıym

62. Ve la yesudodennekümüş şeytan innehu leküm adüvvün mübın

63. Ve lemma cae ıysa bil beyyinati kale kad ci’tüküm bil hıkmeti ve li übeyyine leküm ba’dallezı tahtelifune fıh fettekullahe ve etıy’un

64. İnnellahe hüve rabbı ve rabbüküm fa’büduh haza sıratum müstekıym

65. Fahtelefel ahzabü mim beynihim fe veylül lillezıne zalemu min azabi yevmin elım

66. Hel yenzurune illes saate en te’tiyehüm bağtetev ve hüm la yeş’urun

67. El ehıllaü yevmeizim ba’duhüm li ba’dın adüvvün illel müttekıyn

68. Ya ıbadi la havfün aleykümül yevme ve la entüm tanzenun

69. Ellezıne amenu bi ayatina ve kanu müslimın

70. Üdhulül cennete entüm ve ezvacüküm tuhberun

71. Yütafü aleyhim bi sıhafim min zehebiv ve ekvab ve fıha ma teştehıhil enfüsü ve telezzül a’yün ve entüm fıha halidün

72. Ve tilkel cennetülletı uristümuha bima küntüm ta’melun

73. Leküm fiha fakihetün kesıratüm miha te’külun

74. İnnel mücrimıne fı azabi cehenneme halidun

75. La yüfetteru anhüm ve hüm fıhi müblisun

76. Ve ma zalemnahüm ve lakin kanu hümüz zalimın

77. Ve nadev ya malikü li yakdı aleyna rabbük kale inneküm makisun

78. Lekad ci’naküm bil hakkı ve lakinne ekseraküm lil hakkı karihun

79. Em ebramu emran fe inna mübrimun

80. Em yahsebune enna la nesmeu sirrahüm ve necvahüm bela ve rusülüna ledeyhüm yektübun

81. Kul in kane lirrahmani veledün fe ene evvelül abidın

82. Sübhüne rabbis semavati vel erdı rabbil arşi amma yesıfun

83. Fezerhüm yahudu ve yel’abu hatta yülaku yevmehümüllezı yuadun

84. Ve hüvellezı fis semai ilahüv ve fil erdı ilah ve hüvel hakımül alım

85. Ve tebarakellezı lehu mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve ındehu ılmüs saah ve ileyhi türceun

86. Ve la yemliküllezıne yed’une min dunihiş şefaate illa men şehide bil hakkı ve hüm ya’lemun

87. Ve lein seeltehüm men halekahüm le yekulünnellahü fe enna yü’fekun

88. Ve kıylihı ya rabbi inne haülai kavmül la yü’minun

89. Fasfah anhüm ve kul selam fe sevfe ya’lemun

ZUHRUF SÛRESİ ANLAMI

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Hâ. Mîm.

2. Apaçık Kitab'a andolsun ki!

3. Muhakkak ki biz onu düşünüp anlayasınız diye Arapça bir Kur'an kılmışızdır.

4. O, katımızda bulunan Ana kitap'ta (Levh-i mahfuz'da) dır. Yücedir, hikmet doludur.

5. Haddi aşan bir kavimsiniz diye, sizi o Kur'an'la uyarmaktan vaz mı geçelim?

6. Daha öncekilere de nice peygamberler göndermiştik.

7. Kendilerine ne zaman bir peygamber gelse, mutlaka onu alaya alırlardı.

8. Biz onlardan daha güçlü olanları da helâk ettik. Nitekim öncekilere âit nice misaller geçmiştir.

9. Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette: "Onları Azîz ve her şeyi bilen Allah yarattı." derler.

10. O size yeri beşik yapmış ve yol bulasınız diye orada size yollar vâretmiştir.

11. O ki, gökten bir ölçüye göre su indirdi. Biz o su ile ölü bir memleketi canlandırdık. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.

12. O Allah ki, bütün çiftleri yarattı ve sizin için bineceğiniz gemiler ve hayvanlar vâretti.

13. Ki onların sırtlarına binesiniz. Sonra üzerlerine kurulduğunuzda Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve: "Bunu bizim emrimize vereni tesbih ederiz. Yoksa bizim buna gücümüz yetmezdi." diyesiniz.

14. "Biz şüphesiz ki Rabbimize döneceğiz."

15. Kullarından bir kısmını O'nun bir cüz'ü kıldılar. İnsan gerçekten apaçık bir nankördür.

16. Yoksa Allah, yarattıkları arasından kızları kendisine aldı da oğulları size mi ayırdı?

17. İçlerinden birisi, Rahman'a isnad ettiği kız evlâtla müjdelenince yüzü kapkara kesilir, öfkesini içine atar.

