NEŞAT GÜNDOĞDU/ANKARA
İHH İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER) tarafından şubat ayında yayımlanan “Suriye Zindanlarındaki Tutsak Kadınlar” raporunda birçok çarpıcı değerlendirme yer aldı. Hümeyra Kutluoğlu Karayel, Kadriye Sınmaz ve Zülfiye Zeynep Bakır tarafından kaleme alınan raporda insani, siyasi ve iktisadi her alanda kronikleşen krizlerin yaşandığı Suriye’de en büyük zararı görenlerin kadınlar ve çocuklar olduğu vurgulandı. Suriye’de şu ana kadar 450 bine yakın sivilin öldürüldüğünün belirtildiği raporda Suriye hükümeti tarafından uluslararası hukuk kurallarının çiğnendiğinin altı çizildi. Uluslararası hukuka göre yasak olan varil bombaları ile 2012-2015 yılları arasında Suriye Rejimi tarafından yoğun olarak kullanıldığı ve 5 bin 150 varil bombasıyla ölen 12 bin 179 kişinin yüzde 96’sının siviller olduğu kaydedildi. Kadınlara yönelik büyük bir umursamazlık olduğunun da vurgulandığı raporda Mart 2011 ile Kasım 2016 tarihleri arasındaki beş yıllık sürede öldürülen sivil kadın sayısı 22 bin 823 olduğu, sadece 2017 yılında Suriye’de katledilen 10 bin 204 sivilin bin 536’sının ise savaşla hiçbir ilgisi olmayan kadınlardan oluştuğu vurgulandı. Şu anda Suriye hapishanelerinde tutsak halde bulundurulan 18-45 yaş aralığında 6 bin 700 ile 13 bin arasında kadın olduğu tahmin ediliyor.
Sesimizi güçlü şekilde çıkarmalıyız
Suriye’de kadınların uğradığı zulümlerin son bulması için çalışan İHH Başkan Vekili ve Vicdan Hareketi Sözcüsü Yavuz Dede, kadın haklarını öncelediklerini söyleyen feminist örgütlerin Suriyeli kadınlara yapılan bu zulme karşı çalışma yapması gerektiğini söyledi. Dede, var olan hadisenin boyutlarına bakıldığı zaman bunun kadın haklarını önceleyen kurum ve kuruluşların ciddi bir şekilde tepki göstermesi gereken bir durum olduğunu belirterek, “Bu insanların bir dakika bile içeride kalması çok büyük bir zulüm. Onun için çok güçlü bir şekilde sesimizi çıkarmamız lazım. Bu anlamda herkesi 8 Mart’ta yapılacak mitinge çağırıyoruz. Diğer kurum kuruluşlar kendi hedeflediklerin alanlar üzerinden muhakkak bir çalışma düşünüyorlardır ama bu çalışmalarda Suriyeli kadın ve çocukların da yer almasını isteriz. Birçok yerden bu olaya insanların duyarlı olduğunu göstermemiz lazım” ifadelerini kullandı.
Zulme ‘dur’ diyeceğiz
Türkiye Adalet Araştırmaları Merkezi (TÜRKAD) Başkan Yardımcısı Avukat Öznur Uslu, Türkiye'de muhalefet malzemesi olarak kullanılsa da Türkiye'nin Suriyeli mültecilere özellikle kadın ve çocuklara kapısını açmasını desteklediklerinin ifade etti. Uslu, Vicdan Hareketi’nin girişimine destek vererek, “ABD zulmü temsil ederken, biz gerek kapımızı açarak elimizle zulme ‘dur’ dedik, gerekse ‘Vicdan Hareketi’ gibi organizasyonlarla o mazlum ve mağdurların haklarını dünyaya duyurup, uluslararası mahkemelerde bu zulmü yapanların yargılanmasını sağlayarak zulme dilimizle ‘dur’ diyeceğiz. Suriye'de tecavüze uğrayan kadınlar ve öldürülen çocuklarla ilgili Türkiye'deki feminist STK'ların çalışma yapmamasını hiç yadırgamıyorum. Türkiye'de mültecilere karşı bir nefret söylemi yürütülmesinde ve ekonomik sıkıntıları bile mültecilere mal etmede bu tür STK'ların da payı vardır. Mültecilerin suç oranları ve enflasyonu yükselttiği kesinlikle doğru değildir. Bu konudaki iddiaların hepsi algı oyunun birer parçasıdır” diye kaydetti.