Türkiye Adalet Araştırmaları Merkezince (TÜRKAD) İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası Doktora Salonunda "Darbeler ve 17-25 Aralık Yargı Darbesi" başlıklı panel düzenlendi. Panele Eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, TÜRKAD Başkanı Mehmet Sarı, Avukat Mustafa Doğan İnal, Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Alkin, Sabah Gazetesi yazarı Kenan Kıran, Doç. Dr. Selman Öğüt, Av. Yasin Şamlı ve çok sayıda hukukçu katıldı. Panelin açılışında konuşan Kahraman, Türkiye'nin başkanlık sistemine geçmesiyle makas değiştirdiğini dile getirerek, şunları söyledi:
15 Temmuz işgal teşebbüsüydü
"Hollanda'da, Almanya'da, İtalya'da, Amerika'da, Kanada'da sistem değiştirilmesini isteyenlere konuşma imkânı tanınmadı, istemeyenlerle meydanları açtılar. Hedef ne? Türkiye istikrarlı hale gelmesin. Bir haçlı savaşıyla karşı karşıyayız. Bu zihniyet günümüzde devam ediyor. Dini bütün, sağlam bir insanı Türkiye'nin başında istemiyorlar ve mutlaka gitmesini istiyorlar. Eğer Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan gibi kuvvetli bir şahsiyet olmasaydı gezide de giderdi, Hakan Fidan hadisesinde de giderdi, 17-25 Aralık'ta da giderdi. Dik duruyor, milletine güveniyor. 15 Temmuz'u onun sayesinde atlattık. Eğer meydana çıkıp milletini çağırmasaydı, o millet ona inanarak gelmeseydi Türkiye bitmişti. 15 Temmuz bir darbe girişimi değil, bir işgal teşebbüsüydü.”
FETÖ hain emellerinde başarıya ulaşamadı
17-25 Aralık'ın hukukun temel ilkelerine aykırı davranıldığında ülkeye ne kadar büyük zararlar verildiğinin en büyük ispatı olduğunu belirten Prof. Dr. Mahmut Ak, " FETÖ'nün 17-25 Aralık'ta yargısal bir faaliyetmiş gibi yapmış olduğu hukuksuz davranışlarının asıl amacının demokrasiye darbe vurarak, seçilmiş bir hükümeti düşürmek olduğu hepimizin bildiği bir gerçektir. FETÖ'nün 15 Temmuz hain darbe girişimi de bu amaçtan hareketle yapılmaya çalışılmış, ama çok şükür ki başarıya ulaşmamıştır. Bunlar her ne kadar acı tecrübeler de olsa, milli birlik ve beraberliğin önemini bir kez daha göstermiştir” dedi.
Algı operasyonu toplumda karşılık bulmadı
17-25 Aralık soruşturması ve sürecinin, ceza soruşturması adı altında hukuksuzlukların tezahür ettiği bir süreç olduğunu kaydeden Avukat Mehmet Sarı, "Adaletin tesis edilmesi bir yana 82 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının mağdur edilmesi hedeflenmiştir. Savcı kılığındaki kimselerin hukuksuz operasyon ve soruşturmalarına maruz kaldığımız bir süreci yaşadık. Burada bir uluslararası istihbarat şebekesinin ülkemize, meşru, seçilmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümetine karşı bir girişimi olduğunu gördük. Yaratılmak istenen yolsuzluk algısının kamuoyunda istenen karşılığı bulmadı. 17-25 Aralık operasyonlarının bir darbe girişimi olduğu da açık ve net şekilde ortaya çıktı.” ifadelerini kullandı.
FETÖ ABD ile birlikte hareket etti
17-25 Aralık'ta FETÖ’nün yolsuzluk algısıyla hükümeti düşürüp toplum nazarında itibarsız hale getirmeye çalıştığının altını çizen Avukat Mustafa Doğan İnal, “FETÖ’nün bunu tek başına yapmadığını daha sonra öğrendik. Bunu Amerika ile birlikte yapmışlar. Çünkü şu anda 17-25 Aralık dosyasında var olan delillerin tamamı Halkbank dosyasında var. Buradaki bütün iddialar Halkbank dosyasında aynen mevcut. Tamamen belgeleri dışarı çıkartmışlar, bütün ses kayıtları, bütün belgeler var. Dolasıyla bu ihanet, Türkiye ölçekli, bir hoca kılıklı adamın yönetime, siyasete ortak olmak veya yönetimi ele geçirmek için yapmış olduğu bir hamle değildi." diye konuştu.
Türk Lirası ciddi değer kaybı yaşadı
Türkiye'nin son 17 yılda oyun kurucu ülke olmasının memnuniyetle karşılanmadığını söyleyen Prof. Dr. Kerem Alkin şu değerlendirmelerde bulundu: "Gezi olaylarının aniden çıktığı iddia ediliyor. Oysa uluslararası televizyon kanallarının bir hafta öncesinden canlı yayın araçlarını kiraladığını öğrendik. Bunu da o dönemki hükümetimizle, ekonomi yönetimiyle paylaştığımız bir süreçtir. Çünkü ekonomiyi çökertmek için döviz kurlarına operasyon yapmaları gerekiyordu. Gezi olayları etkili yönetildi ve o dönemde Amerikan Merkez Bankasının aldığı sert tedbirler nedeniyle dünyadaki birçok gelişmekte olan ülkenin parası değer kaybederken, gezi olaylarında biz paramızın değerini koruyabildiğimiz kadar korumaya çalıştık. Maalesef 17-25 Aralık'ta operasyonun dozajını çok daha sertleştirdiler ve buna bağlı olarak maalesef Türk Lirası ciddi değer kaybıyla karşı karşıya kaldı."
Cumhurbaşkanımız tehditlere boyun eğmedi
Gazeteci Yazar Kenan Kıran da 7 Mayıs 2010'da CHP'ye yönelik operasyon yapıldığını, 11 Nisan 2010'da AK Parti Hükumeti bürokratlarının ve başbakanın dinlenmeye başladığını, 17- 25 Aralık 2013'te operasyon düzenlendiğini anlatarak şöyle konuştu: "MHP Genel Başkanı Bahçeli o dönem 'Fetullah Gülen cemaati faaliyetlerini durdursun.' dedi, 27 Nisan 2011'de ve 12 Haziran 2011 seçimlerinden hemen önce bu çağrıda bulunduğu için kaset operasyonu başladı. Mayıs ayında CHP'ye, daha sonra AK Parti'ye yönelik kumpas ve MHP'ye yönelik kumpas vardı. Maalesef CHP'ye yönelik olanda başarılı olundu. 17-25 Aralık operasyonunda, Sayın Cumhurbaşkanımız o dönem başbakandı ve Konya'da bu operasyona, tehditlere boyun eğmeyeceğini ifade etti. MHP'ye yönelik kumpasta da Sayın Devlet Bahçeli FETÖ'nün siyasete yönelik girişimi engelledi."