18. Yoksa onlar, süs içinde yetiştirilip de mücadelede açık olmayanı mı? (Meramını tam olarak anlatamayan kızları mı O'na yakıştırıyorlar?)

19. Onlar Rahman'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Acaba yaratılışlarını mı görmüşler? Onların bu şâhitlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir.

20. Ve derler ki: "Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz onlara tapmazdık." Onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.

21. Yoksa biz onlara (Kur'an'dan) önce bir kitap verdik de ona mı tutunuyorlar?

22. Hayır! Onlar derler ki: "Doğrusu biz atalarımızı bu din üzerinde bulduk ve biz de onların izlerinde gitmekteyiz."

23. İşte böyle. Senden önce de, hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek, oranın refah içinde şımaranları mutlaka şöyle demişlerdir: "Doğrusu biz atalarımızı bu din üzerinde bulduk ve biz de onların izlerinde gitmekteyiz."

24. "Şayet ben size atalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?" deyince, dediler ki: "Doğrusu biz sizinle gönderilen şeyi inkâr ediyoruz."

25. Biz de onlardan intikam aldık. Bak! Yalanlayanların sonu nasıl oldu?

26. İbrahim babasına ve kavmine demişti ki: "Ben sizin taptıklarınızdan uzağım."

27. "Ben yalnız beni yaratana taparım. Çünkü O beni doğru yola iletecektir."

28. Bu sözü, ardından geleceklere devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı. Artık belki doğru yola dönerler.

29. Doğrusu ben bunları da atalarını da, kendilerine hak ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar geçindirdim.

30. Hak kendilerine gelince: "Bu bir sihirdir, doğrusu biz onu tanımıyoruz." dediler.

31. Ve dediler ki: "Bu Kur'an iki şehirden (Mekke ve Taif'ten) bir büyük adama indirilmeli değil miydi?"

32. Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların maişetlerini (geçimliklerini) kendi aralarında biz taksim ettik. Kimini kimine derece derece üstün kıldık ki, bir kısmı bir kısmını iş adamı edinsin, (böylece kaynaşsınlar). Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.

33. Eğer bütün insanlar (küfre meyledip) tek bir ümmet olma durumuna düşmeyecek olsaydı, Rahman olan Allah'ı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını, çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık.

34. Evlerinin kapılarını, üzerine yaslanacakları koltukları.

35. Ve onları altın ziynetlere boğardık. Bütün bunların hepsi sadece dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret ise Rabbinin katında muttakilere (O'nun azabından sakınıp rahmetine sığınanlara) mahsustur.

36. Kim Rahman olan Allah'ın zikrinden göz yumarsa, biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık o onun ayrılmaz bir arkadaşıdır.

37. Hiç şüphesiz ki şeytanlar o insanları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda bulunduklarını, hidayete erdirilmiş olduklarını zannederler.

38. Nihayet o bize geldiği zaman der ki: "Ey şeytan! Keşke benimle senin aranda gün doğusu ile gün batısı kadar uzaklık olsaydı. Ne kötü arkadaşmışsın sen!"

39. Zulmettiğiniz için bugün (pişmanlık) size hiçbir fayda vermeyecektir. Şüphesiz ki siz azapta da ortaksınız.

40. O sağırlara sen mi işittireceksin? Yahut körleri ve apaçık sapıklıkta olanları sen mi hidayete erdireceksin?

41. Resulüm! Biz seni aralarından alıp götürsek dahi, yine de onlardan intikam alırız.

42. Yahut onlara vâdettiğimiz azabı sana gösteririz. Çünkü bizim onlara gücümüz yeter.

43. Resulüm! Sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin.

44. Doğrusu Kur'an sana ve kavmine bir öğüttür. Yakında ondan sorguya çekileceksiniz.

45. Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize sor! Biz Rahman'dan başka tapılacak ilâhlar kılmış mıyız?

46. Andolsun ki biz Musa'yı âyetlerimizle Firavun'a ve ileri gelenlerine göndermiştik. Onlara: "Ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim." demişti.

47. Onlara âyetlerimizle varınca, bunlara gülüvermişlerdi.

48. Onlara gösterdiğimiz her bir âyet (mucize) diğerinden daha büyüktü. Belki dönerler diye onları azaba uğrattık.

49. Dediler ki: "Ey sihirbaz! Sana verdiği ahde göre Rabbine bizim için duâ et! Artık biz doğru yola geleceğiz."

50. Fakat biz onlardan azabı kaldırınca sözlerinden hemen caydılar.

51. Firavun kavmi içinde seslenerek şöyle dedi: "Ey kavmim! Mısır'ın mülk ve saltanatı ile memleketimde akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz?"

