Macar bilim insanları, Macarcanın bilim dünyasında Fin-Ugor dil ailesinde yer aldığını, genetik kökeni henüz bilimsel olarak ispat edilememesine rağmen Macarların da Türk olduğu konusunda genel kanaatin kabul gördüğünü belirtiyor.
Macar Doğa Bilimleri Müzesi yetkilisi Antropolog Zsolt Bernart ve Macar Bilimler Akademisi Üyesi Türkolog ve Osmanlı Tarihçisi Dr. Balazs Sudar, Macarların tarihi ve kökenine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bernart, Macarların kökenine dair tartışmanın tarih araştırmacıları arasında eskiden beri var olduğunu ama bugün genel kanaatin, dil yapısında Finceden çok daha fazla Türkçe kökenli kelime bulunmasına rağmen Macarcanın Fin-Ugor dilleri arasında yer aldığını, Macarların etnik kökeninin ise Türk olduğunun kabul edildiğini söyledi.
Macarları bugünkü Macaristan topraklarına getiren ve yaklaşık 400 yıl boyunca yöneten Arpad hanedanı üyesi Kral 3. Bela'nın kemiklerinin günümüze kadar ulaştığına dikkati çeken Bernart, DNA sonuçlarına göre Bela'nın İskandinav ile Kuzey Kafkasya bölgesi arasından geldiğini gösterdiğini kaydetti.
Bernart, ''Genetik araştırmalar Macarların Fin-Ugor kökene sahip olmadığını ispatlıyor. Ayrıca dil ile genetik kökenin aynı olması da gerekmiyor. Macarca Fin-Ugor kökenli bir dil olabilir ama örneğin Bulgarlar Slav dilini konuşmalarına rağmen onların Slav kökenli bir millet olmadıklarını biliyoruz.'' diye konuştu.
Doğu'dan geldiği konusunda hiçbir şüphe bulunmayan Macarların, Avrupa'ya göç etmeye başladıklarında Avrupalıların yüzyıllar sonra Hunların tekrar Avrupa'ya geldiklerini söylediğini dile getiren Bernart, toplum yapısı, yaşam biçimi, savaş tekniği ve diğer birçok konuda Hunlarla Macarların benzediğini ama Hun-Macar ortak kökenin ne kadar geçmişe dayandığını bilinmediğini söyledi.
''Bizans imparatoru Macar kralına Türk kralı diye hitap ederdi''
9. yüzyılda bugünkü Macaristan'ı yurt edinen Macar boyları arasında kaç tane Türk, Kıpçak, Avar ya da Hun boyu olduğunun bilinmediğini belirten Bernart, o dönemde bozkırlarda yaşayan tüm milletlerin Hun mirasına sahip olduğunu savunduğunu ve bununla gurur duyduğunu ifade etti.
Bernart, İskitler döneminden Moğol istilasına kadar Avrupalıların, göçebe toplumların hepsini Hun olarak isimlendirdiğine dikkati çekerek, "Bu yüzden, Bizans imparatoru Macar kralına Türk kralı diye hitap ederdi." dedi.
''Macarların Doğu kökenli olduğu unutturulmaya çalışıldı''
Uzun yıllar boyunca Macaristan'da hüküm süren Avusturya İmparatorluğu ve Sovyetler Birliği'nin Macarların Doğu kökenli bir millet olduğunu unutturmaya çalıştığı şeklindeki iddiaları da değerlendiren Bernart, ''Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun askeri bakımdan en güçlüsü olan Macarların Doğu kökenli olduğunu unutturmak tabii ki Avusturya'nın çıkarınaydı. Benzer şekilde bu, Sovyetler Birliği'nin de siyasi çıkarınaydı. Sovyetler döneminde Macarların Fin-Ugor kökenli olduğunu savunan bilim insanları desteklendi. Türk asıllı millet olduğunu savunan bilim insanları ise engellendi.'' diye konuştu.
''Macarların kültür ve adetleri bozkırları yani Türk halklarını gösteriyor''
Macar Bilimler Akademisi Üyesi Türkolog ve Osmanlı Tarihçisi Dr. Balazs Sudar ise Macarların kökenine dair yapılan genetik araştırmalardaki en büyük sorunun çok az sayıda kalıntının günümüze kadar ulaşabilmiş olması yüzünden bugün Macarların kökenine dair net bir cevap verilemediğini söyledi.
Sudar, Macar Kralı 3. Bela'nın kalıntılarının DNA sonuçlarının Arpad hanedanı üyelerinin Avrasya kökenli olduğunu gösterdiğine ama bu konuda kesin bir sonuca henüz ulaşılamadığına işaret etti.
Sudar, ''Macar bilim dünyasında bu konuda çok ciddi araştırmalar olduğunu biliyorum. Macarcanın Fin-Ugor dil ailesine dahil olduğu net bir bilgi, bu konuda bilim dünyasında tartışma yok. Aynı şekilde Macarların kültür ve adetlerinin ise bozkırları yani Türk halklarını gösteriyor.'' diye konuştu.
Macarların bugünkü Macaristan'a göçü esnasında sadece 7 Macar boyuyla Hazar Kağanlığından kopan ve Türk boyu olduğu bilinen Kabarların da geldiğine dikkat çeken Sudar, ''Macarlar Karpat Havzasına geldiklerinde bu bölgede Avarlar, Cermenler ve Slavlar gibi birçok millet zaten yaşıyordu. Daha sonra Peçenekler, Kıpçaklar, İtalyanlar, Almanlar, Çingeneler de Macaristan'a göç etti. Sürekli göç neticesinde bugünkü Macarları tüm bu milletler oluşturuyor.'' dedi.
Türkçe ve Macarca arasındaki irtibatın çok eskilere dayandığını, Türkçe bilen birisinin kısa süre pratik yapınca Türkmence ya da Özbekçeyi de anlayabildiğini ama benzer şekilde Macarcayı öğrenemeyeceğini dile getiren Sudar, çünkü Macarcanın, Çuvaşça gibi Türkçenin bir parçası olmadığını anlattı. Sudar, ''Macarcada yaklaşık 350-400 civarında Türk asıllı kelime var. Bu olağanüstü büyük bir rakam. Macarlar bugünkü Macaristan'ı yurt edinmeden önce bu kelimeleri kullanmaya başlamışlardı. Bu da Macarların Türklerle ve Orta Asya ile uzun süreli bir bağlantısının olduğunu gösteriyor.'' değerlendirmesinde bulundu.
Macarların 12. yüzyıldan beri kendilerini Hunlarla ve Atilla ile akraba olduklarını düşündüklerini, Hunların Batı Avrupa'da olumsuz bilinmesine rağmen Macarların Hunları olumlu gördüğünü kaydeden Sudar, "Atilla, Batı Avrupa tarafından şeytan olarak görünürken Macarlar Atilla'yı olumlu ve büyük yönetici olarak görüyorlar." dedi.