A''la suresinin okunuşu, anlamı, tefsiri

A''la suresi Mekke''de nail olmuştur. On dokuz ayettir. Birinci ayetinde Cenab-ı Hak’kın en yüce olan ismi şerifi zikredilmiş olduğu için kendisine böyle ''A’lâ sûresi'' adı verilmiştir. A''la suresinin okunuşu, anlamı, tefsiri nasıldır? İşte A''la suresi hakkında bilgiler...

A'la suresi Mekke'de nail olmuştur. On dokuz ayettir. Birinci ayetinde Cenab-ı Hak’kın en yüce olan ismi şerifi zikredilmiş olduğu için kendisine böyle 'A’lâ sûresi' adı verilmiştir. A'la suresinin okunuşu, anlamı, tefsiri nasıldır? İşte A'la suresi hakkında bilgiler...

1- سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى “Rabb-i Âlâ’nın (Yüce Rabbinin) adını tesbih et.”

Allahın adını yanlış te’villerle bozmaktan tenzih et. Hem Allah hem de başkası için kullanılan isme bakıp da, her ikisini aynı görmekten kaçın.

Ayette “Rabb-i Â’lâ” ifadesindeki ism-i tafdil, tazim içindir.

Hadiste şöyle bildirilir: “O hâlde, Rabb-i Azîminin adını tesbih et.” (Vakıa, 74 ve 96) ayeti indiğinde Hz. Peygamber “bunu rükû’larınızda söyleyin” buyurdu. Bu ayet indiğinde ise “bunu da secdelerinizde söyleyin” dedi.

Daha önce rükû’da “Allahım, senin için rükûa vardım”, secdede ise “Allahım, senin için secde ettim” deniliyordu.

2- الَّذِي خَلَقَ فَسَوَّى “O ki, yaratıp düzene koydu.”

O yüce Rabbin her şeyi yarattı ve hilkatini düzgün yaptı. Her şeye onu ikmal edecek ve ihtiyacını tamamlayacak şeyleri de verdi.

3- وَالَّذِي قَدَّرَ فَهَدَى “O ki, takdir edip yol gösterdi.”

Eşyanın cinslerini, nevilerini, şahıslarını, miktarlarını, sıfatlarını, fiillerini ve ecellerini belirledi.

Allahın yol göstermesi,

-Meyiller vererek,

-İlham ederek,

-Deliller dikerek,

-Ayetler indirerek onları fıtrî ve ihtiyarî fiillere yönlendirmesidir.

4- وَالَّذِي أَخْرَجَ الْمَرْعَى “O ki, mer’ayı çıkardı.”

5- فَجَعَلَهُ غُثَاء أَحْوَى “Sonra da onu siyah bir sel köpüğü haline getirdi.”

6- سَنُقْرِؤُكَ فَلَا تَنسَى “Sana okutacağız da unutmayacaksın.”

Hz. Cebrailin diliyle sana okutacağız.

Veya okumayı ilham ile Seni okuyan biri yapacağız.

Ümmî olmana rağmen, hıfzının kuvveti sayesinde artık unutmayacaksın. Kur’anın gelecekten haber vermesi ve bunların gerçekleşmesi bir mu’cize olduğu gibi, bu hâl de Senin bir başka mu’cizen olacak.

7- إِلَّا مَا شَاء اللَّهُ “Yalnız Allah’ın dilediği müstesna.”

Ancak Allah tilavetini ortadan kaldırarak neshederse, onu unutursun.

Denildi ki: Bundan murad, çok az ve nâdiren unutmasıdır. Şöyle rivayet edilir: Hz. Peygamber namazda kıraat esnasında bir ayeti eksik okudu. Sahabe, ayetin neshedildiğini zannetti. Sorulduğu zaman Hz. Peygamber şöyle cevap verdi:

“Unutmuşum.”

Bundan murat, doğrudan unutmanın nefyi de olabilir. Çünkü bir şeyin azlığı nefiy manası da ifade eder.

إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَى “Çünkü O, açığı da bilir, gizliyi de.”

O, sizin hem açık hem de gizli hallerinizi bilir.

Veya Senin Cebraille açıktan okumanı veya unutmak korkusuyla içinden tekrarlamanı da bilir. Kalması gerekenleri bırakır, unutturulması hayır olanları da unutturur.

8- وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرَى “Seni en kolay yola muvaffak kılacağız.”

Vahyin korunmasında veya tedvininde kolay bir yola Seni sevk edeceğiz ve muvaffak kılacağız.

Bu nükte içindir ki “Seni en kolay yola muvaffak kılacağız” denildi de, “Senin için yolu kolaylaştıracağız” denilmedi.