52. "Yoksa ben, nerede ise meramını anlatamayacak durumda olan şu zavallı adamdan daha üstün değil miyim?"

53. "Ona altın bilezikler verilmeli veya beraberinde ona yardım edecek melekler gelmeli değil miydi?"

54. Firavun milletini küçümsedi, amma onlar yine de kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış fâsık bir topluluk idiler.

55. Ne zaman ki bizi öfkelendirdiler, onlardan intikam aldık, hepsini suda boğduk.

56. Ve onları sonradan gelecek (inkârcılar) için geçmiş bir ibret numunesi kıldık.

57. Meryemoğlu İsa misâl verilince, senin kavmin hemen bağrışmaya başladılar.

58. "Bizim ilâhlarımız mı iyidir, yoksa o mu?" dediler. Sırf seninle tartışmak için bu misâli getirdiler. Hayır! Doğrusu onlar kavgacı bir topluluktur.

59. O, sadece kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına numune kıldığımız bir kuldur.

60. Eğer dileseydik, yeryüzünde sizden sonra yerinize geçecek melekler yaratırdık.

61. O (İsa) kıyametin kopacağını gösterir bir ilimdir. Ondan hiç şüphe etmeyin ve bana tâbi olun. Doğru yol budur.

62. Sakın sizi şeytan çevirmesin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.

63. İsa apaçık delilleri getirdiği zaman demişti ki: "Ben size hikmet getirdim. Bir de ayrılığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. Allah'tan korkun ve bana itaat edin."

64. "Şüphesiz ki Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, doğru yol budur."

65. Aralarında çıkan gruplar birbirleri ile ayrılığa düştüler. Acıklı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin hâline!

66. Onlar hiç ummadıkları bir sırada kıyamet zamanının ansızın başlarına gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?

67. Dostlar, o gün birbirine düşmandır; takvâ sahipleri müstesnâ.

68. Ey kullarım! Bugün size korku yoktur ve üzülmeyeceksiniz de.

69. Onlar âyetlerimize inanmış ve müslüman olmuşlardı.

70. Girin cennete! Siz ve eşleriniz ağırlanıp sevindirileceksiniz!

71. Onların etrafında altın tepsiler ve kadehlerle dolaşılır. Canlarının çektiği ve gözlerin hoşlandığı her şey orada vardır ve siz orada ebedî kalacaksınız.

72. İşte yaptıklarınıza karşılık olarak size miras verilen cennet budur.

73. Orada sizin için çok meyveler var, onlardan yersiniz.

74. Şüphesiz ki suçlular cehennem azabında ebedî kalacaklardır.

75. Kendilerinden (azap) hiç hafifletilmeyecektir. Onlar orada tamamen ümitsizdirler.

76. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zâlim kimselerdi.

77. "Ey cehennem muhafızı! Rabbin hiç değilse canımızı alsın, bizim işimizi bitirsin!" diye feryat ederler. O da: "Siz böyle kalacaksınız!" der.

78. Andolsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.

79. Yoksa onlar bir işe kesin karar mı verdiler? Doğrusu biz de kararlıyız!

80. Yoksa bizim kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır! İşitiriz ve yanlarında bulunan elçilerim de (her yaptıklarını) yazmaktadırlar.

81. De ki: "Rahman'ın çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki elbette ben olurdum."

82. Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah, onların vasıflandırdıkları noksan sıfatlardan münezzehtir.

83. Bırak onları! Kendilerine vâdedilen günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynayıp dursunlar.

84. Gökteki ilâh da, yerdeki ilâh da O'dur. O, hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.

85. Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunan her şeyin hükümranlığı kendisine âit olan Allah ne yücedir! Kıyametin vaktine dair bilgi O'nun katındadır. Siz O'na döndürüleceksiniz.

86. Allah'ı bırakıp da taptıkları şeyler, şefaat edemezler. Ancak bilerek hak ile şâhitlik edenler bunun dışındadır.

87. Andolsun ki onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan, elbette: "Allah!" derler. O hâlde nasıl çevriliyorlar?

88. O'nun şözü şudur: "Ey Rabbim! Bunlar iman etmeyen bir topluluktur."

89. Resulüm! Şimdilik sen onlardan yüz çevir. De ki: "Size selâm olsun!" Yakında bilecekler.