​​​​Beyaz Ufuklara yolculuk!

YUSUF Dursun, tarihi romanlarının yanı sıra çocuk edebiyatı alanında verdiği eserlerle, takdirleri toplamış bir yazar… Nar Yayınlarından çıkan 172 sayfalık “Beyaz Ufuklara” isimli kitabı çok naif duyguların işlendiği güzel bir roman. 1949 Yozgat Musabeyli doğumlu olan Dursun, öğretmen kökenli bir yazar ve aynı zamanda bir şair de…

Küçük Ayşe çok çalışkan bir talebidir. İlkokulu birincilikle bitirir. Ortaokula da gitmek ister fakat ailesi pek buna rıza göstermez. Ama Ayşe okuma aşkıyla yanıp tutuşmaktadır. Ailesini, kendinden beklenilmeyen büyük bir çabayla razı eder. Ortaokulu da birincilikle bitirir. Sıra başka bir ilçede lise okumaya gelmiştir. Üstelik yatılı okuyacaktır. Ailesinden ayrılmak zordur ama o okumaktan başka bir şey düşünmüyordur. Yazar Yusuf Dursun, roman kahramanı Ayşe’nin gerçek hayatta var olduğunu ve ondan dinledikleriyle bu romanı yazdığını belirtiyor. Son derece sade bir Türkçe ile yazılan roman, şairlik yönü daha ağır basan Dursun’un, kelime oyunları yerine sadeliği tercih etmesini de ön plana çıkarıyor. Kısa Beyaz Ufukları okurken son derece ferah ve duygusal bir yolculuk yapacaksınız.

--------------------

Lansman nedir ya!

Ben uyuz oluyorum, yabancı kelimeleri zorla bize dayatma girişimlerine. Lnasman da bunlardan biri. Dostum Mehmet Nuri Yardım geçenlerde bununla ilgili bir paylaşım yaptı, diyor ki: “Tedavüle sokulan kötü kelimelerden biri de ‘lansman’dır. Ne demekse? Tabii bize dayatılan manasını biliyorum ama ecnebi bir kelimeyi güzel Türkçemize niçin ekleyelim? Üstelik “tanıtım”, “duyuru”, “reklâm”, “ilan” ve daha onlarca karşılığı varken... Ama bazılarında aşağılık kompleksi var malum. İlle de bu köksüz kelimeyi kullanacak. Fransızlar, İngilizler yeni ürünlerini tanıtırken Türkçe kelimeler kullanıyor mu, asla ve kat’a. Öyleyse biz niçin bu yola girelim? Üstelik zevksiz ve ruhsuz bir kelime. Tanıtımı değil de ‘lansman’ı yapılan ürünlerin toplantılarına gitmemek lâzım. Ben gitmiyorum. Bir kelimeden ne çıkar dememeli. Bir dil bu şekilde bozulur. Bizim muhteşem lisanımıza böyle bir kötülüğü yapmaya kimsenin hakkı yok.

Rahmetli Nihad Sami Banarlı, Kubbealtı Neşriyat’tan çıkan “Türkçe’nin Sırları” isimli kitabında Türkçe’nin korunmasına özen gösterilmesini istiyordu. Banarlı, "Bir dilin kelimelerini hor görmek, hakir görmek, hele şu veya bu politik veya ideolojik sebeple dilden atılabilir görmek, en az, onların oluş ve yontuluş tarihini bilmemekten, hatta sevmemekten doğan büyük bir gaflettir” diyor… Banarlı’nın bu kitabını okumakta yarar var.