9- فَذَكِّرْ إِن نَّفَعَتِ الذِّكْرَى “Öyleyse öğüt ver, eğer öğüt fayda verirse.”

Dolayısıyla, her şey yoluna girdikten sonra Sen öğüt ver.

Muhtemelen “eğer öğüt fayda verirse” kaydı, Hz. Peygamberin daha önceki öğüt vermelerinden ve bazılarından ümidi kestikten sonra geldi. Ta ki boşuna kendini yormasın, onlardan dolayı çok üzülmesin. Şu ayette de bu mana şöyle nazara verilir:“O halde sen, benim tehdidimden korkanlara Kur’ân ile öğüt ver.” (Kaf, 45)

Veya bundan murat, kendisine öğüt verilen kimseleri kınamak ve öğüdün onlarda tesirini uzak görmek içindir.

Veya şunu hissettirmek içindir: Öğüt vermek, ancak faydalı olacağı zannedilirse uygun olur. Bundan dolayı Hz. Peygamber, yüz çevirenden i’raz etmekle emrolunmuştur.[1>

10- سَيَذَّكَّرُ مَن يَخْشَى “Saygısı olan öğüt alacaktır.”

Verilen öğüdü düşünüp hakikatini bilen kimse Allahtan korkacak ve böylece öğüt alacak, fayda görecektir.

Ayette nazara verilen kimse, hem arif hem de mütereddit olanları içine alır.

11- وَيَتَجَنَّبُهَا الْأَشْقَى “En şaki olan ise ondan kaçınacaktır.”

En şakî olan”dan murat kâfirdir. Çünkü o, fasıktan daha şakîdir.

Veya bundan murat, kâfirlerin en şakî olanlarıdır. Bunlar, tamamen küfre saplanmış kimselerdir.

12- الَّذِي يَصْلَى النَّارَ الْكُبْرَى “Böylesi, en büyük ateşe girecektir.”

Cehenneme “nâr-ı kübra”, “en büyük ateş” denilmesi, Hz. Peygamberin şu sözünden anlaşılabilir: “Sizin bu ateşiniz, cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir cüzdür.”

Veya “en büyük ateşten” murat, cehennemin en alt tabakasıdır.

13- ثُمَّ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَى “Sonra orada ne ölür, ne de hayat bulur.”

Sonra o ateşte ölmez ki kurtulsun. Ayrıca kendisine fayda verecek bir hayat da yaşamaz.

1ّ4- قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّى “Tezekki eden mutlaka kurtulmuştur.”

Küfür ve günahtan temizlenen kurtulmuştur.

Veya

-Takvada ileri giden,

-Namaz için temizlenen,

-Zekâtını eda eden kurtulmuştur.

1ّ5- وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى “Ve Rabbinin ismini zikredip, namaz kılan kimse.”

Rabbinin adını kalbiyle ve diliyle anıp da namazını kılar.

Başka bir ayette “Ve beni zikir için namaz kıl.” (Taha, 14) buyrulmuştur.

Zikir ile, namaza giriş tekbiri murat edilmesi de caizdir.

Denildi ki: Bu iki ayette nazara verilen tezekki, fıtır sadakası; Rabbininin ismini zikretmek bayram tekbirleri ve namaz ise bayram namazıdır.

16- بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا “Doğrusu siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz.”

Siz ise dünya hayatını tercih ediyor, ahirette sizi mesut edecek fiiller yapmıyorsunuz.

Hitap, iltifat yoluyla en şakî olanlaradır.

Veya başında “de ki” takdir edilerek, Hz. Peygamberedir.

Veya muhatap olan herkesedir. Çünkü genelde dünyaya çalışmak daha yaygındır.

17- وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَى “Oysa ahiret daha hayırlı ve daha daimîdir.”

Çünkü ahiret nimetleri bizzat lezzet vericidir, gailelerden arınmıştır, hiç bitmeyecektir.

18- إِنَّ هَذَا لَفِي الصُّحُفِ الْأُولَى “Şüphesiz bu, ilk sahifelerde vardır.”

“Bu” ile işaret edilen, “Tezekki eden mutlaka kurtulmuştur” ifadesinden itibaren olan ayetlerdir. Bu kısım, dinin meselelerini cem eder, semavî kitapların bir hulâsasını sunar.

19- صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى “İbrahim ve Musa’nın sahifelerinde.”

Hz. Peygamber şöyle buyurur:

“Â’lâ sûresini kim okursa, Allahu Teâlâ kendisine Hz. İbrahim, Hz. Musa ve. Muhammede indirilenlerin harflerinin on katı sevap verir.”