İşte Özkan'ın yazısının o bölümü:
Lakin bakın! Kuyuya çocuk yaşta atılan ve yeniden atılmak için günü sayılan bir Yusuf'umuz daha var bizim. Yakup Köse'miz var! 28 Şubat'ta 14 yaşındayken işkenceye maruz kalan, kimsesiz bırakılan, idamla yargılanıp kalemi kırılan, çocukluğu gençliği çalınan kardeşimiz.
Hayata Dönüş Operasyonu'nun yapıldığı günlerde, kaldığı cezaevine düzenlenen benzeri bir operasyon nedeniyle suçlandı ve 32 arkadaşıyla beraber toplam 228 yıla çarptırıldı Yakup Köse. Zamanlaması son derece manidar şekilde! Aynı suçlamayla açılan başka bir dava düşerken bu dava yıllarca sündürüldü ve cezalar paralelin şahlandığı günlerde onandı. Milyonlarca insanın hayatını alt üst etmiş somut bir darbe olan28 Şubat davası buharlaşırken, Salih Mirzabeyoğlu içerde unutulup darbeci Çevik Bir dahil 103 sanığın tamamı tahliye olurken yani.
Unutmayalım ki bu coğrafyada olan hiçbir şey birbirinden bağımsız değildir.3 Temmuz'da Mısır'da dünyanın gözü önünde yapılan askeri darbenin geçen yıl Türkiye'de yaşananlarla ilgisi olmadığı söylenebilir mi? Darbeye göz yumanlar, darbe diyemeyenler, Mısırlı sivillerin keskin nişancılarla avlanmasını bile makulleştirmeye çalışanlar,diktatör Mübarek'in salıverilmesini,cumhurbaşkanı Mursi'nin yargılanmasını haklı bulup darbeci Sisi'yişirinleştirmeye çalışanlar darbe mahkemesinin 26 dakikada 529 idam kararı çıkarmasını onaylıyorlar şimdi de. Ya suskunlukla ya yarım ağızla. Fotoğraf çok net be!
Yakup Köse de, Mirzabeyoğlu da, Mısır'daki 529 da kuyudaki Yusuf'umuzdur bizim. Herkes ona göre alsın pozisyonunu. Ne geliyorsa elinden, onu yapsın, kardeşini kurtarsın.
Umulur ki "kurtulanlar"dan olunur.