Yerelde de değişim rüzgârı şart!

Türkiye'nin yüzüncü yılı aynı zamanda da seçim yılı oldu. Cumhurbaşkanı ve Meclis seçimlerin tamamlanmasıyla gözler yerel seçimlere çevrilmiş durumda. Ak Parti genel seçimlerle birlikte yaptığı yenilenmeyle seçimin kazananı oldu.

Cüneyd Altıparmak / analiz

Türkiye’nin 100.yılı bir yönüyle “seçimler yılı”. Cumhurbaşkanı ve Meclis seçimleri henüz bitti. Şimdi sırada yerel seçimler var. Büyükşehir belediye başkanı, ilçe belediye başkanı, ilçe belediye meclisi ve muhtarı ve il genel meclisi üyelerini seçeceğiz. Her halde tüm illerde seçmenin önüne dört pusula inecek. Muhtemelen Eylül/Ekim döneminde biz adayları ve ittifakları yine konuşmaya başlayacağız. Muhalefet blokunda “genel başkanlık” krizi mevcut ve halen Belediye seçimlerine dönük bir yapılanma ve çalışma görünmüyor. Sanırım bu konu bir süre daha devam edecek. Özellikle CHP bağlamında. Cumhur ittifakında ise yerel seçim gündemi oluşmuş durumda. Hatta şimdiden MHP ve AK Parti hangi illerde kimin aday göstermeyip diğerini destekleyeceği konusunda görüşmeler yapıyor. Hatta Sayın Bahçeli’nin özellikle muhalefetin kazandığı Büyükşehirlere dönük yaptığı “Mahalli İdareler Seçimlerinde takip edeceğimiz birinci stratejik hedefimiz mevcut belediye başkanlıklarımızı muhafaza ederek bunun üzerine yenilerini ve hatta daha çoğunu eklemektir. İkinci stratejik hedefimiz, Cumhur İttifakı’nın doğasına ve ruhuna muvafık hareket edip; muhalefet partilerinin yönetimindeki belediyelerin yürek yaralayan makus ve meyus hallerine son vermektir” biçimdeki beyanı önemli. Bu noktada MHP ve AK Partinin bir önceki seçimdeki dağılıma göre hareket edeceğini söyleyebiliriz. Birtakım revizyonlar pek tabii mümkün.

Yerel seçimlerin kendine has bir dokusu var. Genel seçimlerde etkili olan unsurlar yerini farklı durumlara bırakıyor. Adayın niteliği, seçmenin aday hakkındaki düşünceleri, imajı, oturuşu, bir yerde ağzından kaçan bir cümle, davranış biçimi… Seçmen izliyor ve karar veriyor. İyi bir aday belirlemek de yetmiyor. Bunun yanında belediye meclis üyelerini de doğru seçmek lazım. Bu da uzayıp giden listeler ve sonuçtan memnun olmayan bir partili kitle demek. Ne yaparsanız yapın bir küskünlük doğuyor. Bunu önlemek mümkün aslında. Ortaya somut bir kriter koymak ve bunu kamuoyuna açıklamak. Aday namzetlerine bunu izah etmek.

Son seçimde “ülkeyi değiştireceğiz” sloganıyla ortaya çıkan muhalefetin, aday kadrosunda büyük bir değişime gitmediğini gördük. Özellikle CHP’deki MYK atamalarından sonra “yeni görünümlü eski” kavramıyla karşılaştık. Ama AK Parti çok farklı bir yol izledi. Başarılı da oldu. Hiçbir motto üretmeden, bunu bir malzeme haline getirmeden kendi içinde büyük bir yenilenmeye gitti. Ve devamının geleceği sinyalini de güçlü biçimde verdi.

Genel seçimlerde üç dönem kuralını uyguladı. Bu sayede birçok isim liste dışı kaldı. Yeni isimler eklendi. Kadın ve genç kontenjanına önem verildi. Bakanların birçoğu milletvekili olunca bir kriter daha konuldu ve işletildi, istisnasız biçimde uygulandı. “Vekiller bakan olmayacak”! Kabine böylece yenilendi. Hatta yeni durumlar tahkim edildi. Bakan yardımcılarına bakanlık verilmesi, genel kurmay başkanın milli savunma bakanı olması vb. gibi.

Yerel seçim süreci -dediğim gibi- başladı aslında. Büyükşehirler için özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir konusunda partilerin nasıl bir pozisyon alacağı üç aşağı beş yukarı belli. Buralara ismi geçenlerden birileri aday olarak göreceğiz. Diğer illerde adayın “yerel bir figür” olması yanında iki temel durumun işletilmesi gerekiyor sanırım: “Seçmen Talebi” ve “Değişim Rüzgârı”.

Partilerin aday belirleme yöntemleri, siyasetteki ömrü ve oy alma oranları anlamında önemli. Yerel seçimlerde seçmenin refleksini iyi ölçmek ve ilk döneminde bile yıpranmayı başarmış(!) isimleri tekrar düşünmemek gerekiyor. Ciddi anket ve ölçümler ile sonuca ulaşmak mümkün. İlk soru mevcut başkan “gitsin mi kalsın mı” olmalı. İkinci soru ise “kiminle daha yüksek oy alabiliriz” ve nihayet üçüncü soru ile “kim belediye yönetiminde zafiyet göstermez” şeklinde olacak.

Türkiye Kent Konseyleri Birliği vesilesi ile şehirleri dolaşma imkânım oluyor. Yüksek oy ile seçilmenin sadece bir kriter olmaması gerektiğini gördüm. Zira başkan seçiliyor ama halk ile barışık değil veya yönetim konusunda zayıf kalabiliyor. Bu vesileyle ikinci temel dinamiğin değişim olduğunu söyleyebilirim. Ak Parti’nin başlattığı -diğer partilerin de katılması gereken- değişim rüzgârı temel bir kritere bağlanıp yerel seçimlerde de uygulanmalı… Başarılı sayılma şartları çoğaltılmalı ve başarılı olanların hakkı teslim edilmeli ama karşılığı kalmamış isimlerin başka görevlerde değerlendirilmek üzere yerlerine yeni isimlerin gelmesi yüzüncü yılın önemli bir adımı olur diye düşünüyorum.